Filiz Kerestecioğlu: Yasalarda sıkıntı yok, İstanbul Sözleşmesi uygulanmıyor
11:44
Sibel Yükler/JINHA
ANKARA - 30 yılı aşkın süredir avukatlık yapan ve feminist mücadelede birçok çalışması bulunan HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, yasaların şiddeti asla meşrulaştırmadığını, ancak yargı makamından savunmalara, iddianamelerden adli tıp raporlarına kadar cinsiyetçi ortaklığın sebebinin eril zihniyet olduğunu açıklıyor. Yürürlülüğe girmesine karşın bir türlü uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’nin idarenin sorumluluğunu hatırlatma ve kadınlara hesap sorma gücü verdiğini hatırlatan Filiz, “Anlayış böyle olduğu sürece bunu değiştirecek yegane güç kadınların örgütlü gücüdür” diyerek hesap sormaya çağırıyor.
1987 yılında, 4. çocuğuna hamile olan ve şiddet gören bir kadının boşanma talebinin mahkeme tarafından ‘Kadının karnını sıpasız sırtını sopasız bırakmamak gerekir’ gerekçesiyle reddedilmesinin ardından, ‘Özel olan politiktir’ diyen kadınlar yürüyüş kararı aldı: “Dayağa Karşı Yürüyüş.”
Birbirinden farklı örgütlerden birbirinden farklı kadınların oluşturduğu komitenin başkanı, yürüyüşün olacağı günün gecesi sabaha kadar uyuyamadığını söylüyordu. “Sonunda yeter dedik, bir daha susmayana dek” cümleleri dökülürken kağıda, “Kadınlar Vardır” diyordu. O gün davaya giren, manevi tazminat davası açarak taraf olan avukatlardan biriydi Filiz Kerestecioğlu, aynı zamanda yürüyüşün de komite başkanıydı. 30 yılı aşkın süredir avukatlık yapan Filiz Kerestecioğlu, bir insan hakları savunucusu ve bir feminist.
İnsan hakları ve feminist mücadele
Filiz, avukatlığa başladığı 1987’den beri yıllardır insan hakları alanında ve feminist mücadele ile kadın hakları alanında çok sayıda çalışma yaptı ve hala yapmaya devam ediyor. Şirin-Ahmet Tekeli Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı Kurucusu, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi kurucusu üyesi, Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı kurucu üyesi, “Feminist” ve “Pazartesi” dergileri Yayın Kurulu üyesi. 7 Haziran’dan itibaren de meclisteki “feminalı” temsilcilerimizden.
Bir feministin odası: Mor kurdeleler, feminist kitaplar
HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun meclisteki odasına girer girmez bir feministin odasına girdiğinizi hemen fark ediyorsunuz. Mor feminalar, erkek şiddetiyle mücadeleye dair çalışmalar, feminist yayınevi Ayizi’nden kitaplar, mor firketeler, mor kurdeleler… “Çok beklettim mi?” diye sordu kapıdan girer girmez. “Biz sizi çok bekledik, iyi ki geldiniz!” diye gülümseyerek yanıt verdim. Mecliste, yakasındaki feminayla görmeyi çok arzu etmiş ve onca senenin sonunda HDP’nin kadın zaferiyle “Feministler Meclise” sloganının gerçek olmasına çok sevinmiştik.
Yargı makamından savunma makamına: Erillik
Bu kez, hiç bitmeyen ve gün geçtikçe artarak devam eden eril zihniyetin hukuktaki egemenliğini konuşmak için bir araya geldik. Yargı makamından savunma makamında erkek egemen, eril ve cinsiyetçi zihniyetin yansımalarını haber yapıyoruz, okuyoruz ya da bunların hepsine doğrudan maruz kalıyoruz.
