Acının siyasallaşması yada kadının özne olması
09:03
Sibel Özalp/JINHA
İSTANBUL - Kürt Hareketi'nde kadınların siyasal aktörler olarak kamusal alana çıkışını kadınların gözünden, dilinden anlamaya çalışmış araştırmacı yazar Handan Çağlayan, Kürt hareketi ile beraber Kürt kadınının ilerleyişinin sebebini "acının siyasallaşmasının çeşitli bir biçimi" olarak tanımlıyor.
"Analar, Tanrıçalar ve Yoldaşlar: Kürt Hareketinde Kadınlar ve Kadın Kimliğinin Oluşumu" adlı kitabında bir "öteki" olarak "Kürt"ün ötekisi olan kadınları ve kadınların harekete katılmaları ile birlikte patriarka'nın çözülüşünü anlatan araştırmacı yazar Handan Çağlayan ile konuştuk. Kürt kadın kimliğinin inşasının Kürt hareketiyle paralel ilerlediğini ifade eden Handan, "Şengal'de IŞİD kuşatması altındaki Êzidî halkını kurtarma çabaları ve aylar süren Kobanê Direnişi ile kantonlardaki cinsiyet eşitlikçi toplumsal ve politik inşa, dikkatleri Kürt siyasal hareketinin cinsiyet eşitlikçi yapısına, Kürt kadınların katılımına ve savaşçı kadınlara yöneltti. Kobanê'deki kadın savaşçılar, askeri bir güç olmadan öte yeni bir toplumsallığın inşasını temsil ediyorlar. Bugün Kürt siyasal hareketinin dünya kamuoyunda en görünen yüzünü Kürt kadınlar oluşturuyor" dedi. Handan, dünya kamuoyunun dikkatini yeni çekmiş olsa da kadınların katılımının ve cinsiyet eşitlikçi yaklaşımın aslında yeni bir olgu olmadığını, bu olgunun Kürt siyasal hareketinin başından itibaren yapısal özelliklerinden birini oluşturduğunu söyledi.
'Kürt siyasal hareketi cinsiyet eşitlikçidir'
Kürt siyasal hareketinin hem ideolojik yaklaşımının hem de pratik tutumunun cinsiyet eşitlikçi olduğunu belirten Handan, "Kadınların eşit katılımı teşvik edildi ve erkek egemenliğine karşı kendi iradelerini geliştirebilmeleri için yeni yolların, yöntemlerin arayışı hep sürdü. Yeni örgütlenme modelleri denendi. Güncel olan eşbaşkanlık sistemi her alana yayılmaya çalışılıyor örneğin. Belki daha sonra daha işlevsel modeller de geliştirilebilir" sözlerine yer vererek bu arayışlara yoğun bir eşitlikçi söylemin eşlik ettiğini kaydetti. Söz konusu söylem ve pratiklerin çeyrek asrı aşkın süredir kesintisiz olarak devam ettiğine ve hem Kürt kimliğinin hem de kadın kimliğinin güncel içeriklerinin doldurulmasına etkide bulunduğuna işaret eden Handan, "Tek taraflı bir etki değil bu. Kadınların katılımı da hareketin cinsiyet eşitlikçi söyleminin derinleşmesine ve zenginleşmesine yol açtı. Aynı şekilde Kürtlüğün toplumsal cinsiyet açısından eşitlikçi bir kimlik olarak kurgulanabilmesini olanaklı kıldı" sözlerini kullandı.
'Acılar politik anlam çerçevesi içine yerleştirilmiştir'
Kürt hareketi ile beraber Kürt kadınının ilerleyişinin sebebini "acının siyasallaşmasının çeşitli bir biçimi" olarak tanımlayan Handan, "Acının dönüştürülmesinde, en azından katlanılabilir hale getirilmesinde belirli bir anlam çerçevesi içine yerleştirilebilmesi önemli. Kürtler, son otuz yıldır gündelik hayatlarını alt üst eden, sevdiklerini kendilerinden alan, köylerini, evlerini, mezarlarını, geçmiş anılarını, gelecek tahayyüllerini darmadağın eden acılar yaşadılar, yaşıyorlar" sözlerine yer verdi. Bu acıların bireysel acılar olarak kalması yerine politik bir anlam çerçevesi içine yerleştirildiğinin ve bu şekilde toplumsallaştırılabildiğinin altını çizen Handan, "Kürtler konuştuğunda en çok hak, eşitlik, oldukları gibi kabul edilme gibi talepler duyuluyor. Yaşanılan acıların anlamlandırıldığı bağlamı oluşturan da bu ve benzeri talepler" dedi.
