Şehriban'ın not defterinden: Ne olursa olsun kadın özgürleşecek
Portreler
Zeynep Akın-Dilbirin Turgut/JINHA
ÊLIH - Şırnak'ta katledilen KJA üyesi Şehriban Altunışık'ı anlatan ailesi ve arkadaşları, tüm kadınların, Şehriban'ın uğruna yaşamını verdiği kadın mücadelesinde bıraktığı mirasın sahiplenmesi gerektiğini söylüyor. Şehriban da kadın mücadelesi için, "Ne olursa olsun kadın özgürleşecek. Özgürlük sadece dağlarda değil yaşamın her alanında, kadın özgür olmalı" diyordu.
Kürt Özgürlük Hareketine ve kadın mücadelesine sımsıkı bağlı olan KJA üyesi Şehriban Altunışık, Şırnak'ta katledildikten sonra tüm kadınlara bir miras bıraktı. İşkencede bile gülüşünü bırakmayan bir kadın olan Şehriban, cezaevinde tuttuğu not defterinde şunu söylüyordu: "Kafama poşet taktılar ve boğmak istercesine sıktılar. Ardından poşeti çıkarttıklarında ben hiçbir şey demedim sadece kahkaha attım. Tabii gülüşlerime çakılan tokadın hesabını alacağım. Ortaya çıkan budur, bugün düşman gülüşlerimizden bile korkacak kadar acizdir."
Koruculuk dayatıldı, Batman'a göç ettiler
Şehriban Altınışık 1992 yılında Kurtalan'ın yerlice (Batıra) köyünde doğdu. Şehriban henüz 2 yaşındayken dayatılan koruculuk sistemi ile baskı ve işkencelerden dolayı ailesi Kurtalan'dan Batman'a göç etmek zorunda kaldı. Göç ettikleinde henüz 2 yaşlarında olan Şehriban, ilkokul ikinci sınıfa kadar Batman'da okudu. Batman'da 5 sene kaldıktan sonra ailesiyle İstanbul'a yerleştiklerini belirten anne Türkan Altınışık, "Şehriban liseyi bitirdikten sonra onu dershaneye gönderdik. Dershane yıllarında harekete girdi" diye konuştu.
'Ben bu yola başkoydum'
Şehriban'ın tutukluluk döneminde gördüğü işkenceleri de anlatan Türkan, Şehriban'ın mahkemeye çıkınca kolunun alçıda olduğunu ifade ederek, Şırnak'a gitmesine kadar olan süreyi şöyle anlattı: "Onu görünce boynuna sarıldım ağladım. Kolu alçıdaydı. Onu alırken darp etmişlerdi, kolu çatlamıştı. Tutuklama kararı çıkmıştı. Onu götürürken Şehriban hepsinin önünde başı dik bir şekilde yürüdü. Sert bir şekilde araca girdi ve gitti. Mardin Kapalı Cezaevi'ne götürdüler. Orada bir aile vardı ve bir kadın 'O senin kızın mıydı? Onu çok darp ettiler saçından tutup dövdüler onu' dedi. Şehriban anlatıyordu, 'Beni dövüp başıma poşet koyup bağladılar. Çok direndim ama bayıldım' dedi. Son mahkemeden sonra bıraktılar. Babası İstanbul'a döndü, o orada kaldı. Şehriban İstanbul'a geldikten sonra 'Ben bu yola başkoydum. Kesinlikle gideceğim yolumdan dönmem. Kararımı verdim öldürseniz de gideceğim' dedi. Onu Diyarbakır'a kadar götürdük. Biz de Kurtalan'a geçtik. Aradı beni, 'Köydeysen bir gece senin yanında kalacağım' dedi ve geldi. Son gece beraber uyuduk."
En son Anneler Gününü kutladı
Anne Türkan, Şehriban'ın Şırnak'a geçtikten sonra sürekli diyalog içinde olduklarını belirtirken, yaşamını yitirmesini ve sonraki sürecini şöyle anlatıyor: "En son anneler gününde kızı kardeşini aramıştı. 'Annemin anneler gününü kutluyorum. Beni merak etmesin, çok iyiyim' demiş. Ardından birkaç gün sonra şehit olmuş. 1 aya yakındır şehit oldu. Ondan hiçbir haber alamadık. Babasına 'Şehriban kaç gündür aramıyor çok korkuyorum şehit olmuş olabilir' dedim. Günlerce ondan gelecek bir haberi, bir telefonu bekledim. Bir gün babası geldi 'Şehriban şehit olmuş diyorlar' dedi. Ben Batman'a geldiğim gibi babası Şırnak'a gitmişti. Biz de Batman'da birleştik gittik. Parmak izi vardı, o numarayı verdiler onun için aldık geldik."
