Figen Yüksekdağ: Kadınların canının içerisindeki canı alanlar korksun!

09:06

Hülya Okalin/JINHA

WAN - Kürdistan'ın birçok yerinde ilan edilen özyönetimlerde kadınların öncü bir rol oynadığını söyleyen HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Bu sistem kadınların daha doğmamış çocuklarını karnında öldürmeye başladıysa, bu kadınlar çok daha büyük bir irade ile değerlerine ve topraklarına sahip çıkarak direnmeye devam edecekler. Kadınların canının içerisindeki canı bile katlediyorlarsa bu kadınların direnişinden ve mücadelesinden kurtulamayacaklardır" dedi.

Kürdistan'ın birçok ilinde devam eden özyönetim direnişleri her geçen gün büyüyerek devam ediyor. Direnişe paralel olarak şiddetlenen savaş da Kürt halkına dönük acımasız saldırılar doğuruyor. Özyönetim bölgelerinde çok sayıda kadın, çocuk ve bebek katledildi. Kadınların bütün saldırı ve katliamlara rağmen topraklarını terk etmeyişleri onları birincil hedef haline getirirken Kürt kadınları saldırılardan korkmadan direnmeye devam ediyor. Özyönetim bölgelerinde gösterilen kadın direnişi ve kadınların özyönetimdeki rollerine ilişkin açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Kürdistan topraklarında kadınların siyaset ve yaşamdaki yerlerinin ön plana çıktığını kaydetti. Bugün Kürdistan'da gerçekleşen kuşatmanın yalnızca Kürdistan kadınları üzerinde uygulanmadığını ve Türkiye kadınlarının da ciddi bir kuşatma altında olduklarını ifade eden Figen, "Türkiye ve Kürdistan kadınları arasında yalnızca bir fark var. Batı cephesindeki kadınlar, bu kuşatmaya karşı kendi özyönetim iradeleriyle birlikte barikat kurmuyorlar. Ama Kürt kadını bu kuşatmaya ve saldırılara karşı kendi özyönetimini ilan ederek sahip çıkabiliyorlar" dedi.

'Kadın direnişi, görkemli bir halk direnişine dönüştü'

Kürt kadınlarının saldırı ve ablukalara karşı bedenlerine ve kimliklerine sahip çıktıklarını belirten Figen, "Kürt kadınlarının yaşam alanları bugün ölüm ve esaret ile kuşatılıyorsa aslında Türk kadını da bu tip kuşatmalar ile karşı karşıyadır. Türkiye cephesindeki kadınların bu kuşatma yoluyla büyük anlamda teslim alındığı ve felç edildiğini söyleyebiliriz. Ama Kürt kadını halkına ve kadın kimliğine karşı yapılan ablukaya karşı büyük bir direniş sergiledi. Kadın direnişi aynı zamanda çok büyük ve görkemli bir halk direnişine dönüştü" şeklinde konuştu.

'Direnişi kadın nezdinde ortadan kaldırmayı amaçlıyorlar'

Özyönetim mücadelesinin verildiği alanlarda kadınların tesadüfen katledilmediğini dile getiren Figen, kadınların hedef tahtası haline getirildiklerini kaydetti. Saldırı altındaki bölgelerde kadınlar, çocuklar ve doğmamış bebeklerin bilinçli olarak katledildiğinin altını çizdi. Kürt halkına yaşam alanlarını yok etmek ile tehdit mesajı vermeye çalıştıklarını ifade eden Figen, "Çünkü kadın demek yaşam demektir. Kürt kadınları bu gerçeğin dışında bir gerçeği daha biliyor. Yaşam demekte direniş demektir. Kürt kadınları kadın olarak bu mücadeleye destek olmak gerektiğini çok iyi biliyor. Bu nedenle 2015 yılında başlayan özyönetim direnişi, kadının tarih sahnesindeki görkemli direnişidir. Bu görkemli direniş kırılmak istendiği için kadınlar son dönemlerde bu kadar hedef alınıyor. Taybet'in cenazesi bir hafta boyunca sokak ortasında bırakılıyor ve yanına kimse yaklaştırılmıyor, hamile kadınlar vuruluyor. Yapılan saldırı ve katliamların tek amacı, bu yaşam direnişinin kadın nezdinde ortadan kaldırılarak önünün kesilmesidir" diye konuştu.

'Kadınlar barikatları evi olarak görüyor'

Kadınların tüm saldırı ve katliamlara rağmen yaşam alanlarını terk etmediklerini belirten Figen, kadınlar ve erkekler arasına bir ayrım koymak istemediğini fakat kadınların erkeklere oranla daha dirençli ve yaşam alanlarına bağlı olduklarını söyledi. Kadınların tandırlarını yakarak ekmek yapmak, çocuklarına bakmak, hayvanlarını beslemek, toprağı ile ilgilenerek mahsul elde etmek ve kendi öz alanlarında yaşamakta ısrarcı olduklarını vurgulayan Figen, "Biliyorsunuz yedi kentte çok yoğun insanlık dışı saldırılar zorunlu göçlere neden oldu. Ama halktan önemli bir rakam da topraklarını terk etmeyerek direndi. Nusaybin'de direnen bir kadından örnek vereceğim ki bu benim için çok önemli bir örnektir. Nusaybin'de bir kadın bombalar nedeniyle yıkılan evinin duvarlarından topladığı taşları üst üste koyarak barikat oluşturması ve barikatın arkasına geçmesi çok önemlidir. Bu çok çarpıcı bir örnektir. Kadınlar tanklar ile yıkılan evlerinin taşlarından bir barikat yapıyorsa, o barikatı evi biliyor demektir. Kadınlar o taş yığınlarını, o barikatları evi sayıyor ve koruyor" ifadelerinde bulundu.

'Kadınların canının içindeki can katlediliyor'

Özyönetim alanlarında halkın üzerinde ciddi bir saldırı olduğuna dikkat çeken Figen, orada yaşayan halkın acılarını kelimeler ile ifade edemediklerini kaydetti. Yaşan onca acıya rağmen kimsenin gerçekleştirilen görkemli direnişi yok saymaması gerektiğini belirten Figen, tarihin bu savaşlar ile yazılacağını fakat görkemli bir direniş ile gelecek kazanılacağını söyledi. Yaşanan bu çatışmalı süreci Kürt halkı için kader anı olarak nitelendiren Figen, "Dört parçada da Türkiye'de de halkımızın kaderini belirleyecek bir andır. Bu tarihi zamanlarda tüm Kürtlerin, hatta Kürt olmayanların ve demokrasi güçlerinin bu direnişe sahip çıkması ve ses olması gerekiyor. Bu sistem kadınların daha doğmamış çocuklarını karnında öldürmeye başladıysa bu kadınlar çok daha büyük bir irade ile değerlerine ve topraklarına sahip çıkarak direnmeye devam edecekler. Benim gördüğüm bildiğim tek gerçek budur. Kadınların canının içerisindeki canı bile katlediyorlarsa bu kadınların direnişinden ve mücadelesinden kurtulamayacaklardır. Bu son saldırılarda gerçekleştirilen kadın ve çocuk katliamları devletin ve saray iktidarının bittiği noktadır. Kürt kadını da bütün demokrasiye özgürlüğe inanan kadınlar da bizler bu değerleri yerde bırakmayacağız. Bu onurlu mücadelenin de yakında başarılı sonuçlar ortaya çıkaracağına inanıyorum" diye belirtti.

(mc-db/dc/fk)