‘73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken dedemi devlet tehlikeli gördü’
13:49
JINHA
İSTANBUL - Bu hafta gözaltında kaybedilen Abdülkerim Yurtseven (73), Mikdat Özeken (18) ve Münür Sarıtaş’ın (13) akıbetinin sorulduğu Cumartesi Anneleri’nin eyleminde Abdülkerim’in torunu Emrah Yurtseven, “73 yaşındaki dedem devlet için ne gibi bir tehdit oluşturdu ki, acımasızca katledildi. Anne ve babalarımız, babalarının akıbetini öğrenemedi, biz torunlar olarak da belki de öğrenemeyeceğiz ama çocuklarımız dedelerinin başına ne geldi bilsin istiyoruz” dedi.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için sürdürdükleri adalet arayışının 554'üncü haftasında Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. "Failler belli, kayıplar nerede?" pankartı ile ellerinde kayıp yakınlarının fotoğrafları ve karanfiller taşıyan Cumartesi Anneleri'nin bu haftaki eyleminde, 27 Ekim 1995 tarihinde Yüksekova’ya bağlı Ağaçlı Köyü’nde yapılan operasyonla gözaltına alınarak kaybettirilen 73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın akıbeti soruldu.
‘Çocuklarımızın dedelerinin akıbetini bilmesini istiyoruz’
Galatasaray Meydanı’nda ilk günden bu yana her hafta eylemlerini sürdüren Cumartesi insanlarının bazılarının koltuk değnekleriyle katılım göstermesi dikkat çekerken, elden ele kırmızı karanfiller ve kaybettirilenlerin fotoğraflarının dolaştırıldığı eylemde ilk olarak gözaltında kaybettirilen 73 Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven’in torunu Emrah Yurtseven konuştu. “Kuşaktan kuşağa aktarılan bir dava bizimkisi” sözleriyle konuşmasına başlayan Emrah, yaşlanan anne ve babasının sürdürdüğü mücadeleyi torunların devam ettirdiğini kaydetti. 2013 yılında başvuruda bulundukları AİHM’in kendilerini haklı bulduklarını belirten Emrah, “Haklı bulunduk ama hala dedemin kemiklerine ulaşamadık. 73 yaşındaki dedem devlet için ne gibi bir tehdit oluşturdu ki, acımasızca katledildi. Anne ve babalarımız, babalarının akıbetini öğrenemedi, biz torunlar olarak da belki de öğrenemeyeceğiz ama çocuklarımız dedelerinin başına ne geldi bilsin istiyoruz. Bayramlarda ziyaret edebileceğimiz bir mezar taşı istiyoruz” diye konuştu.
‘Askerler dipçikle insanları yerde sürükleyerek meydanda topladı’
Emrah’ın konuşmasının ardından kaybettirilen Abdülkerim’in siyasi tutsak oğlunun annelere yazdığı mektup ve şiiri torunu Berivan Yurtseven tarafından okundu, ardından basın açıklamasına geçildi. Basın metnini İHD’den Hatice Kalpaklı okudu. 27 Ekim 1995 yılında Bi n başı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki askerlerce Yüksekova’ya bağlı Ağcalı Köyü’nü bastığını söyleyen Hatice, “Askerler insanları dipçikleyerek, yaşlı insanları yerde sürükleyerek köy meydanında insanları topladı. Meydandakiler sıra dayağından geçirildi. 73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş gözaltına alınarak Yüksekova İlçe Jandarma Taburu’na götürüldü ve onlardan bir daha haber alınamadı” diye kaydetti.
‘İtiraflara rağmen dava delil yetersizliğinden kapandı’
Yüksekova Komanda Taburu’nda görevli bir askerin terhis olmasının ardından Abdülkerim’in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münir Sarıtaş’ın ise itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşunlanarak öldürüldüğünü anlattığını hatırlatan Hatice, tanıklara ve itiraflara rağmen açılan davanın delil yetersizliğinden sanıkların beraatiyle sonuçlandırıldığını söyledi. Hatice şöyle devam etti: “Yıllardır söylüyoruz; bu olayda itirafçı Kahraman Bilgiç, Yüksekova Komando Taburunda görevli Piyade Yüzbaşı Nihat Yiğiter, Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Hakkari İl Jandarma İstihbarat Şube Başkanı Binbaşı Abdullah Kaya, Hakkari Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Tuncay Etkin ve bu kişiler gibi daha yüzlerce kişiye ilişkin soruşturma başlatmayan, failleri korumaya devam eden AKP hükümeti sorumludur.”
(öç-zd/fk)