Figen Yüksekdağ: Hiçbir diktatör kadını ve yaşamı yok edemeyecek
14:25
JINHA
ANKARA - HDP 2. Kadın Grubu Toplantısı'nda konuşan Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ, "425 sivilin 8 ay içerisinde öldüğü bir memlekette nasıl teröre karşı mücadeleden bahsedebilirsiniz? Bu iktidar Hüseyin'in kanını çeke çeke naklen katletti. İktidar hiçbir şekilde üzerine sinen bu kanın lanetinden kurtulamayacak" dedi. Hiçbir diktatörün, hiçbir bombanın yaşamı yok edemediğini söyleyen Figen, "Bugün kadındaki yaşama ve yaşamın direnişine saldıranlar kadını ve yaşamı yok edemeyecek" diye konuştu.
HDP 2. Kadın Grubu Toplantısı bugün, kadın kurumlarının katılımıyla gerçekleşti. HDP Grup Salonunda yapılan toplantıyı Grup Başkanvekili Çağlar Demirel ile milletvekilleri Ayşe Acar Başaran ve Hüda Kaya tarafından yönetildi. Toplantı başlangıcında konuşma yapan Grup Başkanvekili Çağlar Demirel, Ocak ayının hüzünlü bir ay olduğunu söyleyerek, bundan üç yıl önce 9 Ocak'ta Paris'te katledilen Sakineleri ve bu ay içinde Seve Demir, Fatma Uyar ve Pakize Nayır ile İstanbul'da katledilen Dilek Doğan, Yeliz Erbay ve Şirin Öter'i andı. Taybet İnan ve Miray bebek nezdinde Kürdistan'daki katliamlardan bahseden Çağlar, katledilişinin 9. yılında Hrant Dink'i andı.
'Katledip hesap vermeyenler yeni katliamlara imza attılar'
Ardından konuşma yapan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Hrant Dink'i anarak, "Hrant'ı katledenler göstermelik yargılamalarla da tetikçilerin derdest edildiği operasyonla bu davanın üzerini örtmeye çalıştı. Katliamın siyasi nedenlerinin bu kadar açıkta olduğu davada sorumlular gizlendi, talimat verenler azmettirenler korundu, kollandı. Çünkü Hrant'ı katleden sadece bir tetikçi değil. O tetikçiyi koordine eden egemen siyasinin ve devlet mekanizmasının ta kendisidir. Devlet, egemen siyaset bütün suçlarında olduğu gibi Hrant'ın katledilmesi suçunun da bilinçli bir şekilde üzerinin örtülmesi için çaba gösterdi" diye konuştu.
'Katledilen 81 kadının mücadelesini sahiplendik'
Kürdistan'da katledilen 81 kadını anan Figen, o kadınların mücadelesini sahiplendiklerini belirterek, şöyle konuştu: "Seve, Pakize, Fatma… Sokağa çıkma yasakları ve zulüm politikalarında katledilen 81 kadından yalnızca üçüydü. Aramızdan 81 kadını koparıp aldılar. Ama o kadınların ölüme karşı yaşamı savunan mücadelesini aldık, sahiplendik. O kadınların direnişi, mücadelesi oldukça, zulüm karşısında korkmama iradesi olduğu müddetçe aydınlığa ulaşabiliriz. Sêvêlerin şahsında kadın özgürlüğü, barış için direnen, mücadele veren bütün kadınları saygı ve minnetle selamlıyorum, saygıyla eğiliyorum.
'Kadınları katleden bir zulüm iktidarı ayakta duramaz'
Özellikle kadınları katleden bir zulüm iktidarı ayakta duramaz. Kadın bir bütün olarak yaşamdır. Kadın, yaşam ağacının köküdür, suyudur. Hiçbir diktatör, hiçbir bomba yaşamı yok edemediyse bugün kadındaki yaşam ve yaşamın direnişine saldıranlar kadını ve yaşamı yok edemeyecek. Bu güçten korktuklarını da çok iyi biliyoruz. Korkularından doğan bütün saldırılarına rağmen, direniş alanlarındaki her bir kadın yaşama sımsıkı sarılarak bir toplumu ve direnişi yeniden doğurabilecek güçtedir. Bu güçten korkuyorlar. Ama bizler bu güce inanıyoruz."
'Erkek egemen iktidar kadınları yok ediyor'
Özyönetim alanlarında halkının geleceği için, mahallesi, onuru ve kültürü için direnen kadınların bütün kadınların onuru ve değeri olduğunu söyleyen Figen, bu iradenin çoğaltılması gerektiğinin altını çizerek çağrıda bulundu. Figen, "Kendi özünüz için, kadının barıştan, adaletten, yaşamdan oluşan özü için, ezilen insanlığın özü için, özyönetim direnişlerinde yer alan kadınların sesini duyun, çoğaltın, bu iradeyle bütünleşin. Erkek egemen iktidara, bu erkek egemen iktidarın kadınları yok eden eşit saymayan anlayışına karşı, bizler eşitliği evlerden mahallerden sokaklardan başlayarak sağlayacağız. Kadının özgürlüğünü ve eşitliğini böyle inşa edeceğiz" diyerek, özyönetimlerin aynı zamanda kadın özgürlüğü mücadelesi olduğunu belirtti.