‘Artışın nedenini ülkedeki politikanın sonucu’
“Eskiden beri var olan bir sorun. Kökleri çok eski yüzyıllara dayanıyor erkek egemenliğinin; yani patriyarkanın” diyor Filiz. “Son yıllarda Türkiye'de bu konudaki artışı gözlersek, nedenleri ülkenin geneline yayılan politikanın sonucudur diyebiliriz. Ülkede savaş politikası olduğu zaman da, şiddet politikası olduğu zaman da, daha faşizan ve diktatöryal politikalar olduğu zaman da bunun kadınlara yansımaması mümkün değil. Bu, dünyanın her yerinde böyle olmuş” diyor.
Bunun bir öznesi var: Erkek
Ancak Filiz, suçu yalnızca patriyarkal sisteme yükleyip kenara çekilemeyeceğimizi, çünkü bu sorunun bir öznesi olduğunu söyleyerek, şöyle devam ediyor: “Bu, belki de en zor değişecek ezme ezilme biçimlerinden birisi. En zor kabul edilenlerden birisi aynı zamanda. Çünkü, iki cins arasında olan bir şey. Sistemden kaynaklanıyor deniyor ama, aslında erkekler eziyor, erkekler öldürüyor. Bunun bir öznesi var, öznesiz bir durum değil. Sadece, ‘sistem böyle’ denilerek kenara atılacak bir şey değil. Öznesi, hayatınızdaki çok yakın insanlar olduğunda o zaman o aile yapısına, o muhafazakarlığa ve o sisteme karşı çıkmak da daha güçleşiyor kadınlar için.”
Hepsinde aynı erkek egemen bakış açısı
Hukuka geldiğimizde ise “Yalnızca yargıçların kararları değil, aynı zamanda avukatların savunmaları, çeşitli ceza davalarında savcıların iddianameleri, mütalaaları da fazlasıyla eril. Hiçbirini erkek egemenliğinden azade tutamıyoruz, aynı bakış açısıyla davranıyorlar” diyor Filiz. Yargıdaki bu eril zihniyeti ve kararları eleştiren “Ceza Hukukunda ve Medeni Hukukta Kadının Cinsel ve Ekonomik Kimliği” başlıklı bir yazı kaleme aldığını, o yazıda da yargı kararından, savcıların iddianamelerine kadar hakim olan eril örneklerden bahsettiğini aktarıyor: “sanki birileri kadının karnını doyurmalıymış gibi küçük nafaka kararları, eskiden bir aradalık varsa ‘zaten bunlar sevgililer’ diye sevgili olmayı ya da karı koca olmayı tecavüze hak gören kararlar var. Bugün kanunda evlilikte tecavüz de suç. Ceza Kanunda 2005 yılında bunun girmesi için çok uğraştık.”
‘‘Yasalarda değil, uygulanmasında sıkıntı var’
“Baştan söyleyebilirim ki ben, kanunlarda değişiklik gerektiğini düşünmüyorum” diyen Filiz, bu alanda çok fazla çalışma yapıldığının ve yasaların kendisinde değil, uygulanmasında sıkıntı olduğunun altını çiziyor. Zihniyetin kendisini işaret eden Filiz, “Yargıdaki ve savunmalardaki eril zihniyeti değiştirmek için mücadeleyi daha fazla yükseltmemiz gerekiyor. Yoksa kanunlarda evlilikte tecavüz de var. Şiddeti meşru gösteren herhangi bir yasa maddemiz yok, uluslararası sözleşmeler var. Anayasa 90'a göre bütün uluslararası sözleşmeler zaten yasa hükmünde, onların uygulanması gerekiyor” diye ifade ediyor.
‘İstanbul Sözleşmesi yeterli, ama uygulanmıyor’
En önemli mücadelelerden birinin İstanbul Sözleşmesini imzalamaları olduğunu belirten Filiz, şunları kaydediyor: “İstanbul Sözleşmesi uygulansa olanakları çok geniş. Sivil topluma yetkiler, görevler veriyor ve idareye sorumluluklar yüklüyor. Hayatın her alanında, ilkokuldan başlayarak toplumsal cinsiyet konusunda eğitim yapılması mümkün. Her mesleğe kabulde eğitim verilmesi mümkün. Bu eğitimleri geçmeden işe kabul etmemek mümkün olabilir. Bu eğitimler yargıçlara verilebilir, avukatlara ve doktorlara verilebilir, çünkü bunlar iç içe geçen şeyler.
