Figen Yüksekdağ: Esas bölücülük, özyönetimi bölünme fobisine dönüştürmektir

14:45

JINHA

ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, özyönetim talebinin siyasi iktidar tarafından medya aracılığıyla bir fobiye dönüştürüldüğüne dikkat çekerek, "Türkiye adeta bölündü. Kürt halkının bütün Türkiye toplumu için önerdiği yerel yönetim ve özyönetim talebi bir bölünme fobisine dönüştürüldü. Bugün halklarımızın özyönetim talebi, bölünme talebi olarak kamuoyuna sunuluyor. Türkiye halkları bu olmayan bölünme arzusu için AKP zulmüne maruz bırakılıyor. Esas bölücülük budur" diye konuştu. Figen'in Meclis TV'deki konuşması, 2014 yılının savunma ve güvenlik harcamalarını açıklayacağı sırada kesildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), haftalık meclis grup toplantısını gerçekleştirdi. Partinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, ilk olarak İnsan Hakları Haftası'na değindi. Figen, "10 Aralık günü İnsan Hakları örgütleri ve Türkiye kamuoyu, Türkiye'deki insan hakları sorunu ve mücadelesine vurgu yapar. İnsan olarak haklara sahip olmak her şeyden önce yaşam hakkına sahip olmak demektir. Barış, adalet, özgürlük insan haklarının temel kriterleri olarak tanımlanmıştır. Ezilen insanlığın bu zamana kadar sürdürdüğü mücadeledir" dedi. İnsan haklarının her dönem keskin bir mücadelenin alanı olduğunu söyleyen Figen, faili meçhul cinayetlerin avukatı ve insan hakları savunucusu Tahir Elçi'yi de anarak şöyle devam etti:

'İnsan yaşamı için daha fazla direnme irademizi biledik'

"Türkiye tarihi insan hakları mücadelesi verenlerin katledildiği tarihidir. Bunun son örneği insan hakları mücadelesinin elçisi Tahir Elçi'nin katledilmesiyle yaşanmıştır. Barışın, insan haklarının elçisi bütün kamuoyunun gözleri önünde katledildi. Hiçbir ayrım gözetmeksizin, temel haklar etrafında uzlaşma çağrısı yaptığı, şiddete karşı olduğu için katledildi Tahir Elçi. Ama bizler bu katliamlardan daima katledilen kardeşlerimizin mücadelesine daha sıkı sarılma sonucu çıkardık. Hrant Dink'in katledilmesinden sonra yaptığı barış çağrısına daha sıkı sarıldık. 10 Günlük kısa zaman dilimi bizim için bir tarihtir. Biriktirdiğimiz insan hakları değerlerinin zirveleştiği bir 10 gündür. Bu süre içinde barış mücadelemizde daha da inat etme kararlılığımızı biledik. Özgürlük, adalet, eşitlik ve insan yaşamı için daha fazla direnme irademizi biledik. Savaş ve yıkım siyasetine karşı barış ve demokrasi çizgimizi kararlığımızı güçlendirdik."

'İtaate zorlanmış toplum yaratmak isteniyor'

"Geride bıraktığımız aylar boyunca siyasi iktidar yönetmek için bildiği en iyi yöntemi kullandı. Ama siyasi iktidarın şiddetle yönetme tarzını en iyi bildikleriyle övünüyorlar. Onların övünç kaynağı Türkiye'nin utanç kaynağıdır" diyen Figen, konuşmasına devamla şu sözleri kullandı: "Bugün bu salondayken Kürt kentlerinde gençler, insanlar katlediliyor. Bu herhangi bir rakam ve sorun değil. Çok tarihsel bir kırılma anı yaşanıyor. Kürt halkı ve bütün Türkiye halkları ölümle baskıyla teslim alınmaya çalışılıyor, itaate zorlanıyor. Bugün bölgede uygulanan bütün şiddet politikalarının tek bir nedeni vardır, itaate zorlanmış bir toplum yaratmak.

