Besê Hozat: Türkiye artık sadece Ankara'dan yönetilemez

15:20

JINHA

HABER MERKEZİ - "Kürdistan'da yeni bir dönem başlıyor" diyerek öz yönetime işaret eden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, "Demokratik özerk bölgeler Türkiye'yi bölmez, demokratikleştirir. Bu öz yönetim modeli tüm Türkiye'ye uygulanabilir. Hep belirtiyoruz, Türkiye artık Ankara merkezli yönetilemez. Türkiye'nin yerel demokrasiye geçmesi lazım" dedi. Besê ayrıca sürecin tekrar başlaması için PKK Lideri Abdullah Öcalan'la görüşmesi gerektiğini belirterek aksinin artık mümkün olmayacağını söyledi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, bölgede son zamanlarda gerek halk gerekse siyasi kanatlardan sıklıkla dile getirilen "öz yönetim"e ilişkin konuştu. AKP'nin PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi ağırlaştırarak, "rehine" politikasıyla bölgede savaş yürüttüğünü söyleyen Besê, "Önder Apo üzerinde uygulanan tecridin Türkiye'nin de altına imza attığı uluslararası hukukta yeri yoktur. Kendi yazılı hukukunda da böyle rezil, insanlık dışı bir uygulamanın yeri yoktur. Tecridin asıl amacı, devletin, klasik inkar ve imha politikasını yeni bir adla sürdürmesi olsa da sonucu anlamsız, gereksiz ve boş bir çabadır. Kürt düşmanlığı ile hücrelerine kadar zehirlenmiş ve çürümüş Türk devleti soykırımcı politikanın yeni adı olan bu tecrit politikasıyla da asla sonuç alamaz" diye belirtti.

'AKP 5 Nisan'da süreci tamamen bitirdi'

AKP'nin 2 yıldır HDP ve devlet heyetinin İmralı'da yaptığı görüşmelerin bir oyalama ve seçim kazanma oyunu olduğunun altını çizen Besê, "Bütün gayelerinin tek bir somut adım atmadan, yasal düzenlemelere gitmeden PKK'yi tasfiye etmek olduğunu açık ortaya koydular. 5 Nisan sonrası Önderlik üzerinde uyguladığı ağır tecritle de ateşkesi tamamen bitirdi. Aslında bu durumda biz hemen tavrımızı değiştirmeliydik. Yani hemen biz de devlet karakol, kalekol, baraj ve yol yapmaya başladığında, insanları tutukladığında derhal etkili misillemeler yapmalıydık. Geri çekilmeyi de hemen durdurmalıydık. Biz zamanında böyle davranmayarak yanlış yaptık. Misilleme yapmadığımız gibi geri çekilmeyi de geç bir tarihte durdurduk. Halbuki en geç 1 Haziran'da geri çekilmeyi durdurmalıydık. Çünkü AKP kendisinin de mutabık olduğu ateşkes kurallarını ihlal etmişti. Farklı yöntemlerle savaşı tüm şiddetiyle sürdürüyordu. AKP desteği ile İŞİD Rojava'da da Kürtlere karşı korkunç bir savaş yürütüyordu. Türk devleti ve AKP doğrudan bu savaşın içindeydi. AKP savaşın şiddetini seçim döneminde tırmandırdı. HDP yükselişi en son 7 Haziran seçim sonuçları ve Gire Spi zaferi AKP açısından bardağı taşıran son damla oldu. Bu noktadan sonra savaşı artık topyekün savaş düzeyine taşıdı ve siyasi, askeri soykırım operasyonlarını derinleştirdi" dedi.

'Hava saldırıları boşa çıkmıştır'

AKP'nin tüm politikalarının amacına ulaşamadığını söyleyen Besê, "Nitekim şimdiye kadar herhangi bir sonuç da ortaya çıkarmış değildir. 24 Temmuz'dan itibaren yapılan hava saldırıları boşa çıkmıştır. Gerilla güçleri, devletin-AKP'nin saldıracağını önceden bildiği için tedbirlerini almıştı. Bu saldırılarda öyle TSK'nın dediği gibi 390 şehidimiz, 150 ağır olmak üzere toplam 400 yaralımız yoktur. 24 Temmuz'dan bu yana hava saldırılarında toplam 11 arkadaşımız şehit düşmüş, az sayıda da arkadaşımız yaralanmıştır. Bu şehitler de gerilla kurallarına yeterince dikkat edilmemesinden kaynaklı verilmiştir. TSK'nın açıkladığı bilanço özel-psikolojik savaş amaçlıdır" diye konuştu.

