Cizre diyor ki 'hem benim hem de Samsun'un öz iradesi olsun'
09:07
Zeynep Akın/JINHA
ÊLIH - Kobanê'de tüm dünyada tarihe geçecek modelin Cizre'de ortaya çıkmasından korkulduğu için büyük bir saldırı yapıldığını, oysa öz yönetimin korkulacak bir şey olmadığını belirten HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, "Burada bütün insanların kendini ifade edeceği, kendi dini, kendi diline göre yaşayacağı bir yerden bahsediyoruz. Cizre halkı diyor ki; bunu sadece kendim için istemiyorum. Benim öz iradem, öz yönetimim olsun ama Samsun'daki halkın da olsun" dedi.
Cizre'de sıkıyönetim uygulamalarının ve saldırıların yapıldığı süreçte halkın yanında olan HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, yaşananları ve saldırıların nedenlerini değerlendirdi. Cizre'nin Kürt tarihinde görülmemiş bir saldırıyla yüz yüze kaldığını ve bunun karşısında görülmemiş bir direnişle karşılık verdiğini söyleyen Ayşe, "İnsanlar evden çıktığı için keskin nişancılar tarafından vuruluyordu, direkt hedef oluyordu, polis kurşunlarıyla öldürülüyordu. Buna rağmen tüm mahallelerdeki insanlar ayaktaydı, kimse yasağı tanımıyordu. Cizre HDP'nin çok fazla oy aldığı bir yer, direniş tarihinde önemli bir yere sahip olan bir şehir. Hem Kürtler hem de Türkler için önem arz eden bir yerdir. Cizre bu yönetime karşı olduğu için öz yönetimini ilan etti" dedi.
Öz yönetimin devleti reddetme, bölme veya parçalama olmadığını ifade eden Ayşe, "Öz yönetim devlet artı demokrasidir. Yani daha çok birleştireceğini umduğumuz bir özerklik. Yapılmaya çalışan oydu yani halk şunu konuşuyordu ben kendi sorunlarımı kendim tespit edebiliyorum, neye ihtiyacım olduğunu kendim bilebiliyorum. Yani dışarıdan gelmiş bir vali kaymakam ya da Ankara'dan talimat alıp çalışan bir emniyet teşkilatı benim ne hissettiğimi, neye ihtiyacım olduğunu, nasıl yönetilmem gerektiğine karar vermesin ben burada kendi ihtiyaçlarıma göre kendimi yönetebilirim ifadesini ortaya koyduğu için bu kadar müdahaleye maruz kaldı" dedi.
'Cizre'de iradeye saldırı ve bunun karşısında öz savunma vardı'
Cizre'de yaşananların karşılıklı bir çatışma olmadığını devletin bu iradeye karşı saldırısı olduğunu söyleyen Ayşe, "Türkiye Devletinin bu iradeye karşı saldırısı ve bunun karşısında bir öz savunma vardı. Kullanılan silahların hiçbiri sivil halka karşı kullanılabilecek silahlar değildi. Düşünün ki bir devlet vatandaşım dediği insanlara en ağır silahları kullansın, biz bir akşam 12 tane top atışının yapıldığını duyduk. Tamamen oradaki iradeyi kırmak amacıyla yapılıyordu" dedi.
'Cizre diyor ki; hem benim hem de Samsun'un öz iradesi olsun'
Cizre'de binleri ölüme terk etmek, halkın iradesini tamamen sildirmek gibi bir amacın olduğunu söyleyen Ayşe, halkın buna karşılık büyük bir inanç ve kararlılık gösterdiğini dile getirdi.
Öz yönetimin kaçınılacak yada korkulacak bir şey olmadığını dile getiren Ayşe, "Esasında uluslararası güçlerin yarattığı ulus devletine karşı daha çok birleştirici güç olan demokratik ulus yani özerklikten söz ediyoruz, burada bütün insanların kendini ifade edeceği, kendi dini, kendi diline göre yaşayacağı bir yerden bahsediyoruz. Cizre halkı diyor ki; bunu sadece kendim için istemiyorum. Benim öz iradem, öz yönetimim olsun ama Samsun'daki halkın da olsun diyor. Eğer öyle olsaydı belki Hopa'da veya Soma'da yaşadıklarımızı yaşamayacaktık. Çünkü insan yaşadığı topraklarda neye ihtiyacı olduğunu en iyi kendi biliyor, şuan Hopa'daki insanla Cizre'deki insanların aynı şeyi istemesine imkan yok. Hem coğrafi hem kültürel hem de siyasi olarak Türkiye haritası bir mozaik, mozaikteki tüm taşların yani yerlerin kendi rengini koruması gerek demokratik özerklik budur" diye kaydetti.
'Bunlar açık AKP'nin cinayetleriydi'
Halkın artık yok sayılmayı, asimilasyonu kabul etmediğini, en kısa zamanda bu sorunun müzakere yoluyla çözülmesi gerektiğini vurgulayan Ayşe, "Biz bir gün o masaya oturacağız ama olan kaybettiğimiz canlara olacak. Buların hem vebali hem de hukuki olarak sorumluları olacaktır. Bu halk taleplerinden geri adım atmayacak. İstedikleri talepler meşru haklarıdır. Bunu bilmeleri gerekiyor, bütün sorumlular yargılanacak, tarih önünde yargılanmakta yetmeyecek, uluslararası hukuka göre de insan haklarına göre de savaş suçu, çünkü siviller katledildi. 10 yaşındaki çocuk ya da 70 yaşında sokağa çıkma yasağına yarım saat kala katledildi. Bunlar çatışmada kayıplar değildi, bu birebir AKP hükümetinin işlediği cinayetlerdi, büyük bir suçtu ve hiçbir suç cezasız kalmaz" dedi.
'Rojava'da Kobanê neyse Bakur'da Cizre odur'
Cizre'nin bir direniş tarihi olduğunu belirten Ayşe, "Cizre Kürtler ve Türkler için bir simgeydi. Rojava'da Kobanê neyse Bakur'da da Cizre oydu. Amaçları Cizre üzerinden bütün iradeyi kırmaktı. Bu saldırı sadece Cizre'ye yapılan bir saldırı değildi. Bu esasında bütün Kürdistan'a yapılan bir saldırıydı. Söylemek istedikleri 'bakın siz orada o kadar güçlüydünüz ama biz sizi hiçleştirdik, sizi bitirdik, sizi sindirdik, artık hiçbir yerde irade beyanında bulunmak gibi bir şansınız yok' demek istediler" diye konuştu.
Rojava'da bütün dünyada tarihe geçebilecek bir modelin ortaya çıktığını bunun burada da ortay çıkmasından korkulduğunu belirten Ayşe, "Onun için öncesinden bir hazırlık, bu hazırlığın sonucunda bir saldırı vardı. İç güvenlik paketi bugün çıkarılmadı, valilere, polislere bu yetkiler şimdi verilmedi. Bunun bir ön hazırlığı vardı ve zamanını bekliyorlardı. Öz yönetimlerin ortaya çıkması da onlar için bir saldırı nedeni oldu. İnsanlar meşru bir hak kullandı, bunun karşısında büyük katliamların yapılması sindirememedir, kabul edememedir, halkın iradesini kabul etmemedir."
(gc/fk)