Zeynep Altıok: Silvan yeni Roboski ve Cizre'dir

09:10

JINHA

İSTANBUL - CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, “1 Kasım seçimini de içine alan şiddet derhal son bulmalı süreç yeni parlamento ile birlikte mecliste kurulacak bir komisyona emanet edilmelidir. Silvan'da yaşamı tehdit eden kimin ne yaptığından haber alınamayan durum sonlandırılmalıdır. Yeni bir Roboski, yeni bir Cizre istemiyor” dedi.

AKP hükümeti tarafından devam eden saldırılar kapsamında Silvan’da yürütülen katliam provalarına tepkiler çığ gibi büyüyor. Akademisyen, siyasetçi, yazar ve aktivistler Türkiye’de olup bitenlere karşı kadınların sessiz kalmaması gerektiğinin altını çizerek, hükümeti gerçek anlamada barışçıl bir siyaset yürütmesi konusunda göreve çağırdı.

‘Çözüm güvene dayalı şeffaf bir anlayışla ilerlemeli’

CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, AKP hükümetinin uygulamalarının ülkede çözüm değil düğüm etkisi yarattığını kaydederek, çözüm adına sivillerin yaşamlarının altüst edilerek bebeklerin katledildiğini söyledi. Zeynep şöyle devam etti: “Silvan'da koşullar ne olursa olsun halkın can güvenliğini sağlamak devletin asal ve öncelikli görevidir. Silvandan gelen haberler insan haklarına aykırı kaygı ve üzüntü verici gelişmeler içeriyor. Bölgede vekillerden bile bilgi alınamaz bir noktaya gelindi. Bu kabul edilemez. Biz çözümün güvene dayalı şeffaf bir anlayışla parlamento çatısı altında aranmasını bu nedenle ısrarla talep etmiştik. Bugün artık bu akılcı bir öneri ve talep değil ihtiyaç olmuştur. 1 Kasım seçimini de içine alan şiddet derhal son bulmalı süreç yeni parlamento ile birlikte mecliste kurulacak bir komisyona emanet edilmelidir. Silvan'da yaşamı tehdit eden kimin ne yaptığından haber alınamayan durum sonlandırılmalıdır. Yeni bir Roboski, yeni bir Cizre istemiyoruz."

‘Sokağa çıkma yasağı topluma verilen bir cezadır’


Kıbrıs YKP üyesi Faika Deniz Paşa, yakın geçmişe bakıldığında, en kısıtlayıcı sokağa çıkma yasaklarının genellikle sömürgeleştirilmiş coğrafyalarda uygulandığı görüldüğünü kaydetti. Bir ülkede, belirli bir bölgede sık ve uzun zamanlı sokağa çıkma yasaklarının uygulanması, bu bölgede siyasi ve idari başarısızlığın en açık göstergelerinden biri olduğunu ifade eden Faika, “Bu, bir devletin kendi kontrolü yada yargı alanında olan bir topluluk üzerinde meşruluğunu yitirdiği anlamına da gelir. Yakın geçmişte, birçok durumlarda devletler sokağa çıkma yasaklarını bazı toplum kesimlerinin cezalandırılması amacıyla da kullanmıştır. Ana akım söylemin güvenlik, istikrar konseptleri ile mevcut uygulamaları meşrulaştırma çabası bilimsel gerçeklikten yoksundur. Bu tür uygulamaların böylesi sonuçları olduğunu kanıtlayan bir çalışma bulunmamaktadır. Halklara barış ve istikrar getirmesi bir yana, tarihine bakıldığında bu tür uygulamalar, halkların kontrolü, mağdur edilmesi ve hedef tahtasına konulması, rahatça şiddete maruz bırakılmaları amacıyla kullanılmıştır” diye kaydetti.

