Figen Yüksekdağ: Halka en insanı ve onurlu seçenek direnmek kaldı

14:38

JINHA

AMED - Diyarbakır'da yapılan grup toplantısında sıkıyönetim uygulamaları ve AKP'nin politikalarını sert bir dille eleştiren HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Kürdistan'da özel bir hukuk ve savaşın uygulandığını vurgulayarak, "AKP, çok büyük bir kitle katliamı, imha operasyonu hazırlıyor. Öğretmenlerin geri çağrılmasında şunu görüyoruz. Orada başka bir ülke, başka bir coğrafya vardır ve siz oradan kendi yurttaşlarınızı çağırırsınız. İktidar bu ülkeyi böldü Ölmemesi gerekenler ve her koşulda hedef haline getirilmesi gerekenler olarak halkını birbirinden ayırdı. Böyle açık bir devlet zulmü karşısında, bu kadar açık saldırı ilanı karşısında bizim tek bir seçeneğimiz vardır direnmek. Artık halkımızın direnmek seçeneği en insani ve onurlu seçenek olacaktır" dedi.

HDP Kürdistan'daki sokağa çıkma yasakları ve katliamlara dikkat çekmek amacıyla bu hafta grup toplantısını Diyarbakır'da düzenledi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu'nda düzenlenen grup toplantısına HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ , HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demirel, HDP milletvekillerinin yanı sıra KJA, HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Barış Anneleri, HDP ve DBP Diyarbakır il yönetimi, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Konuşma kürsüsüne Diyarbakır'da katledilen Şerdil Cengiz ve Şiyar Salman'ın fotoğrafları yerleştirilirken, Şerdil ve Şiyar anıldı. Salonda, "Şehit namirin" sloganları atıldı.

'Halkın direndiği Amed'de toplantı yapıyoruz'

Toplantının açılış konuşmasını Grup Başkanvekili Çağlar Demirel yaptı. Neden grup toplantısını Diyarbakır'da yaptıklarını açıklayan Çağlar, İnsanların sokaklarda katledildiği, işkence, gözaltı ve tutuklamaların gerçekleştiği, tarih, inanç, kültürel soykırımın yapıldığı ve bunlara karşı halkın direndiği Amed'den grup toplantısın yapacağız. Şiyar Salman ve Şerdil Cengiz'i saygıyla anıyoruz. Tahir Elçi'yi de anıyoruz. Sokağa çıkma yasaklarıyla Kürdistan'da tam anlamıyla sıkıyönetim uygulanmaktadır. Sur'da soykırım politikası uygulanmak istenmektedir. Halk kendi yaşamına ve geleceğine sahip çıkmak istiyor. Bu haklı ve meşru talebi seslendirenlerin yanında olduğumuzu göstermek için buradayız. Halkımızın onurlu direnişini saygıyla selamlıyoruz" dedi.

Ardından Figen Yüksekdağ konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi. Kürdistan'da uygulanan katliam politikalarını gündemine alın Figen Yüksekdağ'ın konuşmasının ana başlıkları şöyle. "Diyarbakır sokaklarında vahşet uygulaması olmasaydı bugün andığımız gençler burada olacaktı. Diyarbakır sokaklarında halkımızın demokratik taleplerini zorla bastıran vahşet olmasıydı bu gençler burada olacaktı. Şerdıl ve Şiyar daima bizimlesiniz. Bizim siyasi mücadelemizin tam ortasında olacaksınız. Şerdıl ve Şiyar ve Dargeçit'e te katledilen 16 yaşındaki gencecik fidanımız Muhammet Akyuz, bu topraklarda özgür ve adil bir yaşam olsın diye genç canlarını ortaya koydular. Siyasette olma, söz söyleme hakkını kullandılar. Ortaya koydukları direnişin zulümle kurşunla yanıtlanmasının tek sebebi gençliğin siyasette ve gelecekte söz sahibi olma isteğiydi.

'Kendi kanunlarını dahi uygulamıyorlar'

2 günden bu yana Diyarbakır'dayız. Sur'daki sokağa çıkma yasağına dikkat çekmek, bu haksız şiddete dur demek, bütün dünyanın, Türkiye'nin vicdan sahibi insanların dikkatini çekmek için HDP grubu adeta Amed'e taşındı. Dün yine Sur'daki saldırganlığa, devlet şiddetine ve yıkıcılığına dikkat çekmek için demokratik kitle etkinliği gerçekleştirmek istedik. Demokrasilerde hiçbir engel olmayacağı bir yasak ve engelle karşı karşıya kaldır. Valilik hemen etkinliği kanunsuz ilan etti. Hiçbir kanun tanımayan bir siyasi iktidarın temsilcisi bize kanunlardan bahsetmesi karşısında acı acı güldük sadece. Saray'ın temsilcisi kanunsuz ilan etti ve herkes hedef haline getirildi. Aylardan bu yana siyasi iktidar bu topraklarda kendi koyduğu kanunları tanımıyor.

