Eril meclisin femina rozetli kadını: Filiz Kerestecioğlu

09:10

Ceren Karlıdağ-Öykü Dilara Keskin/ JINHA

İSTANBUL - Feminizm, meclis ve HDP üzerine sohbet ettiğimiz Filiz Kerestecioğlu," Mecliste feminist bir kadın olarak var olmaya devam etmek zor, çok eril bir meclis. Tartışma biçimleri, söz almaları, sözleri, duruşları, kapıdan girişleri bile eril. Bunu değiştirecek olanları ise HDP'li kadınlar olarak görüyorum" diyor.

7 Haziran seçimleri öncesi milletvekilleri aday listeleri açıklandığında kuşkusuz en dikkat çeken isimlerden birisi de Filiz Kerestecioğlu oldu. Türkiye'de yıllardır feminist mücadele veren Filiz, HDP'nin de mor kanadı olarak meclise girdi. 1 Kasım tekrar seçim sürecinde ise partisine yalnızca milletvekili adaylığı ile değil hep uğraşmayı sevdiği müzik sanatıyla da destek olan Filiz, yaptığı beste ile HDP adaylarının renkli kişiliklerini bir kez daha ortaya koydu. Siyaset ve meclis denilince akla gelen 'göbekli', 'bıyıklı', 'takım elbiseli' erkek algısını daha ilk gün ceketine taktığı femina rozeti ile yıkmaya çalışan Filiz ile feminizm, meclis ve HDP üzerine sıcak bir sohbet gerçekleştirdik.

*Genel olarak size 'Neden HDP' sorusu yöneltiliyor. Bu kez biz size neden HDP Filiz Kerestecioğlu demiş olabilir diye sormak istiyoruz?

HDP neden Filiz Kerestecioğlu demiş olabilir, çünkü HDP kadın partisiyiz diyen bir parti. Bende yıllardır kadın hakları ve feminist mücadelede yer alan bir kadınım. Mor Çatı’nın kuruluşu, Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı, feminist dergilerde, şiddete karşı kampanyalarda feminist arkadaşlarla kadın haklarıyla ilgili mücadele edenlerle hep yan yana oldum. HDP bunun temsilinin istediği için ve gerçekten Türkiyeleşme bu anlamda karşılığını bulacağı için bana adaylık teklif ettiklerini düşünüyorum. İkna olmam konusunda kadın arkadaşların da desteği ve payı oldu. Böyle bir önerin gelmesiyle gurur duydum. Baraj aşmakta benim de katkım olmasını istedim. Sokakta yürüttüğüm barış mücadelesini de temsil etmek için HDP'de yer aldım.

*Teklif ilk geldiğinde ne düşündünüz, feminist mücadele yürüttüğünüz arkadaşlarınızın tepkisi nasıl oldu?

Teklif ilk geldiğinde zorlandım. Bu aslında her kadın için böyle olur diye düşünüyorum. Bizler günlük hayatı da organize ediyoruz. Mücadele içinde yer alsan da bir ev hayatı var, çocuğum var, bunları organize etme durumum var,annem yaşlı. Bunları da düşünmek durumdasınız. Biraz da bunların politikasını yapmıyor muyuz? Daha çok kadının siyasi faaliyetlere katılabilmesi için mücadele ediyoruz. Ben hep bağımsız olarak yer aldım. HDP benim ilk partim, çeşitli yapılarda yer aldım ama parti olarak bir partide bulamadım. Bu konuda bir tereddüt yaşadım. Kendim olarak var olabilir miyim diye düşündüm. Ama olabildiğince kendim olarak yer almaya çalışıyorum. Arkadaşlarıma sorduğumda çok desteklediler. Daha önce baro başkanlığında aday olmuştum 'o çalışmada iyiydin bunda da iyi olacaksın' dediler bu da bana güç veren bir şeydi.

*İlk siyasi partinizin HDP olduğunu söylediniz. Hiç hayal kırıklığı yaşadınız mı?