Kadınların bu süreci yaşarken kadın olarak deneyimledikleri eşitsizlikleri ve şiddeti, benzer bir anlam çerçevesi içine yerleşmeyi başardıklarına dikkat çeken Handan, "Kürt olarak yaşadıkları acılara dair anlamlandırma süreci, özellikle insan olarak eşit muamele görme, hak, adalet, eşitlik ve tanınma-temsil gibi talepler bağlamında gelişen farkındalık, kadın olarak eşit muamele görme, hak, adalet, eşitlik gibi taleplerin gelişmesinde de etkili oldu diye düşünüyorum" sözlerine yer verdi.
'Kürtlerin politik mücadelesi aynı zamanda bir kimlik inşa sürecidir'
Kürt kimliği, kadın ve sınıf siyasetleri arasındaki ilişkiyi değerlendiren ve yorumlayan Handan, Kürt siyasal hareketinin doğrudan bir sınıf siyaseti yürüttüğünün söylenemeyeceğini ancak bu durumun Kürt siyasal hareketinin sınıf siyaseti ile hiç kesişmediği anlamına gelmeyeceğini ifade ediyor. Kürtlük ile sınıfsallık arasında olgusal bir kesişimin söz konusu olduğunu söyleyen Handan, "Bugün Kürtlük neredeyse kategorik olarak yoksul/emekçi olmayla örtüşen bir durum. Pamuk işçilerinden inşaat işçilerine, garsonlardan, kot taşlama işçilerine, pazarcılara değin emekçilerin en alt katmanları ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşuyor" dedi.
Öte yandan Kürtlüğün son otuz yıllık süreç içinde daha çok politik bir kimlik olarak inşa edildiğini ve üstlendiğini, bu haliyle de belirli bir sınıfsallığa denk düştüğünü belirtmenin de mümkün olduğunun altını çizen Handan, "Kürtlerin politik mücadele sürecini aynı zamanda bir kimlik inşa süreci olarak değerlendirebiliriz. Bu bağlamda, bu mücadelenin politik öncülüğü ve temel toplumsal tabanının sınıfsal karakterinin, kimliğe de yansımasını bulduğu belirtilebilir. Temsil konumunda olanlar belki çoğunlukla orta sınıflardan ama Kürtlük denilince yoksulluğun, emekçiliğin algılanıyor olmasında politik öncülüğün ve hareketin temel toplumsal tabanının sınıfsal özelliklerinin etkisi var" diye kaydetti.
'Kadınların zincirlerinden başka kaybedeceği bir şey yoktur'
Kadınların hem olgusal hem de daha soyutlama düzeyde durumunun her daim proleterin proleteri olduğunu vurgulayan Handan, "Mülkler kadınların üzerinde değil. Kadınlar yoksulun yoksulu. Kaldı ki ister yoksul olsun isterse varlıklı, erkeklerin üzerinde mülkiyet hakkı iddiasında bulunabildiği,- "ya benimsin ya toprağın"- bir kategori kadınlar" diye belirtti. "Kadınların gerçekten zincirlerinden başka kaybedecekleri başka bir şeyleri yok. Buna karşın kazanacakları bir dünya var ve Kürt kadınları bunu çok iyi idrak etmiş durumdalar" diye ifade eden Handan, her türlü baskıya rağmen yürümeye devam ediyor olabilmelerinin sebebinin idrak etme durumundan dolayı olduğunu söylüyor.
'En acil ve kıymetli rol silahların susması için çaba harcamak'
Devletin sadece bir kurum olmadığını, aynı zamanda kuşatıcı bir ilişki ve zihniyet olduğunu söyleyen Handan, "Tüm bunları konuşmak için öncelikli olan barışın inşası. Çünkü silahların konuştuğu, can kayıplarının, infazların olduğu yerde bu tür şeylerden söz etmenin hiçbir anlamı kalmıyor. Evler, sokaklar taranır, Kevser Eltürk'ün (Ekin Wan) çıplak bedeni yerde yatarken ya da 19-20 yaşlarındaki yoksul Anadolu çocuklarının cenazeleri birbiri ardına ana-baba ocaklarına gönderilirken bunlara nasıl sıra gelebilir ki. Hepimiz için en acil görev, en kıymetli rol, silahların susması, barışın inşası için çaba harcamak" dedi.
(dc/fk)