Türkiye'de rejim değişikliği söylemlerine ithafen, "Bugün karanlık değişimi yaşıyoruz" diyen Figen, "Parlamento çatısı altında konuşuyoruz ve söz söyleyerek sorun çözmek için direniyoruz. Bugün buradaki varlığımız bile bir direniş biçimidir. Karşımızda, sadece şiddetle siyaset yapılacağını savunan ve bizi bizlere dayatan bir iktidar var. Bizler bu iktidar zihniyeti karşısında direniyoruz. Kadınların yaşam mücadelesi içinde, barışın ve demokrasi siyasetinin sözü gücü olarak direnmeye devam edeceğiz. Bizlerin bu direnci uzun yıllar boyunca çok zorlu ve karanlık dönemlerden geçerek geliştirdiğimiz halklar mücadelesinin abidesidir direnişimiz ve kararlılığımız. Gücünü halklardan aldığı için asla kırılamaz" şeklinde konuştu.

AKP'nin tek başına iktidar olmazsa Türkiye'de istikrar sağlanamayacağı söylemlerini hatırlatan Figen, "Bu geçen süre içinde Türkiye'de istikrarsızlık alanı gittikçe genişledi. Sadece Türkiye topraklarında değil bütün bölgede krizler yaratan savaş ortamını tetikleyen savaş tablosu çizildi. Nerede istikrar? HDP sizin tek başına iktidar olmanızı engelledi diye HDP'ye oy veren insanların burnundan getirdiniz. Tek başına iktidarı sağlamış olarak Türkiye halklarına huzuru ve barışı ne zaman getireceksiniz. Ama 1 Kasım seçimlerinden önce de çok net söyledik. AKP saray iktidarı bir istikrar güvencesi değildir, kendi iktidarının istikrarını sürdürmektir. Bugün de memleket yanıyor, kentlerin meydanlarında bombalar patlıyor, Kürt kentlerinde insanlar evlerinden sokağa çıkamıyor, çıkması öldürülme gerekçesi. İnsanlar gaz bombasını arar hale geldiler. Kurşunlarla bombalarla evleri vuruluyor. Sokağa çıkan yurttaşlarımızın hiçbir can güvenliği yok ve istikrar vaat eden bir iktidar, 1 Kasım'dan sonra Türkiye halklarına sıkıyönetim sundu" diye kaydetti.

'Özyönetim talebi bir bölünme fobisine dönüştürüldü'

Özyönetim talebinin siyasi iktidar tarafından medya aracılığıyla bir fobiye dönüştürüldüğünü, batıdaki halkın algısının siyasi iktidar tarafından yönetilerek etki altına alındığını ifade eden Figen, AKP iktidarının bölünme fobisi siyaseti ile Türkiye halklarını yönettiğinin altını çizdi. "Türkiye adeta bölündü. Kürt halkının bütün Türkiye toplumu için önerdiği yerel yönetim ve özyönetim talebi bir bölünme fobisine dönüştürüldü. Bu talep olmadan da 13 yıl boyunca bölünme fobisi üzerinden Türkiye halklarını kendisine razı etti. Bugün halklarımızın özyönetim talebi, bölünme talebi olarak kamuoyuna sunuluyor" diyen Figen, Türkiye halklarının bu olmayan bölünme arzusu için AKP zulmüne maruz bırakıldığına dikkat çekti ve "Esas bölücülük budur" dedi.

Figen, Türkiye toplumunun Kürt ve Türk olarak bölündüğünü ifade ederek, "AKP hükümeti bilinçli ve sistematik bir biçimde bunu yapıyor. Eğer bugün siyaseten bölünme tehlikesi varsa bu tehlikenin merkezi iktidardır. Demokratik ulus ve vatan programı çerçevesi içinde birlikte yaşama mücadelesi veriliyor. Türkiye halklarının eşitlik temelinde birlikte yaşamasının ve bütünlüğünün sağlanmasının güvencesidir. Bu halkların tarihsel varlığının sürmesi için de bir güvencedir. Ama bunu sağlayacak halkın iradesi hedef tahtası haline getirilmiştir" dedi.

