Güney'de 'nefessiz' kalanların isyanı büyüyor-ANALİZ

09:08

Rojbin Ekin/JINHA

HEWLER - Başkanlık krizinin siyasi krize dönüştüğü Federal Kürdistan Bölgesi'nde halk 15 gündür devrim marşlarıyla zulme başkaldırarak isyanlarını yükseltiyor. Siyasi, ekonomik ve toplumsal krizin aşılmasını talep eden halkın bunlar aşılmadan tepkilerinin dinmeyeceği görülüyor.

Federal Kürdistan Bölgesi'nde son 15 gündür meydanlarda isyanın sesi yükseliyor. Tıpkı Baas rejimine karşı ayaklanmanın olduğu zamanlardaki gibi… Devrim marşları çalıyor. Halk içine düşmüş oldukları zulüm cenderesine karşı yumruklarını sıkarak sloganlar atıyor. İsyanın ön saflarında yine gençler ve kadınlar var. Büyük bir öfkeyle onları hapseden zulme karşı başkaldırıyorlar. Ama bu sefer karşılarındaki Irak Baas rejimi değil. 24 yıldır Güney Kürdistan özerk bir yapılanmaya ve yönetime sahip. Kendi kendini yönetiyor Kürt halkı. İnsanlar burada son zamanlarda kendilerine belki de en çok şu soruyu sordu;'Ben, birileri bu ülke parçası üzerinden zengin olsun diye mi bu kadar bedel ödedim, öldürüldüm?' Neden isyan? Bu halk nasıl isyan edecek düzeye geldi? Ve en önemlisi de ne istiyor? Dışarıdan bakanlar için en çok merak edilen sorulardan birkaçı sadece. Bölgenin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve toplumsal kriz, halkın isyanı için önemli üç neden.

Başkanlık krizi siyasi krize dönüştü

Siyasi krize kim ve ne yol açtı? Bölgede yaşanan bölge başkanlığı krizi siyasi krizin ateşini fitilledi. Örneğin 12 Haziran 2005 yılından buyana Kürdistan Bölge Başkanı olan Mesut Barzani'nin 20 Ağustos 2015'te biten görev süresi ve yerine bir türlü bir başka bölge başkanının getirilememesi. Hükümet ortağı olan 5 siyasi parti (KDP, KYB, Goran Hareketi, Kürdistan İslami Birlik Partisi, Kürdistan İslami Toplum Partisi) iki cepheye ayrıldı. Goran Hareketi, KYB, Kürdistan İslami Birlik Partisi ve Kürdistan İslami Toplum Partisi bir cephe olurken, KDP diğer cephe oldu. Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani'nin görev süresi bitmeden önce hükümet ortağı olan her 5 parti arasında başlayan görüşmeler bir türlü uzlaşmayla sonuçlanmadı. KDP dışındaki diğer 4 siyasi parti bölgenin yeni başkanı olabilecek yeni bir isim belirleyemediler. Mesut Barzani bölgenin ilelebet değişmez başkanı olarak kabullenilmiş oldu. Fakat KDP dışındaki 4 siyasi parti şartlar koşarak böyle bir sonuca ulaştı. 4 siyasi parti bir araya gelerek parlamentoya bölge başkanlığı konusunda bir proje sundu. Projenin görüşüleceği oturumu KDP protesto ederek katılmadı. Bu projede bölge başkanlığı için iki somut öneri yapıldı. Birincisi; bölge başkanlığının halk tarafından seçilmesi ve seçilirse yetkilerinin sınırlandırılması. İkincisi ise; bölge başkanlığının parlamento tarafından seçilmesi ve seçilmesi durumunda yetkilerinin artırılması. KDP dışındaki 4 siyasi partinin başkanlık krizini aşmak için sunmuş olduğu bu iki öneri KDP' tepetaklak etti. Yani bölge başkanının halk tarafından seçilmesi durumunda yetkilerinin artırılması, parlamento tarafından seçilmesi durumunda yetkilerinin sınırlandırılması gerektiğini söyledi. Kürdistan Bölge Başbakanı Neçirvan Barzani tarafından bu öneri kamuoyuna deklere edildikten sonra başkanlık konusunun bölgede derinleşen bir siyasi krize yol açacağı kesinleşmiş oldu. Taraflar uzlaşı ve çözüm gücünü kaybettiği gibi halk da hükümet ortağı olan 5 siyasi partinin siyasi krize çözüm olamayacağı sonucuna vardı.