'Bu iktidar Hüseyin'i kanını çeke çeke katletti'
Kürdistan'da dünyanın gözleri önünde insanların katledildiğini ve siyasi iktidarın kan kurutarak insanları ölüme terk ettiğini belirten Figen, şunları söyledi: "Kadınların cenazeleri sokak ortasında bırakıldı. Sur'un sokağa çıkma yasağı olmayan bir bölgesinde Melek Alpaydın, tanktan atılan bir mermiyle kahvaltıda katledildi. Bir kadının o mermilerinin hedefi haline gelmesi için o evin dışında ya da içinde olması gerekmiyor. İstanbul'da, Ankara'da, Antalya'da evinde oturan bir kadın da bu savaşın hedefi halindedir. Tüm kadınların bu savaşa itiraz etmesi gerekiyor. Kadınlar bu savaşın ve şiddetin sonuçlarını, sokakta evde katledilerek, şiddete uğrayarak görüyor. Melek Alpaydın, çocuğuyla kahvaltı sofrasındayken bir tank mermisiyle kafası uçurularak öldürüldü. Suçun hesabını verme hesapları yaparak bu karanlığı ve kanı ve sonuçlarını ortadan kaldıramazsınız. Hafızalarımıza kazınan bu vahşeti silemezsiniz. Biz savaş diyoruz, ama gözümüzün içine bak baka 'teröre karşı mücadele' diyorlar. 425 sivilin 8 ay içerisinde öldüğü bir memlekette nasıl teröre karşı mücadeleden bahsedebilirsiniz? Bu ablukaların, sokağa çıkma yasaklarının tas tamam halka karşı bir operasyon olduğunu söylemeye devam edeceğiz. Hüseyin Paksoy herkesin gözü önünde naklen katledildi. Dört gün boyunca naklen katledildi. Sosyal medyada sabaha kadar ambulans istendi. Ayağından vurulmuş, 16 yaşındaki çocuğunuz ayağından vurulsun, tüm dünyanın gözü önünde dört gün boyunca bekletilsin, tüm dünyanın gözleri önünde katledildi. Bu iktidar Hüseyin'i kanını çeke çeke katletti. Eğer AİHM tedbir kararını verseydi Hüseyin bugün yaşayacaktı."
'Başbakan aleni yalan söylüyor'
Başbakan'ın Feleknas Uca'yı hedef göstermesine tepki gösteren Figen, "Parlamentoda halkın sorunlarını meclise taşıması gereken vekillerimizi her gün morgların önünde, saldırıların gerçekleştiği yerlerde canlı kalkan haline gelmiş durumda. Başbakanlık düzeyinde aleni yalan söylemeyin bari. Milletvekillerimizi morgların kapısında nöbet tutmaya zorlayan sizsiniz. Vekillerimiz cenazeler işkence yapılmasın diye bekliyor. Bir baba oğlu infaz edildiğinde oğlunu görüyor ve ardından morgda teşhise gidiyor. 'Ben oğlumu infaz edildiği meydanda gördüğümde gözleri vardı, şimdi niye yok?' diyor. Cenazelerin gözlerini oyan, oyduran iktidar anlayışını bize dayatıyorsunuz. 20 gündür, Diyarbakır'da üç gencin cenazesi hala alınamadı" diye konuştu.
Cizre'nin il yapılacağına dair söylemleri değerlendiren Figen, "Hala çözümden bahsedilmiyor. Bu zamana kadar halkın demokratik direnişi karşısında çözüm üretemeyenler çareyi kentleri taşımakta bulmuşlar. Taşımak istedikleri kentlerden biri Şırnak. Eskiden ilçeymiş, il yaptınız. Ama çözmediğini sorunların bugün geldi sizi buldu. Allah akıl fikir versin size. Hakkari'yi Yüksekova'ya, Şırnak'ı Cizre'ye taşıyacaklar. Doldur boşlat yöntemiyle sonu çözecekler. HDP'ye oy veren 6 milyon insanı 20 bin Kürdü nereye taşıyacaksınız" diye sordu.
Figen, demokratik anayasa görüşmelerini, kadından yana bir anayasa yapılması için ilerleteceklerini söyleyerek, toplantıya şu kadın kurumlarının katıldığını aktardı: Barış Anneleri, KJA, Demokratik İslam Kongresi Kadın Meclisi, Alevi Kadınlar Meclisi, Halkevleri Kadın Sekreteri, Halkevci Kadınlar, Yeryüzü Kadınları, Sosyalist Kadın Meclisi, Kadın Özgürlük Meclisi, ÖGD Kadın, ESP ve Devrimci Parti'den kadınlar ve SES'ten kadınlar.
Barış Anneleri Meclis'e alınmadı
Figen'in konuşmasının ardından Kadın Özgürlük Meclisi'nden (KÖM) Meryem Çağ ile Demokratik İslam Kongresi Kadın Meclisi'nden Hacer Özme konuşma yaptı. Daha sonra konuşma yapacak olan Barış Anneleri Münibe Koç ve Kadriye Özgan, meclise alınmadığı için toplantı salonuna gelemedi. Meclis grubuna girmelerine ve konuşmalarına izin verilmeyen Barış Anneleri, gruba gönderdikleri mesajda, "Dolandırıcılar, yolsuzluk yapanlar içeride kol geziyor. Ama biz barış sevdalısı barış annelerine izin verilmiyor" dedi.
(sy-nö/gc)