''Türk değilsen itaat et' diyerek özel bir savaş hukuku uygulanıyor'

Figen, grup meclisindeki konuşmasında Nusaybin'den bir fotoğraf gösterdi. Abluka altındaki Nusaybin'de hastaneye götürülecek yaralının beyaz bayrak çekilerek ancak çıkarıldığına dikkat çeken Figen, "Türkiye'nin batısı bu topraklarda yaşanan acıya ve zulme karşı yabancılaştırılıyor. Nusaybin, Sur ve Derik'te tarihi, kültürü, insan yaşamını katleden sıkıyönetim uygulaması yaşanıyor. Burası Gazze değil, tarihi arşivlerden bir görüntü değil. Nusaybin Yenituran mahallesi. Burada halk hastasını hastaneye götürebilmek için beyaz bayrak çekerek sokaklara çıkmak zorunda kalıyor. Eğer bu bayrak olmazsa doğrudan sokağa çıkmak öldürülme gerekçesi. Nusaybin'de, Sur'da, Silvan'da özel bir savaş hukuku uygulanıyor. Sadece devletin kolluk güçlerinden uygulanan bir zulüm yok bu topraklarda, kontragerilla yapılanmalarıyla halka açık bir katliam uygulaması yaşanıyor" şeklinde belirtti.

Sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte mahallelerde duvarlara yazılan yazılamaları anımsatan Figen, " 'Türk'sen övün değilsen itaat et denen' yazılamalar yapılıyor. İsrail yönetimin Filistin halkı üzerindeki zihniyet uygulamalarından ne farkı vardır? Faşizm, ırkçılık, inkarcılık her yerde aynı dili kullanıyor. Türkiye'de Kürt kentlerinde de inkarcılık ayrımcılık zihniyetine dayanan imha ve teslim alma söylemi savunuyor. Bu yazılamaları sorduğumuzda hükümetten kayda değer hiçbir yanıt alamıyoruz. Çünkü verebilecek yanıtları yok. Gerçeğin yerine, gerçeğin karartılması almış durumda" diye konuştu.

Hükümetin insanlığa karşı suç işlemiş olduklarını kabul etmemek için yalan ve karartma yöntemlerine başvurduğunu belirten Figen, "Gerçek, inatçı bir şeydir. Bugün karartabilirsiniz, ama yarın insanlığa karşı işlemiş olduğunuz suçlar gerçeğini karartma şansınız olmayacak. Her zalim iktidarın mutlaka hesap vereceği bir gün olacak. Ve AKP de bu suçların cezasını verecek" dedi.

'Kurşunlu Camii'ni bombalayanların, Palmira'yı bombalayan IŞİD'den ne farkı var?'

Figen, Suriye'den ve Sur'dan olmak üzere iki fotoğraf daha gösterdi. Suriye'de IŞİD tarafından bombalan görüntü tarihi kent Palmira'nın fotoğrafı ile Sur'daki havadan bombalanan tarihi Kurşunlu Camii fotoğraflarını gösteren Figen,"Bu görüntünün yaratılmasına sebep olanların, Palmira kentini bombalayan IŞİD'den ne farkı vardır? IŞİD Palmira kentini bombaladığını inkar etmedi ve bombaladık dedi. Kurşunlu Camii'ni kim yaktı, kim bombaladı? Faili yok. Basın mensupları da olmak üzere bütün gördü tanıklarının söylediği tek şey, Kurşunlu Camii havadan bombalandı. Sur'daki insanların helikopteri yok, kimin helikopteri var; devletin ve hükümetin. Yukarıdan helikopterler aracılığıyla atılan bombalarla yakıldı Kurşunlu Camii" diye konuştu.


'Hükümet, AB'ye vizesiz girme ihtimali üzerinden siyaset yapıyor'
Figen, "Sur'daki gençlerin helikopteri var derlerse hiç şaşırmam, ama itiraz edin. Gerçeklerin bilgisiyle itiraz edelim. Bugün şiddet ve baskıyla teslim alma siyasetini bütün Türkiye toplumuna faturası ödetiliyor. Ankara, Suruç ve Zergele olmak üzere 301 sivil katledildi. Açık meydan muharebesi döneminde verilebilecek kayıplardır bunlar. Ama Türkiye bunları kabul etmiyor, ederse insanlığa karşı suç işlemeyi kabul edecek. 28'i çocuk, 59 kadın olan 301 sivil öldüyse aynı zamanda sivil halka yönetilen adı konmamış bir savaş vardır" diyerek bu gerçeği söylemenin suç olduğuna dikkat çekti.