'82 Anayasasını dahi arattılar'

Aylardır kanunsuz şekilde hiçbir anayasal yetkiye dayanmadan sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Devletin resmi olarak kanunlara bağlı olan güçleriyle kanuna bağlı olmayan ama devlete bağlı olan güçleri topraklarda katliam uyguluyor. Tarihimizin, doğamızın, kültürümüzün hedef haline getirilmesi hangi kanuna dayanarak uygulandı? Uygulanan bu zulmün karşılığı yok kanunlardı. Kendi kanunlarda bile bu zulüm uygulamasına kanunlar yetmiyor. Darbe anayasasına bile hatırlatmak zorunda kaldılar bir topluma. 82 darbe anayasasında dahi kısmen tanınan bazı haklar bu siyasi iktidar tarafından tamamen ortadan kaldırıldı.

'Bu sesi ve iradeyi susturamayacaklar'

Bu topraklarda uygulanan zulmü hiçbir kelimeyle anlatamıyoruz. Artık dilin anlatmaya yetmediği, sözlerin tanımlamaya yetmediği bir zulüm ve yıkı siyaseti izleniyor bu topraklarda. HDP ve Türkiye'nin Kürdistan'ın demokratik güçleri olarak bu zulma sessiz kalmadık, kalmayacağız da. Yaşam alanlarımızı, demokrasi ve barışın boğulmaya çalışıldığı bu günlerde daha güçlü şekilde barış ve demokrasi demek gerekir. Bu zulmün karşısında ısrarla ve inatla barış ve demokrasi diyoruz. Halkımız da sadece barış ve demokrasi dediler. Bu sesi boğamayacaklar, bu iradeyi kıramayacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar bu sesi ve iradeyi boğamayacaklar.

'Özel hukuk ve savaş uygulanıyor Kürt halkına'

Kürt halkına karşı özel hukuk uygulanıyor. OHAL'mi ilan ettiniz hayır diyorlar. Sıkıyönetim mi hayır diyorlar. Memleketi ikiye böldünüz özel yönetim mi uyguluyorsunuz diyoruz Hayır diyorlar, darbe mi var diyoruz hayır diyorlar. Bu topraklardaki özel savaş uygulamasını tanımlayamıyorlar. Bizler bu gerçekleri açığa çıkardık diye bizi linç etmeye çalışıyorlar yandaşlarıyla birlikte. Gerçeğin sözünü yok etmeye çalışıyorlar. Burada Türkiye Cumhuriyeti devleti Kürt halkına karşına özel hukuk uyguluyor ve Kürt halkına karşı özel savaş uygulanıyor. Türkiye toplumu bu gerçeğe gözünü kapatırsa hersek kaybeder. Burada yaşanan ölümleri, medya kuruluşları aracılığıyla istediğiniz kadar terör, çatışma gibi gerçeği örten kavramlarla izah etmeye çalışmayın. Bu gerçek sizi bulacak, yakanıza yapışacak.

'Yönetim programları karşı karşıya gelmiştir'

Bu topraklarda özel savaş uygulamasına son verilmeli. Niye bu halka karşı özel savaş ilan etmiş durumda. Çünkü bu halk onun tekerine çomak sokan halktır. Bu halk onun tezgâhında işleyemediği, kendi hizaya dizilmiş ordularına dönüştüremediği halktır. Bu halk tek adam ve diktatörlüğe karşı çoğulculuk ve demokrasi isteyen halktır. Bu halk savaşla boğulmaya çalışan barışın, demokrasinin ve yeni yaşamın yolunu ortaya koymuştur. Türkiye'de yönetim programları karşı karşıya gelmiş durumda.

'Yeni yaşam öz yönetimdir'

Bizlere tek adam olan rejim değişikliği dayatılmaya çalışılıyor. Ama HDP ve Kürt halkının öncü mücadelesini yürüttüğü yeni yaşam programının gücü var. Bu yeni yaşam programında tekçi yönetim anlayışı, yalakalık, diz çökmek yok. Onuruyla, başı dik, alnı açık, doğrudan halkın kendini yöneteceği siyaset önermesi var. Bugün öz yönetim tam da budur. Yeni bir kapıdır Türkiye'ye açılan. Öz yönetim talebi bütün dünya devletleri uzayda yeni yaşam ararken, bizlerin kendi yaşamımızı kurtarmayı dert etmemizi ifade ediyor bu program. 21. Yüzyılda yeni bir yaşam gücü keşfedilecekse, ölüme boğulan bu topraklarda yeni bir yaşam gücü doğacaksa bu halkımızın öz yönetim, demokrasi programından geçer.

