Nurseli Sünbüloğlu: Milliyetçilik ve linç iktidar merkezli besleniyor

09:08

Derya Ceylan- Filiz Gazi / JINHA

İSTANBUL - Savaş konseptiyle birlikte Türkiye'de yeniden tırmanan milliyetçiliği değerlendiren "Erkek Millet Asker Millet" kitabının yazarı Akademisyen Nurseli Yeşim Sünbüloğlu, Türkiye'ye özgün bir milliyetçiliğin yaratıldığını ve bunun linç rejimiyle bağlantılı olduğunu söyledi. Hükümetin ve Cumhurbaşkanı'nın linçi besleyen söylemlerinin tehlikeli olduğunu kaydeden Nurseli, milliyetçiliğin günümüzde popüler milliyetçilik ve devlet milliyetçiliği şeklinde değişikliğe uğradığını kaydetti.

AKP eliyle tırmandırılan savaşın ardından milliyetçi söylem ve linçlerde yeniden tırmanışa geçti. Milliyetçilik üzerine araştırmalar yapan İngiltere'de Sussex Üniversitesi'nde Sosyoloji doktorası yapan, aynı zamanda "Erkek Millet Asker Millet" kitabını hazırlayan Nurseli Yeşim Sünbüloğlu ile gelişen süreci ve linç kültürü ile beslenen milliyetçiliği konuştuk. Türkiye'ye özgün bir milliyetçiliğin yaratıldığını ve bunun linç rejimiyle bağlantılı olduğunu söyleyen Nurseli Yeşim Sünbüloğlu, her bölgede milliyetçiliğin aynı olmadığını söyledi. Nurseli, "Milliyetçiliğin işleyiş mekanizması, biz ve öteki üzerine dayalıdır ve öteki genel olarak, muarız ya da düşman ya da bunların dereceleriyle görülür. Net düşman olmayabilir, ama genel olarak biz homojen bir grup, belirli değerler etrafında birleşmiş ve karşımızdaki de bunun tam tersi değerlere sahip düşman mantığında yürür" diyerek milliyetçiliğin günümüzde popüler milliyetçilik ve devlet milliyetçiliği şeklinde değişikliğe uğradığını kaydetti.

'Cehaletimizle övünüyoruz'

Türkiye'nin insani açıdan dışarıya kapalı olduğuna işaret eden Nurseli, bu kapalılığın milliyetçiliği beslediğini ifade etti. Nurseli, Koreli turistlerin uğradığı saldırıyı hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti: "Koreli turistlerin fiziksel şiddet görmesi durumunda mesela Bahçeli'den beklenen şey bunu kınamasıydı. Biz Bahçeli'yi nerdeyse, zaman zaman dile getirildiği gibi, Ülkücüleri sokaktan aldı diye minnet duyma noktasındayız. Fakat kendisinin 'çekik gözlüler zaten, ayırt etmek mümkün olmamış olabilir' demesi, vasatın tanımıdır. Cehaletimizle övünüyoruz. Konya'da bir örnek var. Bir üst teğmen, trafikte tartıştığı bir kişinin PKK'li olduğunu söylüyor ve birden bir güruh toplanıyor ve grubun elinden polis, o kişiyi zor alıyor. Kimliği göstermesine rağmen, linç girişimden zor kurtuluyor. Mantık tamamen bir noktada askıya alınıyor. PKK'li dediğiniz andan itibaren, birden bire bir grup toplamanız, sonunu hiç düşünmeyeceğiniz bir şeye atılmanız mümkün oluyor."

'Milliyetçiliğin linç rejimi üzerine has bir tarafı var'

Akademisyen Tanıl Bora'nın silahlı çatışma ve Kürt meselesiyle ilgili "Fitili ateşledikleri anda, etraflarında buldukları bir güruh var" sözlerini hatırlatan Nurseli, "Ortam hazır. Bu ortamın hazır oluşu, tedirgin edici bir durum. Linç rejiminde, karşı tarafa hiç hayat hakkı tanımamak. Canını alınca rahatlayabileceğimiz, içimizden o şeyi attığımız zaman, kendi kimliğimizin sınırlarını konsolide ettiğimizi hissettiğimiz bir duruma geliyor. Ve üstelik sadece Kürtler değil bunu yaşayan. Trans bireyler, Romanlar linç girişimi tehdidi altında olan bireyler. Milliyetçiliğin, linç rejimi üzerinden bize has bir tarafı var" ifadelerini kullandı.