Yeni anayasa hazırlığı beklentilere cevap olamadı

Böyle bir sonuç hazırlığına başlanan bölgenin yeni anayasa hazırlıklarını da durdurdu. Hükümet ortağı olan tüm siyasi partilerin temsilcilerinden oluşan yeni anayasa hazırlık komisyonu bölge başkanlığı maddesinde takıldı ve çalışmalarını durdurma kararı aldı. Yeni anayasanın laik bir anayasa mı yoksa şeriat kanunlarına göre bir anayasa mı olacağı tartışmalarıyla birlikte yeni anayasa epey bir mesafe kat edilmesine rağmen, bu noktadan sonra ilerleyemedi. Dolayısıyla bölge halkı yeni anayasadan da umudunu kesmiş oldu. Yeni anayasa da bölgede yaşayan tüm inanç ve etnik yapılarını kapsamaktan çok, 5 siyasi partinin ideolojik yapılanmasının parça parça hakim kılındığı maddelerle örüldü. Kadın örgütleri, sivil toplum kuruluşları, diğer inanç, etnik yapılar yeni anayasaya hakim kılınan bu ideolojik yaklaşımlarla özgür, eşit ve adil bir anayasa umut etmediklerini açık açık dillendirdiler. Bu yönlü rahatsızlıklarını yapmış oldukları basın açıklamaları ve imza kampanyalarıyla ortaya koydular. Laiklik Merkezi, Güney Kürdistan'ın başkenti ve aynı zamanda siyaset merkezi olan Hewler'de yeni anayasaya hakim kılınan şeriata karşı laikliği destekleyen imzalar toplamaya başladı. Kadın örgütleri anayasada eşit temsiliyet ve kadın haklarının yeni anayasayla güvence altına alınmasını talep etti. İnanç ve etnik yapılar inançlarına saygı duyulmasını, inançları temelinde ibadetlerini baskı altında kalmayarak gerçekleştirebilecekleri hakları, etnik yapılar ise varlıklarının tanınmasını istedi. Dışarıda bu talepler dillendirilirken, 5 siyasi partiden yeni anayasa hazırlık komisyonuna seçilenler kendi bildiklerini okur tarzda, yol almaya devam etti. Başkanlık krizinde tıkanan komisyon, çalışmalarını sonunda durdurma kararı aldı.

Halk: Satılan petrol halka gelmiyorsa nereye gidiyor?

Ekonomik krizin, merkezi Irak hükümetiyle Güney Kürdistan bölge hükümeti arasında yaşanan anlaşmanın bozulmasıyla ortaya çıktığı söylense de, halk böyle düşünmüyor. Bağdat bölgenin payına düşen yüzde 17'lik payı kestikten sonra memur ve işçilerin maaşları ödenmemeye başlandı. Ancak bölge halkı Güney Kürdistan'dan çıkarılıp dışarıya ihraç edilen petrol satışından gelen paranın bölge halkını ve bölgeyi kalkındıracağını söylüyor. Halk bölge yönetimini hırsızlıkla suçluyor. Halk, 'Satılan petrolden elde edilen gelir halka gelmiyorsa, hizmete dönüşmüyorsa, nereye gidiyor?' diye soruyor. Musluğun başında duranları işaret ediyor halk. Bölgenin tüm ekonomik anlaşmalarını Güney Kürdistan Bölge Başbakanı Neçirvan Barzani yapıyor ve ekonomi bakanı KDP'den. Bölgede artan işsizlik ve yoksulluk göçe yol açtı.

Umudunu yitirmiş genç nüfus kaçışı tercih ediyor

Bölgenin siyasi, ekonomik ve toplumsal istikrarından umudunu kesen genç nüfus ülkeyi terk etmeye başladı. Resmi olmayan rakamlara göre 30 bin genç nüfusun bölgeden Avrupa'ya gittiği belirtiliyor. Son günlerde bu sadece genç nüfusla kalmayıp artık aileler halinde bölgeyi terk ediyorlar. Güney Kürdistan bölge gençliği gruplar halinde, sosyal medya üzerinden örgütlenerek, birbirlerine Avrupa'nın yolunu gösterdi. Birçoğu bireysel hesaplarından şu mesajı vererek gitti; 'Burada daha fazla yaşamak için hiçbir nedenim yok. Çünkü mevcut siyasi irade bana hiçbir gelecek vaat etmiyor.' Büyük çoğunluğu hala böyle düşünmekte ve hala Avrupa rüyasıyla yatıp kalkmakta. Genç nüfusun çoğunluğu oluşturduğu Güney Kürdistan'da gençlik istihdam edilemiyor, bölge genç nüfusun gücüyle kalkındırılamıyor.

Kadın nefes alamaz durumda

Toplumsal gerilik ve aşiret yapılanması, kadının siyasette, ekonomide ve toplumsal yaşam içerisinde görünür kılınmasını, yer edinmesini önlüyor. Geri geleneksel toplumsal gerçeklik içerisinde kadın nefes alamaz durumda. İsyanını kendini yakarak ortaya koyuyor. Mevcut yasalarda güvence altına alınmış ve varlığı erkekle eşit düzeyde sayılan hiçbir hakka sahip değil. Sokak ortasında katledilen, şiddete maruz kalan kadına hukuk yolu kapalı. Mevcut yasalar ve hukuk erkeğin haklarını savunan, koruyan düzeyde. Kadın katilleri yargı önüne çıkartılmıyor ve hesap istenmiyor. Her kadın katliam, şiddet olayının ve isyanın en trajik biçimi olan kendini yakma olayının üstü örtülüyor. Ya da toplumsal gerçeklik içerisinde suçlanarak, erkeğin şiddeti haklı gösteriliyor. Kadının toplum içerisindeki rolü, etkisiz kılınarak kadının ruhuna ve bedenine hükmediliyor. Tüm bunlara rağmen kadınlar içinde isyanın tohumlarını taşıyor. Kürdistan'ın diğer parçalarında kadının görünür kılınan rolüne, öncülüğüne bakıyor. Gelişen iradesine, örgütlülüğüne bakarak arayış içerisine giriyor. Son günlerde gelişen gösterilerde en çok da yumruğunu havaya kaldırarak hak talebinde bulunan olmaya başladı. Gösterilerde ön saflarda yer almaya başladı.

