HDP polis şiddetini Meclis'e taşıdı
13:31
JINHA
ANKARA - Kolluk kuvvetlerinin hukuk dışı ve orantısız şiddet uygulamasını Meclis'e taşıyan HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, evrensel hukuk normları ile bağdaşmayan yasal düzenlemelerin de cevaz verdiği sivil ölümlerin nedenlerinin, oluş biçimlerinin ve bu konuda neler yapılması gerektiğinin araştırılmasını istedi
HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, kolluk kuvvetlerinin hukuk dışı ve orantısız şiddet uygulamasının neden ve sonuçlarının tespiti ve orantısız şiddet sonucu meydana gelen sivil ölümlerin araştırılması amacıyla Meclis'e Araştırma Önergesi sundu.
Önergede şunları belirtildi:
"İnsan hakları açısından kolluğun aşırı güç kullanımı neticesinde meydana gelen yaşam hakkı ihlali yani 'yargısız infaz'; tümüyle hukuk dışı ve insan halklarına aykırı olarak insan yaşamının yargı kararı olmadan güvenlik güçlerince denetimsiz, hatta keyfi biçimde son verme uygulaması biçiminde tanımını bulur. Türkiye bu kavramla 1990'lı yıllarda, polisin ev baskınları ile yaptığı operasyonlar neticesinde tanışmış ve AİHM önünde birçok kez mahkum olmuştur. Ancak ne var ki özellikle 25. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimlerini müteakip kolluk güçlerinin bireylere uyguladığı orantısız şiddet her an her yerde yaşanabilen ve arkaik toplum düzenlerinde görülmesi ancak mümkün olan evrensel hukuk normlarına tamamen aykırı bir uygulamaya dönüşmüştür.
HABER...
'Kolluk güçleri öldürme yetkisini sınırsızca kullanmakta'
24. Yasama Döneminde kanunlaşan İç Güvenlik Paketinin yasalaşmasından evvel PVSK'da yapılan 2007 değişiklikleri ile kolluğa verilen öldürme yetkisi ve bu yetkinin düşünce ve ifade hürriyetini engellediği gerekçesi ile çokça eleştirilmiş ve yasada hak ve özgürlükleri engelleyici hükümlerin değiştirilmesi gerekliliği sıklıkla gündeme getirilmişti. Fakat az evvel de ifade ettiğimiz üzere İç güvenlik Paketi'nin yasalaşmasını müteakip kolluk güçleri; öldürme yetkisini sınırsızca kullanmakta, sadece düşünce ve ifade hürriyetinin kullanılmasının araçları olan toplantı, miting yahut gösterilerde değil, her durumda dilediği kişiyi öldürmeye özgülenen mekanik güçlere dönüşmüş durumdadır.
'Polis sonsuz ve denetimsiz yetkililerle donatılmıştır'
Polis teşkilatı, her daim devlet içinde sürekli güçlü kılınan ve yetkileri geniş olan bir yapılanma özelliğine sahip bir kurum olagelmiştir. Ancak mevcut hükümet kolluk güçlerini gelinen noktada çok daha ayrı bir yere oturtmuş, sonsuz ve denetimsiz yetkilerle donatmıştır. Bu anlamda İç Güvenlik Paketi ile son hali verilen PVSK, kolluğun hukuk dışı eylemleri için çekilmiş bir perde, kurtarıcı bir güç olmuştur. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yapmış oldukları araştırma ve raporlar; Türkiye'de yaşam hakkı ihlalleri, kişilerin 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülmesinden, gözaltında ve cezaevinde 'intiharlara' ya da şüpheli bir şekilde ölümlere kadar çok geniş bir spektrumda gerçekleştiğini vurgulamaktadır.
'İç Güvenlik Paketi'nin yasallaşmasıyla 88 kişi yaşamını yitirdi'
Örneğin bahse konu çalışmalardan elde edilen verilere göre; 2007 yılında PVSK'da yapılan değişiklilerin yapılmasından hemen bir önceki yılda gerçekleşen yargısız infazlar neticesinde 24 kişi polis tarafından öldürülmüşken, yasa değiştikten sonraki bir yılda bu sayı 37 kişiye, 2009 yılında ise 48 kişiye çıkmıştır. 2007 yılı değişiklikleri neticesinde toplam 181 sivil yaşamını yitirirken; 4 Nisan 2015 günü Resmi Gazetede yayımlanan İç Güvenlik Paketinin yasalaşması neticesinde 88 kişi polis ve asker kurşunu ile yaşamını yitirmiş bulunmaktadır. Bu 88 ölüm vakıasından sadece 24'ü bir hafta gibi kısa bir süre içerisinde Cizre'de gerçekleşmiştir. İçlerinde 35 günlük bir bebekten başlamak üzere çok sayıda küçük çocuk ve yaşlı insanın olduğu sivil kayıplar ancak savaşlarda söz konusu olur. Yengisiz bir savaşa özgülenmiş olan hükümet, nerdeyse topyekün sivil katliamı göze almıştır.
'Yaşam hakkı rafa kaldırıldı'
Görüldüğü üzere, yaşam hakkı hem yasalar hem de fiili uygulamalar neticesinde rafa kaldırılmış ve böylece polis 'önleme hukuku ' adı altında getirilen düzenlemeler ile demokratik bir sistemde asla kabul edilemeyecek olağanüstü yetkilerle donatılmış; şiddet meşrulaştırılmıştır. Bu meşrulaşmanın diğer boyutu da, açıkça Kürt sorunu ile ilintilidir. Nitekim yaşanan hak ihlallerine ilişkin tablolara baktığımız vakit, yaşamını yitirenlerin büyük kısmının Kürt olduğunu ve neredeyse sadece Kürt oldukları için yaşam haklarının ellerinden alındığını ve maalesef bu durumun rutin bir uygulamaya dönüştüğünü de görmekteyiz. Üstelik kolluk nezdinde meşrulaşan şiddet ve yaşam hakkı ihlalleri, sivil halkın da linç girişimleri ile daha üst bir faza taşınmıştır. Zira galeyana gelmiş halk kitleleri, ülkenin her yerinde Kürt vatandaşları linç etmek, yakmak, yaşam hakkını elinden almak saikiyle hareket etmiş, kolluk güçleri ise bu tür olaylarda yaptırım uygulamayarak yaşanan felaketlere göz yummuştur.
Netice itibariyle evrensel hukuk normları ile bağdaşmayan yasal düzenlemelerin de cevaz verdiği sivil ölümlerin nedenlerinin, oluş biçimlerinin ve bu konuda neler yapılması gerektiğinin tespiti amacıyla mecliste bir araştırma komisyonu kurulmasını gerekli görmekteyiz."
(mg)