'Babası Şehriban'ı gülüşünden tanıdı'
Şehriban'ın öldükten sonra da tebessüm ettiğini söyleyen Türkan, "Babası morga gidip onu almıştı. '50 cenazeye yakın hepsini üst üste atmışlardı. Cenazeler ibretlikti' dedi. O cenazelerin içinde Şehriban'ı aramış. Şehriban hep güler yüzlü olduğu için ağzı yine açıkmış" dedi. Anne son olarak, "Şehriban çok emek verdi, çok iyi çalıştı. Mücadele etti, direndi. Şehriban Kürdistan şehididir. Şehriban son şehit olsun, benim yüreğim yandı, artık annelerin yüreği yanmasın. Yaşadığım sürece şehitlerin ve tutukluların izinde olacağım" dedi.
'Erkek egemenliğine tahammülü yoktu'
Şehriban'ın ablası Nurten Altınışık ise kardeşi Şehriban'ın erkek egemenliğine başkaldırdığını anlatarak, "Her zaman kadın odaklı çalışırdı. Kadınlara yapılan şiddeti, tacizi kaldıramıyordu. Erkek egemenliğine tahammülü yoktu. Etkinliklere katılıyordu" dedi. Nurten, şöyle devam etti:
"Mücadele onun bütün bedenini saran bir aşka dönüşmüştü. Şırnak'tayken arıyordu ama çok şey anlatamıyordu. Ordayken de morali çok iyiydi. O ağlamamızı ağıtlar yakmamızı istemezdi. O yüzden cenazesinde güçlü durmaya çalıştım. O hep dimdik bir şekilde durmamızı isterdi. Şehriban'ın ölümü çok erken oldu çünkü o daha çok şey yapacaktı. Dayımın, amcamın, abimin yapamadığını yapacaktı. Ben şimdi Şehriban'ın cesaretiyle cesaretleniyor, onun umuduyla umutlanıyorum. Onu kefene değil, beyaz gelinliklerle kınasını yakarak o güzel yüzüyle onu istediği şekilde uğurladım."
'Ne olursa olsun kadın özgürleşecek'
Arkadaşı Sümeyye Bitmen ise Şehriban'ı anlatmanın çok zor olduğunu dile getirerek, "Kız kardeşimle aynı cezaevinde kalmıştı. İlk tutuklandığı zaman çok kötü durumdaydı, işkence görmüştü, kolu alçıdaydı. Onu o halde gördüğüm zaman ağladım ama o gülerek bana karşılık verdi. 'Ben çok iyiyim bir şeyim yok, niye ağlıyorsun?' dedi. Duruşu inancı çok güçlüydü, 'Ne olursa olsun kadın özgürleşecek. Özgürlük sadece dağlarda değil yaşamın her alnında, kadın özgür olmalı' diyordu. Buna eminim ki bütün kadınlar Şehriban'a borçludur."
Şehriban'ın not defterinden satırlar
Şehriban'ın Mardin E Tipi Kapalı Cezaevinde kaldığı günlerde tuttuğu not defterine yazdığı yazılardan bazı kesitler şöyle:
* "Yaşamı uğruna ölecek kadar seviyorum, doğru temelde olduğu sürece. Siz hiç özgürlüğü hissettiniz mi, ya da hiç özgürlüğü kendinizi yakın hissetiniz mi? Sonsuzluk mertebesine bizler de ulaşacağız ve sizin takipçiniz olacağız. Bana yapılanların intikamını almak için de olsa hep kendimi acıtıp daha fazla örgüt aşkıyla savaşacağım. "
'Düşman gülüşlerimizden bile korkacak kadar acizdir'
* "Üstümüze geldiklerinde ne olduğunu anlayamadım. Öyle barbarca ve vahşice geldiler ki o an her şey bitti dedim. Bir kadın olarak sokak ortasında düşman tarafından halkımın gözü önünde beni darp ederek, kollarımı kelepçeleyip hakarette bulunmaları beni deliye döndürdü. Beni zorla tekme tokatla arabaya koyduklarında ve arkama baktığımda halkımın öyle çaresizce bana bakmaları beni bitirdi. TEM'e gittiğimde kafamı duvara çarpıp benden bilgiler almak istediler. Ben susunca da daha çok üstüme geldiler. Beni odaya alıp kafama poşet geçirip boğmaya çalıştılar. Astımdan dolayı çok fazla nefesimi tutamadım, poşeti çıkardılar. Ben yine konuşmayınca aynı hareketi tekrar yaptılar. Poşeti uzun tuttuklarından dayanamadım yere yığıldım. Ardından poşeti çıkarttıklarında ben hiçbir şey demedim, sadece kahkaha attım. Tabii gülüşlerime çakılan tokadın hesabını alacağım.
