Selma Irmak: Kadınlar öz savunmalarını toplumsallaştırdı

09:02

Duygu Erol/JİNHA

ANKARA - Kürdistan'da yürütülen savaşta en fazla kadınların acı yaşadığını ancak dayanışma ile büyük bir direniş gösterdiklerini belirten DTK Eşbaşkanı Selma Irmak, "Kürt kadınları direnişi, öz savunmalarını geliştirdiler ve bu öz savunmalarını toplumsallaştırdılar. Kürt halkının yaşadığı onca şeye rağmen direnebilmesi de bundandır" dedi.

Eril zihniyetin yarattığı savaşlarda en büyük zararları gören kadınlar, buna karşı dayanışma içinde mücadelesini yürütürken, erkek egemen zihniyetin saldırıları karşısında da öz savunmasını geliştiriyor. Geçici AKP hükümetinin topyekun imha konsepti kapsamında bölgede yürüttüğü savaş politikalarına karşı kadınların direnişini değerlendiren DTK Eşbaşkanı Selma Irmak, "Savaş her yerde en fazla kadınları vuruyor. Kürdistan'da kadınlar şaşırtacak biçimde bu savaşa direnç gösteriyor. Kadınlar mücadele ile direnişi, öz savunmayı öğrettiler" dedi.

'Kadınlar savaşta da hedef halindedir'

Savaşta travmatik anlamda da en fazla kadınların etkilendiğini vurgulayan Selma, yoksullaşma oranının kadınlarda daha yüksek olduğunu, fiziksel ve psikolojik sağlık sorunlarının kadınlarda daha fazla ortaya çıktığını vurguladı. Savaşın görünmeyen yanlarının da kadınlarda ortaya çıktığını ifade eden Selma, "Çünkü erkek cephededir. Savaşın daha acımasız yerindedir, ama toplumun yumuşak karnı dediğimiz yani savunmasız alanı kadınlar. Taraflar birbirlerinin canını acıtmak birbirlerinin canına kastetmek için daha çok bu yumuşak alana saldırırlar. Sadece savaş alanında değil yaşam alanında da kadınlar her zaman için hedeftir. Kadınlar ganimettir, kadınlar erkekler arası birbirini alt etme alanıdır, iktidar alanıdır. Şimdi böyle olunca savaş alanında da kadınların çok fazla etkilenmesi doğaldır" dedi.

'Çocuklarının cenazelerini eteğine toplayıp getiren kadınlar var'

Kürdistan'da kadınların büyük travma yaşadığını ancak buna karşı da şaşılacak düzeyde bir direniş gösterdiğinin altını çizen Selma, "Bir kadın, anne çocuğunu kaybediyor çocuğunun cenazesini bulamıyor, hiç ulaşamayan var, cenazesinin bir bölümünü bulan var, çocuğunun bir kolunu bulabilmiş ve o kolu gömmüş ve o kol onun için cenazedir, cenazesini almış ama cenaze paramparçadır buna cenaze denmez. Yine Roboski'deki anneler gibi çocuklarının parçalarını dağdan, taştan eteğine toplayıp getiren anneler var. Ama sonrasında bakıyorsunuz o kadının ruh halini düşündüğümüz zaman tanımlayacak kelime bulamıyor insan. Psikolojide de sosyolojide de bunu tanımlayacak kelime bulamıyor" dedi. Selma kadınların çok ilginç şekilde yaşama sahip çıktıklarını, dirençle sarıldıklarını ve topluma moralle öncülük ettiklerini vurguladı.

'Kadınlar birbirlerinin yaralarını sarıyorlar'

Kadınların çocuklarının mezarı başında "Bu ölen çocuk son çocuk olsun, ağlayan son anne ben olayım, barış istiyoruz" dedikleri vurgulayan Selma, "Sadece o mezar başında propaganda olsun diye söylenen sözler değil. Sonrasında yaşam sürecinde de bu böyle. O anneyi görüyorsunuz her eylem, etkinlikte vardır. Çocuğu şehit düşen her annenin yanındadır. Milletvekilliğini yaptığım bölgede gözlemlediğim budur. Kadınlar birbirlerinin yaralarını sarıyor, ancak onlar birbirlerinin yaralarını sarabiliyorlar" dedi.

