PORTRELER Yazdır Kaydet

Eylem'in ardından: Cüretkârlığı hayatı yaşama biçimiydi

Portreler
Temmuz 01 / 2016


 

 
Nalin Öztekin / JINHA
 
İSTANBUL- Kadın Özgürlük Gücü savaşçısı Eylem Ataş, Minbic'i özgürleştirme hamlesi'nde girdiği çatışmada yaşamını yitirdi. Lise yıllarından itibaren mücadele içinde yer alan Eylem'i anlatan arkadaşı Burçak Görel, ''Bize şükretmeyi aşılayan bu zihniyetin içinde Eylem 'in tahammülsüzlüğü ve cüretkârlığı hayatı yaşama biçimiydi" dedi.
 
 
Kadın Özgürlük Gücü savaşçısı Eylem Ataş, Minbic'i özgürleştirme hamlesinde girdiği çatışmada geçtiğimiz günlerde yaşamını yitirdi. Tişrin hamlesi başarıyla sonuçlanınca Enternasyonalist Özgürlük Taburu'yla birlikte Siluk alanında görev alan Eylem, Minbic hamlesi başlayınca Birleşik Özgürlük Güçleri Mahir Arpaçay Taburuyla savaşa katıldı. "Cemre Heval" adını alan Eylem Ataş'ı Rojava Devrimi'ne katılmadan evvel aynı odayı, aynı evi paylaştığı, aynı sokaklarda yürüdüğü; yeri geldiğinde aynı kıyafetleri giydiği ve aynı ekmeği bölüşüp yediği arkadaşı Burçak Görel'den dinledik.
 
'Aylarca beraber uyuduk'
 
Yeryüzü Kadınları'ndan Burçak ile, Eylem'i ilk tanıdığı ana doğru bir yolculuk yapıyoruz. Burçak, o anın heyecanı ve coşkusuyla başlıyor söze: ''Eylem'le tanıştığımızda henüz yaşlarımız çok küçüktü. Çok heyecanlı, bir şeyler yapmaya meraklı iki genç kadındık. İkimizde Dev-Lis'liydik. Eylem'in ilk faaliyet alanı Adana'ydı ve memleketi de orasıydı. Tanışmadan evvel ben İstanbul'da yaşıyordum o ise Ankara'da yaşıyordu. Daha sonra Eylem'in Ankara'dan İstanbul'a yerleşmesi gibi bir durum söz konusu oldu. Bir arkadaşımız bir gün kapıyı çaldı ve dedi ki; 'Burçak senin yanına bir arkadaşı yerleştireceğiz. Seninle birlikte yaşasa olur mu?' Ertesi gün bavuluyla birlikte Eylem geldi. Önce sadece bavulunu getirdi. Yarım saat sonra kapıma bir nakliye aracı dayadı ve bütün eşyalarını odama yerleştirmeye başladı. Hiç unutmuyorum bir tane bez dolabı vardı. Ben de dedim ki 'Bu evden ya bu bez dolap gider, ya sen gidersin ya da ben giderim!' Sonra bez dolap da, Eylem de, ben de kaldık. Aylarca birlikte uyuduk."
 
'Karamsar havayı dağıtırdı'
 
Kuşkusuz gidenlerin ardından anlatılmalı kahramanlıkları. Ancak biz Burçak'tan Eylem'in en sade, en kendi olduğu anılarını dinliyoruz. Duygularını dışa dönük yaşadığını anlatan Burçak, asla sakin sakin konuşamadığını, çok basit bir şeyi anlatırken dahi heyecanlandığını ve enerjisinin çok yüksek olduğunu söylüyor. Eylem'in kötü bir şey olduğunda dahi yaptığı esprilerle karamsar havayı dağıttığını belirten Burçak, "Ama yeri geldiğinde salya sümük çocuk gibi ağlardı" diyor.
 
'Bulunduğu yerde sesini yükseltmeyi bilirdi'
 
Eylem'in Gezi'de, Tekel işçi direnişinde, kürtaj eylemlerinde ve Özgecan eylemlerinde de ön saflarda olduğunu ifade eden Burçak, ''Hayatını mücadeleye adamayı seçti. Çok öfkeliydi, haklı bir öfkesi vardı ve bu öfkeyi doğru bir yere kanalize etmeyi başarabilen bir arkadaşımızdı. Ulrike diyor ya 'Üzgün değilim, öfkeliyim' diye. Eylem de biraz öyleydi. Bulunduğu yerde sesini yükseltmeyi bilirdi" diye belirtiyor.  
 
