Sebahat Tuncel: 90'lardaki hukuksuzluğu hukuk kılıfı ile uyguluyorlar

09:06

Sarya Gözüoğlu / JINHA

AMED - AKP'nin 1990'lı yılların yöntemleri ile halkı yıldırmaya çalıştığını, toplumsal muhalefeti bastırmak üzere hukuksuzluğu yasal hale getirdiğini ifade eden HDK Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel, "90'lı yıllarda Derik'te 13 sivilin katliamında sorumlu olan ve yargılanması hala devam eden Musa Çitil terfi ettirildi. Kürdistan'da katliamlar yapan birini tekrar göreve getirmek yeni katliamlar yap demektir. Kürdistan halklarına bir tehdittir" dedi.

AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Dolmabahçe Mutabakatı'nı inkarıyla başlayan yeni savaş konsepti tüm hızıyla sürerken operasyon ve katliamlar "1990'lı yıllara geri mi dönüyoruz?" sorusunu sorduruyor. Tamda bu sorunun gündeme getirildiği bir dönemde YAŞ kararından üç gün önce yargılandığı 13 sivilin katledilmesi, tecavüz ve işkence davalarından beraat ettirilen Musa Çitil önce terfi ettirildi ardından ise Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı'na atandı. Yaşananları değerlendiren HDK Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel, Geçici AKP hükümetini kedisinde olmayan bir yetki ile ülkeyi savaşa sürüklediğine ve Kürt sorununun çözümünde çözümsüzlük siyasetini uyguladığına dikkat çekti.

'Savaşın sinyalleri mutabakat yok sayılarak verildi'

Seçim öncesi savaş pratiklerinin sinyallerinin AKP tarafından verildiğini dile getiren Sebahat, "Tayyip Erdoğan 28 Şubat'ta kurulan Dolmabahçe mutabakatını yok sayarak aslında bir sinyal verdi. 5 Haziran'da Amed mitinginde yaşanan patlamada sadece meselenin HDP'yi baraj altında bırakmak değil HDP'ye savaşı dayatmak olduğunu ve siyaset yapmasını engellemek olduğunu sonraki gelişmelerle de göstermiş oldu" dedi. Savaş sinyallerinin Suruç katliamı ile verildiğinin altını çizen Sebahat, "IŞİD'e operasyon yapıyorum adı altında Kürt özgürlük hakareti ile ittifak ve dayanışma içerisinde olan demokrasi güçlerine saldırılarını yönlendirdi. Aslında buradaki amacın ittifak kurduğu IŞİD ile mücadele eden Kürt özgürlük hareketi olduğunu bir kez daha göstermiş oldu" dedi.

'AKP'nin savaş politikası toplumda karşılığını bulamadı'

AKP'nin savaş politikasının toplumda karşılık bulamadığına işaret eden Sebahat, "Ne Türkiye de ne de Kürdistan'da halklar savaş istemiyor. Özellikle Sayın Abdullah Öcalan'ın başlatmış olduğu bu sürecin devam etmesi için bir irade gösteriyor ve bu sürecin çok önemli ve kıymetli olduğunu ifade ediyor. O yüzden batıda oluşan barış bloğunun yapmış olduğu söylem 'AKP'nin savaş politikasına hayır. Çözüm savaşta değil, diyalogdadır' sözünü pratiğe geçiriyor. Bunun en somut örneğini annelerin feryatlarında gördük. Savaş nedeniyle çocuklarını yitiren asker anneleri savaşa tepki gösteriyor ve Tayyip Erdoğan'ın çocuklarını askere göndermesi yönünde seslerini yükseltiyorlar" diye konuştu.

'Kürt halkının hak ve özgürlükleri tanınmadan bir barış olmaz'

AKP'nin kendi iktidarını korumak için Türkiye'yi savaşa sokmaktan çekinmediğini belirten Sebahat, "Bu nedenle müzakere süreci ortadan kaldırılmak isteniyor çünkü müzakere sürecinin sonunda en nihayetinde yeni bir hukuk var. Kürt halkının hak ve özgürlükleri tanınmadan bir barışın olmayacağı ortada. Kürtlerin kendi yönetim hakkı, dil, kültür, kimlik haklarının özgürlüğe kavuşmadığı bir ortamda barış sağlanmamış olacak. Dolayısıyla müzakere masasında bunlarda konuşulacak. Dolmabahçe mutabakatı tam da demokratik bir Türkiye ve demokratik özerk Kürdistan diye formüle edeceğimiz, Türkiye'nin üniter yapısı içerisinde Kürt sorununu çözmeyi tüm Türkiye'yi de demokratikleştirmeyi hedefliyordu" dedi.

'Hukuksuzluğu hukuk haline getirdiler'

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, '90'lı yıllara dönmeyiz 90'lı yıllarda her şey hukuksuz yapılıyordu' sözlerini hatırlatan Sebahat, "Doğru çünkü hukuksuzluğu hukuk haline getirdiler. Anti terör yasaları ve iç güvenlik yasaları ile toplumsal muhalefeti bastırmak üzere hukuksuzluğu yasal hale getirdiler. Sivillere saldırılıyor. Elleri kelepçeli insanlar katlediliyor. Silopi'de görüldüğü gibi insanlar yolda katlediliyor ve hastane görevlilerine müdahale ediliyor. Keskin nişancılarla mahalleye girmeye çalışılıyor. Bunlar 90'lı yılları da geçen uygulamalardır" şeklinde konuştu.

'Musa Çitil'i göreve getirmek 'yeni katliam' demektir'

1990'lı yılarda yüzleşmek için 'Hakikatleri Araştırma Komisyonu'nun kurulması gibi bir taleplerinin olduğunu hatırlatan Sebahat, "Onu yapmak yerine 90'lı yıllarda Derik'te 13 sivilin katliamında sorumlu olan ve yargılanması hala devam eden Musa Çitil terfi ettirildi. Kürdistan'da katliamlar yapan birini tekrar göreve getirmek yeni katliamlar yap demektir. Kürdistan halklarına bir tehdittir" şeklinde belirtti.

'Başka yol yok'

Son olarak AKP'nin sürdürdüğü savaşı ancak halkların engelleyebileceğine işaret eden Sebahat, "Bu savaşı engellemenin yolu müzakerelerin başlaması ve Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın sağlık güvenlik ve özgürlük koşulları sağlanarak müzakere sürecinde özgür koşullarda müzakere yürütmesinin olanakları sağlanmalıdır. Bunun başka yolu yok. DAİŞ hücrelerinin nerde olduğu ve ne zaman uyanacağı belli değildir. Türkiye hakları korku ile yaşıyor. Bütün bunların ortadan kalmasının tel yolu barış politikasının hayata geçirilmesidir" dedi.

(sg/fk)