Gençler ve kadınlar siyasi partileri sorumlu görüyor

Güney Kürdistan'ın kısaca özeti bu olurken, böyle bir siyasi, ekonomik ve toplumsal krizden bölgenin nasıl çıkacağı da önemli sorulardan biri olarak duruyor. Öğretmenlerin okul boykot gösterileriyle başlayan gösteriler, farklı bir aşamaya evrildi. Artık sadece son 4 aydır maaş alamayan öğretmen ve memurlar değil, bölge halkının hepsi mevcut tablodan rahatsız. Gençler, kadınlar, yaşlılar ve toplumun her kesimi sorunun kaynağı olarak siyasi partileri sorumlu görüyor. Yaşanan tüm bu sorunlardan çözüm gücü olamayan iktidarı sorumlu görüyor. Dolayısıyla tepkilerini iktidara yönelterek gösteriyor. Gösterilerin yoğunlaştığı bölgelerde halk parti binalarına doğru yürüdü, KDP'nin parti binalarını yakan halk, en çok da KDP'yi krizi derinleştiren parti olarak işaret etti. Göstericiler, halkı KDP'nin siyasetine ve politikasına mahkum bırakan diğer siyasi partileri de suçluyor. Bu yüzden tepkilerini tüm partilere yönelterek, tüm siyasi parti binalarına yöneldi. Bu binalar önünde bir araya geldi, açıklamalar yaptı, istifa çağrılarında bulundu. Halk hepsini suçlarken, siyasi partiler de mevcut tablodan bir birbirini sorumlu görüyor. KDP, Goran Hareketi'ni halkı kışkırtmak ve kendisine karşı isyana teşvik etmekle suçlayıp, Goran Hareketi'nden Güney Kürdistan bölge parlamento başkanı olan Yusuf Muhammed'i Hewler'e koymayıp parlamento başkanlığı görevine fiili olarak son verdi. Yine Goran Hareketi'ne ayrılan 4 bakanı azlettiğini ve yerlerini dolduracağını açıkladı. KDP, mevcut yasaları ihlal ederek, yok sayarak böyle bir sonucu yarattı.

Bundan sonra ne olacak?

Bölge açısından şimdi gündemde duran en önemli soru bundan sonra ne olacak sorusu. Memurlar ve halk sorunun sadece 4 aydır ödenmeyen maaşları olmadığını söyleyerek, sistemsel değişikliği işaret ediyor. Haklarının demokratik bir biçimde güvence altına alınmasını ve sistemin demokratik bir dönüşüm geçirmesi gerektiğini belirtiyor. Talepler sistemin demokratikleşmesine dönüşünce siyasi cephenin, yani hükümet ortağı olan partilerin nasıl bir yol izleyeceğini takip ediyor. KDP'yi tekçilik ve diktatörlükle suçlanıyor. KDP olaylardan sorumlu tuttuğu Goran Hareketini hükümet dışında tutacağını belirterek, diğer siyasi partilerle yeni bir hükümete gidilebileceğinin sinyallerini veriyor. Fakat diğer partilerle uzlaşıp yeni bir hükümete gidebilmek için de her şeyden önce YNK, Kürdistan İslami Birlik ve Kürdistan İslami Toplum partilerinin KDP'nin parlamento başkanını ve Goran Hareketi'nden 4 bakanı yasalara aykırı bir biçimde görevden almasını kabul etmesi, Goran Hareketi'ne karşı KDP ile aynı cephede yer almayı seçmesi gerekiyor. Yine bölge başkanlığı konusunda KDP'nin de taleplerini dikkate alan orta yolu bulması lazım. Siyaset cephesi bunları gündemine alıp tartışmaya başlarken, halk ise susmayacağını, onları hiçbir gücün susturamayacağını söylüyor.

Güney Kürdistan halkı siyasi, ekonomik ve toplumsal krizin aşılmasını talep etmişti, ediyor. Dolayısıyla bunlar aşılmadan, sistem demokratik, eşit ve özgürlükçü temelde yeniden inşa edilmeden bu tepkilerin dinmeyeceği görülüyor. Siyaset cephesinin yüzünü halka dönmesi ve halkın taleplerini eksen alarak yol alması gerekiyor. Tabi bir de Güney Kürdistan'da hala bir tehdit olarak duran DAİŞ varlığını da hesaba katarak sorunların çözümünde elini çabuk tutması lazım.

(mg)