'An'ı doruklarda yaşardı'
 
Eylem'in Gülten Akın şiirlerini çok sevdiğini anlatan Burçak, onun yaşadığı an'a verdiği değeri şu anısıyla dile getiriyor: ''Bir gün bir yerde otururken gazoz içtiği şişenin kapağının metal kısımlarını kıvırıp 'bak sana tavşan yaptım, sakla' dediğimde aylar, yıllar sonra onu sakladığını görürdüm. Ya da birinin ona verdiği ve sakla dediği bir şey kırılmışsa eğer, çocuk gibi ağlayabilirdi saatlerce. An'ı ve anıları doruklarda yaşayan biriydi.''
 
'Heval'in fotoğrafını asmıştı'
 
Eylem'in Dersim dağlarında yaşamını yitiren PKK'li Heval Yeşilgöz ile çocukluk arkadaşı olduğunu belirtiyor Burçak. Eylem'in savaşırken de adını soyadı yaptığı Heval'e olan bağlılığından şöyle bahsediyor: "Benim yanıma taşındığı zaman başucunda Heval'in fotoğrafını koymuştu. Onun Heval'e duyduğu şey sevginin ötesinde, Heval'in kişiliğine ve karakterine duyduğu saygıydı."
 
'Cüretkârlığı hayatı yaşama biçimiydi'
 
Heval Yeşilgöz'ün yaşamını yitirdiği haberini alan Eylem, ilk önce çok üzülüyor. Heval'in cenazesini defnetmek için gittiği Dersim'den ise çok güçlü dönüyor. Heval'in annesi Kıymet'in cenaze getirilirken alkışlayarak karşılaması Eylem'de büyük bir etki yaratıyor. Burçak, "Eylem 'in gidişi bizi şaşırtmadı" diyor ve ekliyor: ''Bize şükretmeyi aşılayan bu zihniyetin içinde Eylem'in tahammülsüzlüğü ve cüretkârlığı hayatı yaşama biçimiydi.''
 
'Özsavunma gücünü Eylem açığa çıkardı'
 
Rojava'da YPJ' ile başlayan öz savunmayı Kadın Özgürlük Gücü ile yükselten Eylem'in İstanbul'dan bir öz savunma anısını dinleyerek devam ediyoruz sohbete: ''Heval'in şehit düştüğünün haberini aldığımız gün Söğütlüçeşme'de yürüyorduk. Bir kadının bir adama bağırdığını duyduk. Eylem ile birbirimizin yüzüne baktık ve adamı takip etmeye başladık. Birbirimizin yüzüne bakmamız bizi cesaretlendirmeye yetmişti. O cesaretle adamın peşinden gitmeye başladık ve Eylem zıpladı adama vurdu. Adam yere düştü. Sonra ondan güç alarak ben de vurmaya başladım. Eylem, 'Bir kadını nasıl taciz edersin' diye bağırmaya başladı. Hep anlattığımız öz savunma gücünü Eylem açığa çıkardı. Arkamızda 30-40 kişi birikmiş bizi alkışlıyorlardı. Sonra bir şey olmamış gibi yürümeye devam ettik.''
 
'Eylem'in senden benden farkı yoktu'
 
Eylem'i en son Aziz Güler'in cenaze töreni için gittikleri cemevinde beklerken gördüğünü söyleyen Burçak, O'nu en insani yanlarıyla anarken ekliyor: "'Kaybettiklerimizin arkasından hep kahramanlık methiyeleri dizeriz ya bunun çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Bu insanlar seçilmiş insanlar değil, bu insanlara doğdukları anda 'Kahraman olacaksın, kahramanca savaşıp kahramanca öleceksin' denilmiyor. Eylem'in senden benden farkı yoktu. Senin benim gibi sıradandı ve o sıradanlığıyla bizi bir araya getirip ondan konuşmamızı sağlayabildi. Asıl değerli olan bu."
 
Çukurova'nın çocukları
 
Güzel, hüzünlü, inatçı, öfkeli tüm yanlarıyla Eylem'i konuştuğumuz Burçak, her nefeste Eylem'e bir soluk verircesine sonlandırıyor cümlelerini: ''Bu insanların böyle hayatlardan çıkıp kahramanlaşması tesadüf değil. Bedrettin Akdeniz, Heval Yeşilgöz, Eylem Ataş bunların hepsi Çukurova'nın çocukları. Birlikte mücadele ettiler, birlikte gezip eğlendiler ve şu an yine birlikteler. Bize düşen de onların mücadelelerini yaşatmak.''
 
(ck/sy)