‘Kadınlardan başka kimsenin elinde değil’
Adli tabipler de çok önemli bu işin içerisinde. Meselenin travma boyutu var. Fiziksel ya da psikolojik şiddetin boyutunun tespiti açısından da adli tabipler çok önemli. Bütün bu ayaklar iç içe geçiyor. Hangisi önce başlar hangisi sonra başlar, bu önemli değil. Ama bunun etkin uygulanmasını sağlamak kadınlardan başka kimsenin elinde değil. Kimse bunu kendiliğinden yapmıyor. Çünkü hala mecliste de ‘kız alıp-vermek’ diye konuşuyorlar, hala Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na erkek sözcü seçebiliyorlar.”
‘Değiştirecek yegane güç, kadınların örgütlü gücü’
“Anlayış böyle olduğu sürece bunu değiştirecek yegane güç kadınların örgütlü gücüdür. Başka bir imkan yok” diye belirten Filiz, yasal anlamda İstanbul Sözleşmesi’nin madde madde idarenin sorumluluğunu hatırlatma ve kadınlara ondan hesap sorma gücü de verdiğini hatırlatarak, “Yasaların yeterli olduğunu, özellikle İstanbul Sözleşmesi'nin etkin uygulanması için her birimizin mücadele etmesi gerektiğini, devletin görevlerini yerine getirmemesi halinde davalar açmamızı ve bunun hesabını sormamızı öneriyorum” diyor.
Adli tıbbın kararları, zihniyet açısından önemli
Adli tıbbın önemli olduğunu, zihniyet açısından verilecek kararlarda hayati önem taşıdığını vurgulayan Filiz, mutlaka eğitimden geçmeleri gerektiğinin altını çiziyor. “Çünkü oradaki zihniyet farkını çok net görebiliyorsunuz. Adli tıpta yıllardır uğraşan, kadına ve çocuklara yönelik şiddet konusunda ve ensest konusunda çalışan arkadaşlarımız var” diyen Filiz, o deneyimlerin ve hukuka sağladıkları katkıların arkaik bir anlayışla karşılaştırıldığında ciddi farklar oluştuğunu belirterek, şunları aktarıyor:
‘Tecavüze uğrandığında nasıl travma olamaz?’
“Nasıl olur da bir kadının ya da bir çocuğun tacize, tecavüze uğradığında ruhsal bütünlüğü bozulmamış olabilir? Böyle bir kararı vermekten, buna imza atmaktan gerçekten utanç duymuyorlar mı? Bu nedenle adli tabiplerin eğitimi çok önemli. Onların kararlarına karşı verilecek mücadele de, aynı diğer yargı kararları kadar önemlidir. Hukukun da tıbbında bir usulü var. O evrensel hukuk kurallarına uyulması gerekiyor.”
Bu zihniyeti, kadınların örgütlülüğü yok edecek
Peki, kadının haklarını koruyan ve esas alan İstanbul Sözleşmesine karşın, yargı makamından iddia makamına, savunmadan adli tıpraporuna kadar eril zihniyetin bu alanlardaki hakimiyeti nasıl değişir? Kadınların örgütlü mücadelesini işaret eden Filiz Kerestecioğlu, “Yapılması gereken, tüm bunları hatırlatıp mücadeleyi yükseltmek ve o zihniyeti yok edene kadar uğraşmak. Her zaman söylediğimiz gibi, ortak mücadeleyle; kadınların mücadelesiyle değişir” diyerek, mücadelenin sokakta daha yüksek, daha gür olacağı zaman mutlaka değişeceğine işaret ediyor. Bir röportajında dediği gibi; “Yeni bir şarkı yapmanın mümkün olduğu zamandayız.”
(fk)