'Saray'ın yeni bir programı yok'

Saray'ın yeni bir programı yok. Ortaçağ yönetimini allayıp pullayıp yeni diye dayatıyor. Bu yeni yaşam Rojava'da doğru ve filizlendi Kobane'de direndi ve kazandı. Bu topraklarda da kazanacak. Artık bütün Türkiye halklarının öncü kılavuzu olacak bu yeni yaşam. Halkın kendi kendini yönetebileceği, kendi dilini, kültürünü özgürce yaşayabileceği, böyle tekçi rejimin karşısında yenilenme gücü olabileceği bir projenin yaşama geçmesi için direniyoruz. Bu bir direniştir aynı zamanda. Bu aynı zamanda direne direne kazanacağımız yeni yaşam formudur. Demokrasi ve yeni yaşamı bizlere vermeyecekler alacağız. Bunun için daha fazla direneceğiz, sabır göstereceğiz ve bu proje hayata geçecek. Bu yeni yaşam için direnen bütün halkımızı selamlıyoruz. Öz'ümüzü karartmaya çalışanlara karşı, cehremizi soldurmaya çalışanlara karşı bütün direnenleri selamlıyorum.

'Düşündüğünüz kadar büyük değilsiniz'

Siyasi iktidarın ne yaptığını Sur'da görebilirsiniz. Dün 5 ilçede sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Halkın demokratik tepkisinin yükseldiği her yerde iktidar şiddet politikasını daha da sertleştirerek yanıt veriyor. Diktatörler böyle yok oldu. Bunlar tarihten de ders almıyor. Her yerde çatışma, şiddet ve savaş siyaseti üzerinden ne kadar büyük bir güç olduğunu göstermeye çalışıyor. Biz onlara bu gerçeği hatırlatıyoruz onlara. Düşündüğünüz ve sandığınız kadar güçlü değilsiniz. Bu gösteri sizin güçsüzlüğünüzün göstergesi.

'Halka karşı operasyon yapılıyor'

Başbakan hiçbir sakınca duymadan 'son 30 yılın en büyük terörle mücadele operasyonunu yapıyoruz' bunlar büyüklük kompleksinden kendinden geçmiş. Bu aynı zamanda aşağılık kompleksine saplanıp kaldıklarının göstergesi. Kime başlattınız bu operasyonları, mahallelere ve evlere karşı. Başbakan 'mahalle mahalle ev ev devam ediyoruz'. O mahallelerde, evlerde insanlar var. Kendi yurttaşını temizlenecek bir hedef haline getirdiyse sizin iktidarınız artık bitmiştir. Bu halkın nezdinde sizin bir hükmünüz ve meşruiyetiniz yoktur. Bu halk ne büyük operasyonlar gördü. Her iktidara gelen kökünü kazıma, belini kırma, temizleme operasyonları yaptı.

'Demek ki kendi yenilginizden öğreneceksiniz'

Bu çatışmanın tarihinden daha fazla böyle büyük operasyonlar yapıldı. Kimse şu an o operasyonların adını hatırlamaz. 30 yıl boyunca onların karşılığı kocaman bir sıfırdır. Halkın iradesini aşağılayan kavramlarla, düşmanlaştıran kavramlarla bir halkın gücüğünü, meşruiyetini kıramazsınız. Bir sorunu çözemez aksine bilersiniz. 30 yıl boyunca öğrenemediyseniz demek ki kendi yenilgilerinizden öğreneceksiniz. Aylardır bu topraklarda bir ölüm timi sokaklarda katliam düzenliyor. Temizlik yapacaklarsa önce bu çetelerini temizlesinler.

'Torosların yerini rangerlar aldı'

Bugün beyaz toroslar yerine siyah ranger siyaseti izleniyor. Bu da yenilecek. Kürt halkına uygulanan zulmün sadece rengi değişti. 7 hazirandan bu yana 309 insan kitle katliamlarında yaşamını yitirdi. Geride bırakılan çatışma sürecinde 675 insan yaşamını yitirdi. 54 kez ve 175 gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sokağa çıkma yasakları boyunca 83 sivil katledildi. Sokağa çıkma yasakları sadece o kentlerde ve o mahalledeki halkı etkilemiyor. Geride bıraktığımız aylar boyunca 1 milyon 300 bin insan sokağa çıkma yasaklarının mağduru haline getirildi. 200 bin insan göç ettirildi, zorunlu göçe tabi tutuldu.

