HDP yargısız infazları BM'ye taşıdı
16:40
JINHA
HABER MERKEZİ - HDP, yargısız infazları Birleşmiş Milletler (BM) gündemine taşıyarak, bunların incelenmesini ve yetkililer hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını istedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BM Hukuk Dışı, Keyfi ve Yargısız İnfazları Özel Raportörü Christof Heyns'e başvurarak 20 Temmuz tarihinden beri yapılan yargısız infazların incelenmesini istedi. HDP hakkındaki kimi bilgilerin de yer aldığı başvuruda, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde siyasal, sosyal ekonomik, kültürel haklar temelinde talepler ve bu alanlardaki sorunlardan kaynaklı son 30 yıldır iç çatışma ve düşük yoğunluklu savaş şeklinde PKK ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti silahlı kuvvetleri (ordu-emniyet-diğer güvenlik birimleri) arasında yaşanan savaş sürecinin, son 3 yıldan bu yana çatışmasızlık süreci şeklinde gelişen ve barış sürecine evrilen bir müzakere seyir aldığı belirtildi.
'İnceleme başlatılmalı'
Başvuruda ateşkesin sona ermesi, yargısız infazlar, toplu katliamlar, ormanların yakılması ve Suruç'ta yaşanan katliama dikkat çekilerek şunlar kaydedildi: "Özellikle aşağıda belirteceğimiz olaylar bakımından Sayın Raportörlüğün İnceleme başlatması talep edilmektedir. Türkiye iç barışı bakımından son derece kritik ve tehlikeli olan çatışma ve savaş sürecinin tekrar başlaması ile sivillere yönelik yargısız infaz ve savaş suçlarının tespiti ve sorumluların açığa çıkarılmasıdır. Zira ülkemizde ve bölgemizde vuku bulan iç çatışma ve savaşta sivillerin öldürülmesi kaybedilmesi hedef alınması suç fiillerinin işlendiği olaylarda partimiz kamuoyu oluşturulması, yargısal süreçlerin işletilmesi, gerek insan hakları alanında ve gerekse de çatışmalarda sivillerin korunmasına yönelik politikaların oluşturulması bakımından misyon üstlenmiş ve bu misyonu yaşama geçirmek adına büyük bir çaba içerisinde olmuştur.
İnsanlığın ortak akıl, vicdanı ve duyarlılığın geliştirdiği, uzun mücadeleler sonucu yaratılan,'insanlık toplumu' için tarihin en uzun ve sürekli ihlali sayılan suçlar yönünden 'cezasızlığın' önüne geçmek için mekanizmalara ulaşma ve bu hassasiyetle politikalar oluşturulması siyasi ve toplumsal hedeflerimizden birini oluşturmaktadır. Ne var ki özellikle yaşadığımız ülkede ve coğrafyada devletlerin sebep olduğu kıyım ve katliamlar, vatandaşları ancak uluslararası mekanizmaların hukuksal güvence olduğu gerçeği ile yüz yüze bırakmaktadır. Bu doğrultuda da bu tür mekanizmaların kapsayıcılığı, etkinliğinin artırılması, devletler açısından kabul edilebilirlik düzeylerinin ve başvuru süreçlerinin geliştirilmesi, yargı sınırlamaların kaldırılması hususlarında eylemsiz ve tavırsız kalmayacağımız açıktır.
'UCM harekete geçmeli'
Ulusal yargı sistemimiz ve yargı sisteminin resmini ortaya koyan 'cezasızlık' uygulamaları, geçmiş deneyimlerimiz savcılığa bildirdiğimiz bu olaylar ile ilgili devletin ve hükümetinin failleri ortaya çıkarıp yargılanmalarını sağlayacak iradeyi taşımadığı düşüncemizi maalesef teyit etmektedir.
Kurban yakınlarının da etkin bir soruşturma yürütülmeyeceği şüphesi de her geçen gün kuvvetlenmektedir. Bu bağlamda Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığının başvuru konusu olaylar ile ilgili harekete geçirilmesini sağlamak üzere Raportörlüğe başvurma yolunu seçmek siyasi sorumluluğumuz gereğidir."
'İnfazlar yaşam hakkı ihlalidir'
Başvuruda Türkiye'ye geçmek isteyen ve daha sonra adının Firas Feyad olduğu öğrenilen Rojavalı bir kadının, askerler tarafından öldürülmesi, Şırnak'ın Cizre ilçesinde polisin ateşi sonucu 23 yaşındaki Abdullah Özdal'ın yaşamını yitirmesi; Diyarbakır'da polisin müdahalesi sonucu 11 yaşındaki Beytullah Aydın'ın evlerinin balkonda öldürülmesi, Mersin'de, polisin saldırısı sırasında evinin balkonunda bulunan 35 yaşındaki Bülent Ecevit Güngör'ün öldürülmesi, Mardin'in Nusaybin ilçesinde polisin protesto eylemi yapan kitleye saldırması üzerine açılan ateş sonucu üniversite öğrencisi Seyithan Dede'nin yaşamını yitirmesi, Ağrı'da, eve düzenlenen baskında Sezai Yaşar ve Ahmet Yaşar adlı iki kardeş ile Mirzettin Göktürk isimli kişilerin infaz edilmesi ile Cizre'de polisin açtığı ateş sonucu Hasan Nerse'nin katledilmesi olaylarının araştırılması istendi.
Sözkonusu infazların, BM Yaşam Hakkı İhlali anlamına geldiğine işaret edilerek, şu taleplere yer verildi:
"Yukarıda belirtilen bulguların ışığında, bildirilen olaylar ile ilgili BM mekanizmaları içerisinde inceleme başlatılması gerekmektedir. Olaylar ile ilgili ulusal mekanizmalar düzeyinde sorumluların ve faillerin açığa çıkarılarak yargılanması temel amacımız ve kaygımız olmakla birlikte yaşadığımız ülkede sivil kayıpları ve yargısız infazlar bakımından yargı ve hükümet uygulamaları 'cezasızlık' politikasının halen çok güçlü bir şekilde uygulandığını göstermektedir. Yine en temel korkularımızdan biri de çatışmalı süreçte bu tür yargısız infaz ve toplu sivil katliamlarının bundan sonra da artarak yaşanabileceği ihtimalinin güçlü olmasıdır. Bu noktada uluslararası kurumaların ve işletilecek mekanizmaların yaptırım gücü ve önleyiciliğini önemsemekteyiz. Belirtilen bu sebepler itibariyle, başvurucu ve bildirimde bulunanlar olarak, Raportörlüğünüzün belirtilenler başta olmak üzere bundan sonra gelişecek hukuk dışı, keyfi ve yargısız infazlar ile ilgili inceleme başlatması için tarafınıza çağrıda bulunmaktayız."
(gc)