Hayır. 7 Haziran öncesinde seçim çalışmaları sırasında benim de alışık olmadığımdan ötürü ziyaretlerde erkek duruş vardı. Ama ben kendim olarak durma noktasında daha çok kadınlarla birlikte olmak istediğimde bunun da karşılığımı buldum. Dolayısıyla hayal kırıklığı sayılmaz. Sadece bir farklılıkla karşılaştım. Sonrasında hep kadınlarla birlikte oldum ve kadın arkadaşlar en önde çalışanlardı.

*HDP'ye kadınlarda çok büyük oranda oy geldiğini gördük. Bunda sizin katkınız olduğunu düşünüyor musunuz?

Hepimizin kendine göre bir kimliği var. Herkesin barajı yıkmada katkısı var.

*HDP genellikle 'kadın sayısının fazlalığı' ile gündeme geldi. Mecliste yalnızca kadın sayısının fazla olduğu bir parti olarak yer almak yetiyor mu? Katliam politikaları ile çizgilerin bu kadar net çizildiği bir dönemde HDP'li kadınlar diğer partilerde ki kadın vekillerle nasıl ortaklaşacak?

Sadece mecliste kadın sayısı her şeyi etkileyemez. Bu önemli bir nokta ama esas olan zihniyetlerde kadın bakış açısının, dünyayı değiştirme gücünün, feminist bakışın yer etmesi. Diğer partilerle iletişim kurma noktasında fırsat bulamadık. Meclisin açık kalması için ne kadar da uğraşsak bu olmadı. İlk başta biri kadın grubu kurduk. HDP‘nin bir kadın grubu olmuştu, başka partilerin kadın milletvekilleriyle görüşüp kadınların yaşadığı sorunları çözmek için. Hala bunu yapmakta bir engel yok. Bunu denemek lazım. Türkiye'de savaş var, bir sürü sorun var ama kadın cinayetleri de en başta büyük bir sorun. Kadınların sorunları var biz bu sorunlara karşı önlem alırsak başkalarının da bundan etkileneceğini düşünüyorum. Genel olarak HDP’nin politikaları böyle oldu. Asgari ücret, kadınların emek hakları gibi politikalarımız diğer partileri etkiledi. Üstelik mecliste yoğun bir çalışma fırsatı bulamamışken etkiledi.

*Kendinizi feministlerin meclisteki yansıması olarak görüyor musunuz? Eril bir mecliste feminist bir vekil olarak var edebileceğinize inanıyor musunuz?

Mecliste feminist bir kadın olarak var olmaya devam etmek zor, çok eril bir meclis. Tartışma biçimleri, söz almaları, sözleri, duruşları kapıdan girişleri bile eril. Başka türlü bir davranışı zorlamak kolay olmuyor. avukatlarda da böyle. Uzun zamandır mücadelemiz var. Bu sorunları hepimiz yaşadık. Bunların üstesinde de gelebiliyoruz. Türkiye’de egemenliğe, askerliğe neye bakarsanız bakın erkek egemen sistemi görüyorsunuz. Bunu değiştirecek olanları HDP'li kadınlar olarak görüyorum. Başkaları da etkileyecektir bu durum. Meclis çalışınca bu durum değişecek. Bir kadın olarak sus dendiğinde kimse susmadı, buna neden cevap vermiyorsunuz diye meclis başkanına tepki gösterildi. CHP’lilerle beraber yürürdük, meclis başkanına. O sırada AKP’li vekillere bakarak, bu söz size de söylenmiştir dediğimde oradan olumsuz bir tepki gelmedi. Daha uygun zamanlarda belki tartışma ortamlarımız olur.

*Seçim çalışmaları sırasında sizi en çok zorlayan ve en çok mutlu eden olaylar nelerdir?

Feminist bir kadın olarak vekil ve başkan sözüne alışık değilim, bunlar bana hiyerarşik geliyor. Biz eşitlikten yanayız, bunlar dendiğinde irkiliyordum. Sonra hocam sözünde anlaştık. Son bir hafta ziyaretlerimde bir gün Ermeni kilisesini gidip, diğer gün cemevine gitmek, Sinagog’da kahvaltı etmek gibi etkinlikler yaptık. Bunları ardı ardına yaşadığınızda insanların size kapıyı hoş açtığını bu birlikteliğinde gönüllü ve iyi bir birliktelik olduğunu görüyorsunuz. HDP çok sesliliğin teminatıdır.Sadece Kürt halkının özgürlük mücadelesi değil, aynı zamanda bu eşitlik ve özgürlük ideali de çok kabul edilmiyor egemenler tarafından.