'Bütün Türkiye halklarının geleceği ile oynamak'

Rus uçağının düşürülmesine de değinen Figen, hükümetin gerekçe olarak 'Hava sahamı ihlal etti, ondan düşürdüm' tutumunu eleştirerek, "Böyle bir siyasi ciddiyetsizlik olabilir mi? Bu, bütün Türkiye halklarının geleceği ile oynamak anlamına gelir. Dış politikada sergilenen bu agresif tutumun iç siyasetle doğrudan ilgisi vardır. Bu başkanlık sistemi siyasetidir. 'Rus uçağını düşüren koskocaman Türk devleti, dış güçlere meydan okuyan Türk lideri.' Bu şekilde Başkanlık yarışı yapıyorlar, bunun bedelini Türkiye halkları ödüyor. Rus uçağının düşürüldüğü bölge IŞİD ve türevinin barınma alanıdır. Orada Türkmenlerin korunması amacıyla geliştirilmiş savunma tutumu yoktur. IŞİD'in tutunamadığı alanlarda yerleşen yapılara kalkan olunması vardır. IŞİD'in doğrudan ve dolaylı yoldan desteklenmesi çürüdü" diye konuştu.

'Demokratik güçler desteklenmeli'

Taleplerinin demokratik güçlerinin desteklenmesi olduğunu ifade eden Figen, "Artık Rojava Kürtlerini düşman görme zihniyeti terk edilmelidir. Türkiye'de Türkiye halkları bizim de geliştirdiğimiz bir programla birlikte yaşama siyasetini geliştiriyorlar. Suriye'deki Kürt halkıyla demokratik bir birlik zemini oluşturularak daha sağlam ittifakların oluşturulabilmesi mümkündür" dedi. Bu sırada, 2014 Savunma ve Güvenlik harcamalarının oranından bahsedecek Figen'in konuşması Meclis TV yayınında kesildi ve CHP grup toplantısı gösterilmeye başlandı.

'Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit kaldırılmalıdır'

Figen Yüksekdağ, çözüm sürecinin yeniden kurulmasındaki sorumluluğun siyasi iktidarda olduğunu belirtti. Figen, bağımsız izleme kurulu ile görüşmelerin yeniden başlaması gerektiğinin altını çizerek, "Çözüm süreci devrildikten sonra şiddetten başka hiçbir şey üretilmedi bu topraklarda. Bizler, sorunun başladığı yerden çözülebileceğine inanıyoruz. Türkiye'de çözüm ve müzakere masası yeniden kurulabilirse, tüm sorunların çözülmesi sağlanabilir. Bu kapıyı siyasi iktidar kapattı, onlar açacak. Bu masayı onlar devirdi, onlar kaldıracak. Barış ve çözüm sürecinin yeniden başlaması için birinci sorumluluk iktidara düşüyor. Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit kaldırılmalıdır. Bağımsız izleme kurulu eşliğinde muhataplık sürdürülseydi AKP iktidarı sözünden dönmeseydi, bugün bu kadar büyük bir kaosla karşı karşıya gelmezdik. Bir süreç başlayacaksa, bağımsız gözlem eşliğinde müzakere masası yeniden kurulmalı ve demokratik bir barışın önü yeniden açılmalıdır" şeklinde ifade etti.

'Savaş süresi içinde hiçbir kadın cinayetinin hesabı verilmedi'

Figen, basına uygulanan sansür ve tutuklamaları da hatırlatarak, "Özgür basın mücadelesi bizlerin de mücadelesinin temelinde yer alır. Her yerde gerçeğin bilgisinin mücadelesini içeride dışarıda sürdürmeye devam edeceğiz" dedi. Savaş süresi içinde hiçbir kadın cinayetinin hesabı verilmediğini kaydeden Figen, "Kadın cinayetleri davalarında, erkek şiddetini teşvik eden cezasızlık ve indirim uygulaması devam ediyor" diye hatırlatmada bulundu.

(sy/dk)