'İktidar bu ülkeyi böldü'

AKP, çok büyük bir kitle katliamı, imha operasyonu hazırlıyor. Öğretmenlerin geri çağrılmasında şunu görüyoruz. Orada başka bir ülke, başka bir coğrafya vardır ve siz oradan kendi yurttaşlarınızı çağırırsınız. Siyasi iktidar bu topraklara başka bur ülkeymiş gibi davranıyor. Sonra burası başka bir ülkedir dediğinde de bölücü, hain oluyor. İktidar bu topraklara başka ülke muamelesi yapmıştır. Burayı Türkiye'den böldü. Bu uygulamanın başka bir açıklaması yoktur. Sevgili memurlarım siz çekilin ben şiddetli operasyon yapacağım diyor herkesin gözünün içne baka baka. Ölmemesi gerekenler ve her koşulda hedef haline getirilmesi gerekenler olarak halkını birbirinden ayırdı. Böyle açık bir devlet zulmü karşısında, bu kadar açık saldırı ilanı karşısında bizim tek bir seçeneğimiz vardır direnmek. Artık halkımızın direnmek seçeneği en insani ve onurlu seçenek olacaktır.

'Okullar yurttaşlar boşaltılıyor'

Çok yoğun bir askeri sevkiyat var. Boşaltılan yurtlara ve okullara askeri sevkiyat yapılıyor. Sağlık malzemeleri ve ilaçlar taşınıyor, kan depolanıyor. Bunların hepsi Şerafettin Elçi Havaalanı'nda yaşanıyor. Ne için bu hazırlık? Suriye'deki savaş yetmedi mi? Bu savaş yetmedi mi? Daha hangi savaşa hazırlanıyorlar? Bunlar sadece Kürtleri ezmek için değil çok daha büyük savaşın hazırlığı yapılıyor. Ama haber programlarının hepsi hizaya geçmiş hiçbir şey yokmuş gibi önlerine gelen metinleri okuyor. İktidar toplumu çok daha büyük bir savaşın içine çekme hazırlıkları yapıyor.

'Karanlığa karşı dur demeliyiz'

Bütün demokrasi güçlerinin sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Türkiye halklarının götürüldüğü yer karanlıktır. Demokrasi sesine ses verilmezse ışıklar kesilecek. Kürt halkı karanlıkta yürümeyi biliyor ama Türkiye halkları, batı toplumu, iktidarın ayrıcalıklarının dışında tutulanlar siz karanlıkta ne yapacaksınız? Dur demezsek tüm ülke karanlığa boğulacak. Demokrasi ışığına hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Çözülmesi gereken bu kadar acil sorun varken Cumhurbaşkanı'nın gündemi ise tek adamlık, başkanlık. Başkanlık ve yeni anayasa sandığı kurmaya çalışıyor. 7 Haziran'da 1 Kasım'da kurdunuz da ne oldu? Sandık demokrasi enstrümanı olmaktan çıkarıldı.

'Anayasa için müzakere başlamalı'

Söz ve diyalog bitti. Sayın Öcalan üzerinde tecrit başlattılar. Yeni anayasanın demokratik müzakere maması yeniden kurulmadı, halkın çözüm taleplerinin gündeme alınıp kabul edilmediği bir zeminde gerçek ve yeni bir anayasa sonucu çıkmaz. Türkiye halklarının ihtiyaç duyduğu AKP Saray anayasası değil demokratik Türkiye anayasasıdır. Bunun için de müzakere çıtasını yükselterek, görüşmelerin, sürecin başlatılmasıdır. Bu halka ölümü göstererek sıtmaya razı edemezsiniz. Halkımız bu sürece yeni ve demokratik anayasa yapmak için girdik. Yeni bir yaşamı üretmek için, halkımızın demokratik anayasasını yapmak için bu sandık savaşlarına mahkum olmamak için, halkımızın her yerde öz gücüğüne, direniş mevzilerine dayanarak yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Halkımızın da bu yürüyüşte yol almasının zamanıdır.

'Hendek savaşı değil sandık savaşı'

Dönüp dolaşıp çözümsüzlükleri hendeğe kilitleyen söylemi tekrar ediyorlar. Ortada bir savaş var ama hendek savaşı değil sandık savaşı. Bu sandık oyununa asla gözümüzü kapatmayacağız ve teslim olmayacağız. Bu karanlığın yoğunlaştırıldığı günlerde, her birimiz her yerde, özgücümüze, haklılığımıza dayanarak demokratik siyasetin nasıl yapıldığını göstereceğiz. Halkımıza seslenmek istiyorum. Hiçbiriniz yalnız değilsiniz. Bizler ezilenlerin, gadre uğrayanların gücü ve mücadele gücü olarak her yerdeyiz. Bu zulüm karşısında bir başına kalsak da sonuna kadar direneceğiz."

(gc-mt/fk)