'Kadınlar sosyal hekim'

Çocuklarını savaşta yitiren annelerin birbirleriyle moral bulduklarını belirten Selma, "Sen bu acıda yalnız değilsin. Bak senin ortakların var. Senin ortaklarından biri biziz" diyerek acıyı paylaştıklarını söyledi. O anda kadınların moral bulduğunu belirten Selma, "Anneler birbirlerine sarılarak acılarının ortak olduğunu ve 'sen dik dur, sen şehit annesisin mücadele edeceksin' diyerek tedavi ediyorlar. Ben bunu sosyal hekimlik olarak tanımlıyorum. Hiçbir akademisyen uzman kişi bunu yapamaz" dedi. Selma bun ancak acıyı yaşayan ve yaşamdan süzmüş olduğu bilgiyi tecrübe dönüştürmüş kadınların yapabileceğine işaret etti.

'Cenazelerin kime ait olduğunu bilmeden ağlıyorlardı'

Kürdistan'ın kendi yaşadıklarını ilaç ve bir başkasının yarasına merhem olarak sunan kadınların ülkesi olduğunu belirten Selma "Acılardan etkilenme çok fazla var, Varto'da gittik gördük. 2 cenaze patlatılmıştı ve parçalanmıştı, etrafa dağılmıştı. En fazla feryat eden yine annelerdi. O parçaların kime ait olduğunu bilmeden feryat ediyorlardı, ağlıyorlardı. Onlar kendilerini bütün gençlerin, çocukların, bu mücadelede yer alan herkesin annesi gibi görüyorlar. Yani kolektifleşen bir annelik duygusu var" dedi.

'Ekin'in bedeni utanma değil onur vesilesi oldu'

YJA Star'lı Kevser Eltürk'ün (Ekin Wan) cenazesine işkence edilerek çıplak bedeninin teşhir edilmesine kadınların büyük bir öfke duyduğunu ifade eden Selma "Kimse ar ve utanma duygusu hissetmedi. Tam tersi onun bedeninin güzelliğine ağıt yaktılar. Bunu utanma duygusu yapmadılar onur vesilesi oldu. Bir kutsallık verdi o arkadaşa ve Ekin Wan'ın şahsında mücadele eden bütün kadınlara atfedilen aslında, 'onlar kim ne kadar kirletmeye kalkışırsa kalkışsın onlar temizdirler, onlar pir-u paktırlar, onlar kutsaldırlar' mesajını veriyor. Bu anlamda da kirli savaşı onun yöntemlerini boşa çıkaran bir tutum var, tavır alış var" dedi.

Kürt kadınlarının, işkence, cinsel taciz ve saldırılar karşısında politik tutum sergilediğini vurgulayan Selma kadınların, "Bizim namusumuz sizin namus kavramları çerçevesinde değildir bizim namusumuz onurumuzdur, direnişimizdir, dik duruşumuzdur. Biz kirli ellerin bedenimize dokunmasıyla kirlenecek kadınlar değiliz. Bizim beynimiz temizdir. Bizim yaşam felsefemizdir bizi temiz kılan" mesajı verdiklerini söyledi.

'Bütün kadınların acısı ortak'

"Kürt kadınları yaşadıkları travmalar ile direnmeyi, öz savunmalarını geliştirdiler ve bu öz savunmalarını toplumsallaştırdılar ve şimdi Kürt halkının yaşadığı onca şeye rağmen direnebilmesi de bundandır" diyen Selma kadınların topluma direnci aşıladığının vurgusunu yaptı. HDP projesi ile acıların ortaklaştırıldığını söyleyen Selma artık Türkiyeli bütün kadınların acıları ortak yaşadığına işaret etti.

(gc)