*Partinizin 7 Haziran zaferinden hemen sonra AKP ortaya bir savaş konsepti devreye soktu. Böyle çatışmalı bir süreci bekliyor muydunuz, vekil olmanın verdiği sorumlulukla Kürdistan illerinde savaş koşullarına tanık etmek sizi nasıl etkiledi?

7 Haziran öncesinde de saldırılara maruz kaldık. Diyarbakır saldırısı nedeniyle seçim zaferini bile kutlayamadık. Ama sonrasında her şeye rağmen Türkiye’de mutluluk ve rahatlama hissedildi. Biz onu başkan yaptırmadık, AKP’yi tek başına iktidar yaptırmadık. Daha demokratik ortamı sağlayabiliriz inancına kapıldım. Hemen böyle bir tehlike yaşayacağımızı hissetmedim. Suruç bizi çok dağıttı. Acı veren bir katliam oldu ve hemen ardından ardından bir savaş başladı. Daha önce Kürdistan’a kadın toplantıları ve açlık grevleri zamanında ziyaret için gitmiştim. Silvan, Cizre, Nusaybin’de savaş sürecinde bulunduğum gibi bulunmamıştım. Orada bir savaş var ama bunun karşısında büyük bir direniş de var. Onlar bize moral verdi. Biz buradan acı hissederek gittik ama orada daha çok moral toplayıp geri döndük. Şunu gördüm o insanların gözlerinde; 3 yıl silahların sustuğu gibi gene silahların susmasını istiyorlar. İnsanlarla bakışarak ağladık. Bende bu topraklarda böyle büyüdüm, hep baskı toplumu içinde büyüdük. Daha çoğulcul bir yaşamı hepimiz özlüyoruz. Bunun için ilk olması gereken nokta barış ve müzakere sürecine geri dönülmesi. Başka bir yolu yok. O nedenle bir ağır sorumluluk hissetim. Acaba hep mi bir şeylerin önüne geçmemiz lazım? İnsanlar ölmesin diye neler yapmak gerekiyor sürekli bunu düşünüyorsunuz. Bir yandan da İstanbul’da bir şeyleri yapmak zorundasın. Orada fiziksel olarak var olmakla bazı şeyleri engelleyemiyorsun, çünkü son derece hukuksuzluk var. 2 bakan 40’a yakın vekil sokulmadı Cizre'ye. Burada diğer vekillerin de meclis başkanına gidip 'meclisin iradesi zedelenmiştir bu mecliste bizim yan yana oturduğumuz insanlar nasıl bir şehre sokulmaz' demeleri gerekiyordu. Bize inanmıyorlarsa kendilerinin heyetler oluşturup oraya gelmeleri gerekiyordu. Bütün bunlar böyle bir dayanışma içinde yapılmadı. Yine de elimizden geldiğince iyi bir duruş sergiledi. Zor ve ağır bir sorumluluk ve hala bu sorumluluğumuz devam ediyor.

*Bundan beş sene sonra kendinizi nerede görüyorsunuz, ileride neler yapmayı planlıyorsunuz?

Benim sürekli vekil olmalıyım veya başkanlık gibi bir siyasi bakış açım yok. Ben müziği çok seviyorum, hayvanları, doğayı seviyorum. Umarım hepimizin olması gerektiği gibi emekli bir hayatı olur. Ben aslında emekliyim ama sonrasında siyasi tecrübelerimden gençlere faydalı olmak isterim. Onlarla buluşmak isterim özellikle kadınlarla. Sosyallikten ve devrimcilikken uzak bir hayat süremem ama biraz da doğayla, müzikle iç çe olmak isterim çünkü o bana en iyi gelen şeylerden biri bu.

(zd/fk)