Hakikatin peşinde bir kadın, bir savaşçı, bir gazeteci Deniz Fırat
Portreler
Evîn Nejdat/JINHA
QAMIŞLO - Hakikat peşinde yola revan olup, kadına biçilen 'kaderi' reddetmiş, bir gerilla, bir gazeteci olmuştu. Dağların doruklarında, patikalarda halka gerçekleri anlatmak için savaşta yerini alırken, "Bu koylarda onların sesini arıyorum, Bêritan'ın yolundan gidenleri… Ben ve diğer kadınlar bize yazılan alın yazısını beğenmediğimiz için yüreğimizdeki aşk ile bu koylarda kaldık" demişti Deniz Fırat.
Binlerce yıldır süren bir arayışın devamcılarıydı yarınını düşünmeden yollara çıkanlar. Üzeri karalarla kaplanıp, saklanıp, gizlenen, açığa çıkmasından en fazla korkanlara karşı amansız bir mücadelenin yolcusuydu hakikat arayışçıları. Hakikati en fazla parçalanmış, erkeğin, erk zihniyetin açığa çıkacağı korkusuyla en vahşi yöntemlerle bastırmaya çalıştığı kadının hakikatini aramak ise her yüreğin göğüsleyebileceği bir mücadele değildi. Uğrunda gözünü bile kırpmadan cesaretle kavgaya atılanlardı, kadınlardı hakikat arayışçıları. Arayışını kalemi ve fotoğraf makinesiyle bütünleştiren, tüm kadınların bu hakikate ulaşması için gece gündüz, dağ tepe aşarak emek harcayan eller denklanşöre her basışında ayrı bir hikayeyi konuk etti dünyamıza. Bu yüzden erk zihniyetinin en vahşi yüzü olarak somutlaşan ve Ortadoğu'da kadını köleleştirmeye çalışan DAİŞ çetelerinin saldırılarını anlatıyordu dünyaya. Korkmadan yapıyordu bunu ve bu yüzden on binler çiçeklerle uğurladı onu. Çeteler 3 Ağustos 2014'de Şengal'e saldırarak burada kadın katliamı gerçekleştirdi. Saldırılarını devam ettiren çeteler, Maxmur Kasabası'na saldırmış ve orada yaşananları anlatan birkaç gazeteci sayesinde tüm dünya neler yaşandığını öğrenmişti.
8 Ağustos günü yine fotoğraf makinesini, kalemini yanına alan Deniz Fırat (Leyla Yıldıztan), çetelerin saldırılarında haber takip ederken havan topu düşmesi sonucu yaşamını yitirdi. Arkasında Gurbetelli Ersöz'den, Ayfer Serçe'den devraldığı büyük mirası bıraktı kadın gazetecilere. Deniz, hakikatin peşinde koşan savaşçı bir gazeteciydi.
Kardeşleriyle mücadelesini sürdürüyor
Deniz, 1984 yılında Van'ın Çaldıran ilçesine bağlı Xecê Xatûn köyünde yurtsever bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Ailesi devlet baskısından dolayı Federal Kürdistan Bölgesi'ne göç etmek zorunda kaldı. İlk olarak Deniz'in ablası olan Binevş Reşid yönünü dağlara verir. Ardından Deniz ve küçük kız kardeşi Sarya Reşo, 15 Ağustos 1992 yılında PKK'ye katılır. 1999'da ise Binevş Sarya PKK'ye katılır. Sarya ve Deniz beraber dağda uzun yıllar boyunca mücadele verip yaşıyor. 4 kardeş bir daha hiç bir araya gelemedi fakat aynı fikirde ve aynı mücadelede bir araya geldiler. Binevş Reşîd, hepsinden önce özgürlük dağlarına yönünü çevirmişti ve ölümsüzler kervanına katılmıştı. Binevş'in ardından kız kardeşi Sarya Reşo, 8 Ağustos 1999'da Metina'da hayatını kaybetti. Bu da Deniz'e çok ağır gelmişti.
Tarihin tanığı ve sesi oldu
Deniz, yüreği özlem dolu bir şekilde kardeşlerinin yolunda ilerledi. Yıllarca özgür basında çalışma yürüttü. Tarihin canlı tanığı ve sesi oldu. Elinde kamera ve fotoğraf makinesiyle her yerde gerillanın hayatını ölümsüzleştirdi. Deniz kardeşi Sarya ile aynı günde 8 Ağustos'ta yaşamını yitirdi.
Patikalarda nefessiz yürüdü
Narin parmakları ile halkının hislerini, isteklerini, gerçekliği ve hayallerini sayfalara yazıp fotoğraflayarak anlatıyordu. Adı Deniz oldu, sonsuz ve farklı bir renk, bir derya oldu. Deniz, bir gerilla, bir gezgin, bir savaşçı, bir gazeteciydi. Yüzlerce eylemde en önde yerini alıp, yanında silahı, kalemi, defteri ve objektifi ile halka gerçekleri anlatmak için savaştaki yerini aldı. Xakurê, Zelê, Zap, Botan, Faraşîn, Metîna, Xinêre, Qendîl, û Dola Eyşê dağlarının patikalarında nefessiz yürüdü.
'Yazmak için ressam gibi düşünmek gerekiyor'
Yazmayı ne kadar sevdiğini ve nasıl bir anlam yüklediğini şöyle anlatıyor bir yazısında: "Elime kalemi aldığım zaman kağıtta bir şelale gibi akarak kâğıdı fethettiğimi düşünüyorum. Bazen yazmak için bir ressam gibi düşünmek gerekir. Ressam fırçayı kağıda her vurduğunda unutulmaz bir esere ortaya çıkarıyor. Bunun için her kural uzun bir gerçeklik ortaya çıkarıyor."
Koyların sesini dinlediniz mi hiç?
Edebi yönü çok güçlü olan Deniz, çıktığı yolculuğu şöyle aktarıyor: "Bugün ben bir yolda isteğimle ilerliyorum. Bu yol zahmetli bir yol Lolan suyunun kenarında. Lolan balıkları misafirliğimi yapıyor. Kadın dengbêjlerimizin sade sesleriyle söylediği dengbêjleri dinliyorum. Kürtçe stranlarını dinlediğim zaman hayallere dalıp gidiyorum. Acaba bu geçtiğimiz yerlerden neler yaşanmış, bu yollarda dere kenarlarında neler saklanmıştır. Koyların seslerini dinlediniz mi hiç?
Bugün dağlarda bir gerilla gibi kadın özgürlük hareketinin yüzlerini arıyorum. Dağların güzelliği yerini kadının güzelliğine bırakmış. Her kadının farklı hikâyesi tarih yazıyor. Kadın gerillalar ufuklarda yeni hayatlar temenni ediyor. Bu temennileri kendi yolları için saklıyorlar. Bêrîtan'ın izindekilerin temennileri gibi… Bu koylarda onların sesini arıyorum, Bêritan'ın yolundan gidenleri… Ben ve diğer kadınlar bize yazılan alın yazısını beğenmediğimiz için yüreğimiz de ki aşk ile bu koylarda kaldık."
(gc)