'Linçe uğrayan halk dışında olarak tanımlanıyor'

Nurseli, iktidarların linç rejimini diri tutan söylemlerinden vazgeçmediğini dile getirerek, AKP ve AKP'nin dışında da birçok sağ iktidarın bu durumdan memnun olduğunu belirtti. Nurseli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın linç girişimini tetikleyen sözlerini anımsatarak, "Erdoğan bunu birçok kez dillendirdi. Dolapdere'de Kürtlere silah çekilme meselesi vardı. 'Benim esnafım kendisine bir şey geldiğinde böyle yapacaktır' gibi bir mantıkla gittiğinde siz şunu söylemiş oluyorsunuz: Bu halkın meşru tepkisi. Dolayısıyla, sizin linçe uğrattığınız herkes, halkın dışında olarak tanımlanıyor bir defa. Bir türlü halkın içine almak mümkün olmuyor zaten o insanları. Romanlar olabilir, trans bireyler olabilir, Kürtler olabilir" sözlerine yer verdi.

'Askeri pratikler itibarını kaybetti'

Son zamanlarda asker cenazelerinde değişen bir takım tepkilerin birden ortaya çıkmadığını belirten Nurseli, bunun arkasında gün geçtikçe biriken olayların etkisi olduğunu ve dolayısıyla askerin ve askeri pratiklerin itibarını kaybettiğini söyledi. Nurseli, asker ve polis cenazelerinde devlete yönelik tepkilerin ilk defa ortaya çıktığını dile getirerek, "Çok müthiş bir şey midi? Evet, bir açıdan. Çünkü ilk defa bu tepkileri görüyoruz. Cumartesi Anneleri için Meltem Ahıska, 'Milliyetçilik, anneler üzerinden meşruiyet yaratmaya çalışır' diyerek annelerin evlatlarını feda etmesi üzerinden konuyu açıklar. Halbuki Cumartesi Anneleri gene o anneliği kullanarak, o söylemi tam tersine çevirirler. Kuvvetli olan kısmı da budur" şeklinde konuştu.

'Toplumdaki askerlik algısı değişti'

AKP ile askeriyenin arasındaki birleşmenin Roboski Katliamı ile tekrar sağlandığını vurgulayan Nurseli, 2011 yılında kurulan Asker Hakları İnisiyatifi ile zorunlu askerlikte yaşanan sorunları kamuoyu ile paylaşınca toplumdaki askerlik algısının değiştiğini söyledi. Nurseli, "Zorunlu askerlerin başvuruları üzerine, askerken karşılaştıkları kötü muamele vakalarının dökümünü yapmaya başladılar ve 2012 yılında bunu mecliste rapor olarak sundular. Bu şu demek: İlk defa biz askerliği artık Türk kültürünün doğal bir uzantısı olarak görmenin dışında, devletle birey arasında bir sözleşme ve hak üzerinden okumaya başladık ve dolayısıyla bu şehit cenazelerinde tepkiye gelene kadar belli bir kırılma noktaları zaten vardı" diye belirtti.

'İktidarın savaşı devam ettirme şansı yok'

Nurseli, iktidarın savaşı tekrar başlatmaya hakkının olmadığını, bunun artık toplumun kabul ettiği ve isteği bir çözüm süreci olması sebebiyle, topluma ait bir karar olduğunu belirtti. Nurseli son olarak sözlerini şöyle bitirdi: "Siz iktidar olarak, 'ben barış yapacağım' deyip, ondan sonra bunu istediğiniz zaman geriye çekemezsiniz. Bu bir şartel değil. Eğer ileri sürdüğünüz söylemin, pratiğin toplumda bir karşılığı varsa, toplum bunun çok acil çözülmesini istiyorsa, o artık sadece sizin yürüttüğünüz bir süreç değildir. O toplumun sürecidir ve bakın PKK'nin ateşiyle öldürülen doktorun da kardeşinin söylediği, 'bu kan artık dursun.' Çok açık bir şekilde, halk ve üstelik de canı yanan bir halk sürece dört elle sahip çıkıyor. Bu artık iktidarın elinden çıkmıştır. İktidarın 'ben savaşı devam ettireceğim' deme gibi bir şansı yoktur. Bu savaş halini biraz daha zorla sürdürebilir fakat çok daha fazla sürdüremez. 90'lara döndürmek gibi bir şey söz konusu değildir."

(fk)