'AKP DAİŞ'in ruh ikizidir'

AKP'nin, DAİŞ'e karşı savaş gerekçesiyle PKK'ye saldırdığını söyleyen Besê, Suruç katliamının bu planla bağlantılı olduğunun vurgusunu yaptı. Besê, "AKP'nin aylar öncesinde çok güçlü bir hazırlığı olmasaydı hemen dört gün sonra bu kadar kapsamlı ve şiddetli bir askeri, siyasi soykırım operasyonları yapabilir miydi? Mümkün değil. Özellikle son bir yıldır yoğun keşif uçuşları yapılıyordu. Bu keşifler hava saldırılarına hazırlık amaçlıydı. 400 hedefin bir gecede aynı anda vurulmasının nedeni de bu son bir yıllık hazırlıklardı" diye konuştu. "AKP DAİŞ'in ruh ikizidir" diyen Besê, Cumhurbaşkanı'nın, ''tek devlet, tek vatan, tek millet, tek dil, tek din'' söylemleriyle DAİŞ'in kendisi dışında herkesi, her toplumsal kesimi düşman görmesi ve algılaması aynı olduğunu söyledi.

'KDP oyunlara gelmemeli'

Konuşmasında KDP politikalarını ve buna bağlantılı bir şekilde Zergelê'de gerçekleşen sivil katliamı değerlendiren Besê, "Zergele'nin bombalanması alandan halkı göçertme amaçlıdır. Türk devleti Güney Kürdistan kırsalını da insansızlaştırmak istiyor. Gerillayı halktan koparmak istiyor. Bu ucuz politikayı yıllarca Kuzey Kürdistan'da uyguladı, sonuç alamadı. Güney'de de sonuç alamayacak. KDP başta olmak üzere bütün Kürt örgütlerinin de geçmiş yüzyılın acı trajedilerinden çok fazla ders çıkarması gerekiyor. Bu politikalara alet olmak halkına en büyük ihanettir. Bunu terk etmek halkına en büyük ve en gerçek hizmettir. Gerçek yurtseverlik budur, ulusal birlik için çalışmaktır" diye kaydetti.

'Kürdün ölüsüne bile işkence yapılıyor'

AKP'nin savaş politikalarını dört koldan kapsamlı bir şekilde ilerlediğini ifade eden Besê, Mıştenur Sınır Kapısı'nda bir haftadan fazladır20 YPG/YPJ'lilerin cenazelerine işaret etti: "O cenazeler mücadele yükseltilerek mutlaka alınmalıdır. İşte AKP'nin bu zihniyeti 6 yaralı YPG'liyi El Nusra'ya verdi. AKP baştan itibaren bütün Kürtleri düşman, DAİŞ'i, El Nusra'yı, Akrar El Şam'ı dost gördü. Türk devleti Kürtlerle savaşıyor, ölüsüne bile işkence, hakaret yapıyor. Bu halk bu faşistçe ve zalimce uygulamalara boyun eğmez ve bunları cevapsız bırakmaz" vurgusunu yaptı.

'AKP hukuksuz bir şekilde saldırıyor'

Besê tüm saldırılara karşı PKK'nin misilleme eylemleri dışında henüz herhangi bir adımda bulunmamasına rağmen TSK tarafından hala saldırıların devam ettiğini kaydetti. Besê, "Çok açık bir şekilde Erdoğan 7 Haziran seçim sonuçlarını tanımayarak demokrasi güçlerine darbe yaptı. AKP bu savaşı her alanda pervasızca ve hiçbir hukuka ve savaş kuralına uymadan yürütüyor. Gecenin ilerleyen bir saatinde eşzamanlı bir biçimde onlarca savaş uçağıyla 400 gerilla noktasını aralıksız bombalayan bir devlet bu saldırıdan neyi amaçlıyor açıktır. Bundan daha alçak ve zalimce bir saldırı biçimi olabilir mi? Kendi aklınca yüzlerce gerillayı uykuda imha edecek. Herkes uykudayken köylere bomba yağdırıp sivil insanları katledecek. Adına da zafer diyecek. Korkaklığın dibe vurmuş hali olan bu düşünce biçiminin savaş etiği ile ne alakası var. Savaşın da bir etiği bir ahlakı vardır. Savaş kuralları bunun içindir. Türk devletinde bunun zerresi yoktur" dedi.

'PKK Apo'yla görüşmeden ateşkes olmaz'

"AKP siyasi ve askeri alanda yürüttüğü topyekün savaşı durdurursa, biz de Önder Apo ile görüşüp durumu ele almalıyız. Biz artık Önder Apo ile bizzat kendimiz görüşmeden bir ateşkes tartışması yürütmeyeceğiz" diyen Besê, PKK'nin ateşkesi bozmadığı gibi ilan da etmediğini kaydetti. Besê, "Ateşkesi bozan AKP ise tahkim edilmiş ateşkes koşullarını sağlayacak ve bunu da yasal güvenceye bağlayacak olan da devlettir, AKP'dir. Devlet-AKP böyle bir sürece girerse bizim de yeni bir durum değerlendirmesi için mutlaka Önder Apo ile görüşmemiz lazım. Artık bundan sonra Önder Apo ile doğrudan kendimiz görüşmeden bir karara gitmeyeceğiz. Dünya alem bunu çok iyi bilmelidir. Bize çağrı yapanlar da bunu çok iyi anlamalıdır. Bu koşulların oluşması için herkes güçlü bir biçimde demokratik mücadele etmelidir" şeklinde konuştu.