Ortaya çıkan budur. Bugün düşman gülüşlerimizden bile korkacak kadar acizdir. Kolumda çatlama oluncaya kadar, sürekli hakaret, küfür, psikolojik taciz, şiddet bunlar hep devam etti. Bir de dalga geçtiklerinde onlara olan öfkem ve kinimi arttırdı. 'Ne oldu?' dediklerinde, 'Siz yaptınız?' dedim. 'Biz yapmış olsaydık kırardık' dediler. Gözaltı süresince düşmanın ne yemeğini, ne de suyunu içtim. Ama benim için en zor olan ailemi karşımda görmem oldu. Annemin haykırışları hala kulağımda. Ağabeyimden sonra kızının cezaevine girmesi onu çok üzdü."
'Özgürlük anlamdır, hissetmektir, bütünleşmektir'
* "Özgürlüğe yakınlaşan insanın ayakları yerden kesilir. Mesela ben her yağmur yağdığında yağmurun altında, yağmurla bütünleşerek, yağmura ruhumu teslim ederek kendimi özgür hissettiğimi ve özgürlüğe o an kavuştuğumu, ayaklarımın yerden kesildiğini kendimi hafif hissederek her yere uçacak gibiyim. Özgürlük bütünleşmektir. Özgürlük anlamdır, hissetmektir. Özgürlük doğayla iç içe olmaktır. Özgürlük bir güvercin gibi uçmaktır. Kadın ve yağmur birbirini nasıl da tamamlıyor. Kadın bir su gibidir."
'Halkıma borcumu ödemek için bu yolun yolcusu olacağım'
Şehriban kadın mücadelesine katılma sebebini şöyle anlatıyor: "Bu yaşam bana çok ağır geldi. Tüm erkek zihniyetiyle savaşmam, mücadele etmem gerekirdi. Ailede kimsenin yapamadığı cesareti bir kadın olarak ben yaptım ve bu özgürlük mücadelesinde yürüyerek özgür insanla yani Önder Apo ile buluşmak ve onu tanımak istedim. Özgür insanın beni değiştireceğini, yenileyeceğini ve yeni bir kadın yaratacağını bildiğim için, yaşadığım sistemi reddederek özgür insanın sistemine girerek, yeni bir insan olmak için dağların gizliliğine yürüdüm. Bu dağlar beni kucakladı. Brusk'un kokusunu, sesini duyarak geldim ve onun bastığı dağlarda oldu. Bu yolda yürümek onur verici. Ben de bu yolun sahibine layık olmak ve bu yolda tüm kahramanlarımın izinde şehit düşene kadar mücadele edip, bir direniş içerisinde halkıma sonsuz olan borcumu bir nevi olsa da ödemek için bu yolun yolcusu olacağım."
'Tüm kadınlar için bu mücadeleyi yaratmak istedim'
Şehriban yaşamını yitiren arkadaşlarına söz verdiği notlarında şöyle diyordu: "Size gelmek için çizginizin yoldaşı olacağım. Sizdeki kahramanlığa ermek için asla boyun eğmeyeceğim ve her gün size verdiğim sözde durarak sizin çizginize kendimi katacağım. Büyük bir çıkış yapıp tüm kadınlar için bu mücadeleyi yaratmak istedim. Sonuna kadar büyük bir direnişle mücadele edeceğiz, asla kaybetmek yok. Kazanmayı her daim yüreğimizde büyüteceğiz."
Şehriban'ın yazdığı şiir:
"Soğuktur kışları Zagros Dağları,
Kim bilir kaç yoldaş şehit düştü o dağlarda.
Kim bilir kaç yoldaşa misafir oldu,
Zagros'un hırçınlığı,
Asiliği,
Soğukluğu
Ve kucaklamasını tüm dağlar bilir."
(sy)