‘Biz Kıbrıslılar Silvan’ın ne demek olduğunu iyi biliriz’

Dokuzuncu gününde olan Silvan'daki altıncı sokağa çıkma yasağının içerdiği ağır şartlar, insanları sırf orada bulunduklarından ötürü cezalandırıldığını salt sivillerin oturdukları semt, mahalle temelinde, yaşam haklarının, bedensel bütünlüklerini hiçe saydığın ifade eden Faika, “Altı ordunun bulunduğu, askeri yasak bölgelerle, çıkmaz yollar, duvarlarla bölünmüş, taşı toprağı bu denli militarize olmuş, işgal altında bir coğrafyada yaşayan biz Kıbrıslılar, askeri aygıtların sadece bedene dokunduğunda tahribat yaratmadığını biliriz. Fiziksel zarar görmeseler bile, Silvan’daki mevcut durumda salt gökyüzünde uçan helikopterler ve insansız hava araçların, yollardan geçen askeri tank ve zırhlı araçların, keskin nişancıların siluetlerinin yada varlıklarının bilgisinin korkusunun yaşattığı muhtemel acı ve ıstırabı kimse yadsıyamaz. Bunun yanında su, gıda, ilaç gibi hayati ihtiyaçlara erişimin engellenmesi hayatı sürdürme olanaklarına erişimin engellenmesidir. Bir diğer yandan da özellikle de günlük yevmiyelerle hayatını idame ettiren, yoksul kişiler ve aileleri için bunun yarattığı veya yaratacağı mali çöküş büyük olacaktır” dedi.

‘Tüm yapılanlar başlı başına hak ihalelidir’

Faika şöyle devam etti: “Bir diğer sömürgeleştirilen coğrafya olan Kıbrıs’ın kuzeyinden bakıldığında, 9. Kez uygulanan sokağa çıkma yasağının ayrımcılık teşkil ettiği, Silvan’da ve Türkiye’de benzeri uygulamaların yapıldığı diğer yerlerde yaşayan halkın kimliği göz önüne alındığında, daha en başından, ilan edildiği andan itibaren, aşikârdır. Özellikle de basının, internet ve mobil şebeke dahil tüm iletişimin, hareket özgürlüğünün bu denli, bu kadar uzun süre boyunca kısıtlanması hem başlı başına hak ihlalidir hem de daha kötü muameleye ve daha ağır hak ihlallerinin yolunu döşemektedir. Bir diğer yandan da bu tür uygulamaların hayata geçirilmesi ile ilgili yayımlanan belirli bir kriter veya etkin bir gözetleme/denetleme mekanizmasının olmayışı ihlalleri çok daha ileri boyutlara taşımaktadır.”

‘Suruç, Cizre, Ankara katliamlarından sonra sıra Silvan'da’

Kıbrıs Feminist Atölye (FEMA) üyesi Fezel Nizam ise “Suruç, Cizre, Ankara katliamlarından sonra sıra Silvan'da” diyerek, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin geçtiğimiz seçimlerden sonra elini de güçlendirmesiyle bir yandan nefret söylemleri artarken, bir yandan da katliamlara aralıksız devam ettiğini kaydetti. Fezel, yaşamını kaybeden onlarca sivil, temel insan hakları ellerinden alınan insanların görmezden gelindiğinin altını çizerek, savaşların, katliamların halklar üzerinde özellikle de kadınlar üzerinde büyük mağduriyetlere neden olduğunu söyledi. Fezel, “Eril zihniyetin iktidarını devam ettirebilmek için kullandığı bir araç olan savaşlar/katliamlar kadın bedenini de sömürmekten geri kalmıyor. Kadın bedeni üzerinden kurgulanan savaşlarda zaten ikinci sınıf vatandaş durumunda olan kadınlar hak ihlallerine uğramaya devam ediyor. Bunları engellemek adına toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirildiği, ötekileştirmelerin yaşanmadığı ve tüm halkların kardeşliğini temel alan mücadelemiz artarak devam etmelidir” dedi.

(ck-zd/fk)