'Tüm görüşmeleri izlenmesi ve belgelenmesi şart'

Besê konuşmasında tahkim edilmiş ateşkesin koşullarını şöyle sıraladı:

"*Devlet Önder Apo'ya on altı yılı aşkındır uyguladığı insanlık dışı bu tecridi ve rehine politikasını tamamen ortadan kaldıracak. Önder Apo eşit ve özgür koşullara kavuşacak. Örgütü de dahil istediği herkesle görüşecek ve Özgürce Kürt sorununu devletle müzakere yapacak.
*Müzakere resmi olacak, görüşmelerin kaydı, yazılı ve imzalı hali, belgeleri olacak.
*İmralı'da müzakere sürecini üçüncü bir taraf olarak takip eden ve gözleyen hakem rolünde uluslararası güçlerden bir heyet olacak.
*Müzakere başlıkları ve ulaşılan sonuçlar TBMM'nin gündemine getirilerek yasal ve anayasal düzenlemelere gidilecek. Bu iki koşulun yerine getirilmesine paralel her iki tarafın da uyacağı tahkim edilmiş bir ateşkes ve bu ateşkesi denetleyen bir izleme kurulu olacak. Tahkim edilmiş ateşkes durumunu Özgürlük Hareketi Önder Apo ile bir araya gelip tartışacak.
*Tahkim edilmiş ateşkesin temel şartı olarak devlet hiçbir biçimde karakol-kalekol, baraj, askeri amaçlı yol yapmayacak. Tutuklamalara gitmeyecek, 2013 yılından bu yana tutukladığı insanları serbest bırakacak."

'Türkiye artık sadece Ankara'dan yönetilemez'

Şırnak ve Yüksekova'dan başlayarak birçok yerde öz yönetimlerin ilan edilmesinin çok önemli olduğu söyleyen Besê, "Kürt halkı, 'Bana soykırım uygulayan, beni katleden, benim imham ve tasfiyem dışında başka bir seçenek düşünmeyen bir devlet beni yönetemez ve savunamaz' diyerek kendi kendisini yönetme iradesini ortaya koydu. Bu durumda Kürt halkının kendi kaderini kendisinin tayin etmesi ve kendi kendisini yönetmesi ve savunması temel bir haktır, meşrudur. 20 milyonu aşan bir halk artık Kuzey Kürdistan'da ve Türkiye'de statüsüz yaşayamaz. Demokratik özerk bölgeler Türkiye'yi bölmez, demokratikleştirir. Bu öz yönetim modeli tüm Türkiye'ye uygulanabilir. Hep belirtiyoruz, Türkiye artık Ankara merkezli yönetilemez. Türkiye'nin yerel demokrasiye geçmesi lazım. Yerel yönetimlerin yetkili, etkili ve inisiyatifli kılınması lazım. Yerel demokrasinin gelişmesi ve her bölgenin demokratik özerk bir yapı kazanması Türkiye'yi tam ve gerçek demokrasiye götürecektir. Şu anda Kuzey Kürdistan'da içine girilen süreç böyle bir süreçtir"

'Öz yönetim ilanı devam etmeli'

Besê konuşmasının sonunda şöyle konuştu: "Öz yönetim ilanlarının ve uygulamalarının her yerde geliştirilmesi gerekiyor. Devletin her türlü yönelimi karşısında da çok güçlü bir biçimde toplumsal direniş ve öz savunmayla kendi sistemini halkımızın savunması gerekiyor. Öyle olmalı ki polis tek bir kişiyi tutuklamaya dahi cesaret etmemelidir. Her gün Giyadin olayı benzeri sayısızca olay yaşanıyor. Silopi'de, Gever'de daha birçok yerde benzer infazlar, katliamlar yaşandı. Devletin Kürtlere, Kürdistan'a yaklaşımı budur. Olağanüstü hal kararı da Kürtlere daha rahat saldırmak ve katliam yapmak içindir. Bu dönem sömürgeci devlet yönetiminden kurtulup kendi öz yönetimlerini kurma ve kendi kendini yönetme dönemidir. Halkımız demokratik ulus paradigmasına dayalı kendi demokratik öz yönetimlerini güçlendirerek kendisini yönetecek ve savunacaktır. Çete devletin her türlü saldırısına karşı topyekün direniş ile karşı koyacaktır. Demokratik özerk sistemini demokratik ulus paradigmasının ilkelerine göre kuracak ve kendi sistem hukukuna göre kendisini yönetecektir. Atanmışları kesinlikle reddedecektir. Buna kimse mani olamaz, bu artık gelinen aşamada zaruri bir ihtiyaç ve meşru bir haktır."

(zd)