Zorunlu askerlerin şüpheli ölümleri: Vicdani ret hakkını tanıyın!

14:49

JINHA

ANKARA - İHD ve Şüpheli Ölümler ve Mağdur Aileler Derneği, zorunlu askerllerin yaşam hakları ihlallerinin zaman aşımı olmaksızın yeniden yargılanmasını istiyor. Kamera kayıtları dahi verilmeyen şüpheli asker ölümlerinin askeri mahkemelerde değil, sivil ve tarafsız mahkemelerde görülmesini talep ediliyor

Resmi verilere göre, Türkiye’de her 4-5 günde bir zorunlu asker intiharı yaşanıyor. Son 25 yılda 2 bin 300'ü aşkın zorunlu asker, kışla ve karakollarda 'intiha ettiği' iddiasıyla şüpheli bir şekilde öldü. 2015 yılında 31, 2014 yılında 44 zorunlu askerin yaşam hakkı 'intihar' süsüyle ihlal edildi. Bu ölümler için "psikolojik sorunlar" gerekçe gösterilirken, neredeyse tamamında parmak izine rastlanmadı. İntihar ettiği iddia edilen zorunlu askerin bir kısmının otopsi raporunda darp izine rastlanırken, balistik incelemelerinin büyük çoğunluğunda merminin kaç metreden girdiği yazmıyor.

İnsanlar Hakları Derneği de (İHD) bugün, Şüpheli Ölümler ve Mağdur Aileleri Derneği ile birlikte, şüpheli asker ölümleri ve ailelerinin taleplerine ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi. Genel merkezde yapılan basın toplantısında, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Şüpheli Ölümler ve Mağdurlar Derneği Başkanı Oktay Can ile dernek üyeleri Hülya Karadeniz ile Mehmet Erginkal katıldı.

Şüpheli asker ölümlerinde 'intihar' iddiası doğru dahi olsa devletin sorumluluğu olduğunu ve AİHM'in konuya ilişkin Türkiye Devleti'ne defalarca aleyhte karar verdiğini hatırlatan Öztürk Türkdoğan, bu ölümlerin etkili bir şekilde kovuşturulduğuna ve soruşturulduğuna inanmadıklarını belirtti. Özellikle kışlalarda yaşam hakkı ihlalleri, vücut bütünlüğüne yönelik ihlaller, ölüm ve yaralanma vakalarının tamamının sivil savcılıklar ve mahkemeler tarafından soruşturulması gerektiğini dile getiren Öztürk, bu kapsamda askeri mahkemelerin Türkiye'de kapatılmasını ve sadece disiplin mahkemeleri olarak kalmalarını talep ettiklerini hatırlattı.

'Vicdani ret hakkı tanınırsa şüpheli ölüm bitecek'

Ancak hepsinden vicdani ret hakkına vurgu yapan Öztürk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin "Bayatyan Ermenistan Kararı"nda verdiği vicdani ret hakkını tanımasını talep ettiklerini belirtti. Avrupa Konseyi'nde bu kararı tanımayan ülkeler arasında yalnızca Türkiye ve Azerbaycan bulunuyor. Öztürk, vicdani ret hakkının tanınması halinde şüpheli ölümlerin biteceğini ifade ederek, "Çünkü vicdani ret hakkı olsaydı bu çocuklar askere gitmeyecekti. Bu çocukların askerliği kişilikleriyle bağdaşmıyor, bu nedenle başlarına gelmeyen kalmıyor ve maalesef her defasında intihar etti sözüyle karşı karşıya kalıyoruz. Biz biliyoruz ki bu çocuklarımız intihar etmedi. İntihara sürüklendi ya da yaşamlarına son verildi, yani ortada cinayet vakası söz konusu. Bu cinayetler bir türlü aydınlatılamıyor" diye konuştu. Öztürk, bu vakaların tamamının soruşturmasının yeniden açılmasını, sivil savcılıkların bu soruşturmaları yürütmesini ve bütün ölümle olaylarının aydınlatılmasını istiyoruz ve tarafsız, bağımsız bir gözlem yapılmasını talep etti.

Terhisine üç gün kala yatağında vuruldu

Zorunlu askerlik görevini Tunceli’nin Hozat Sarıtaş Karakolu'nda yaparken 5 Ekim 2009’da yaşamını yitiren Murat Oktay Can'ın ölümü kayıtlara ‘intihar’ olarak geçti. Basın açıklamasında konuşan Murat'ın babası Oktay Can, "Murat Oktay'ın psikolojisi bozulduğunu ve bir gün gözlem altında tutulduğunu söylediler. Ertesi gün silahlı nöbete gönderiliyor ve yaşamını yitiriyor. Psikolojisi bozuksa neden doktora gönderilmedi. Ölüm kararını ajanların verdiği yazıyor. Ajan dediği oradaki komutanlar. Ailelerin hepsi tedirgin, silahlarda parmak izi yok. Balistik incelemelerinde parmak izi ve merminin kaç metreden girdiği tespit edilememiş. Birçoğunun otopsi raporunda darp izleri var. Askeri mahkemelerin kararlarını kabul etmiyor ve tanımıyoruz" dedi.

Erdem Karadeniz, 2002 yılında henüz 20 günlük zorunlu askerken Erzurum Ilıca'da 'intihar ettiği' iddia edilerek yaşamını yitirdi. Erdem için de 'psikolojisi bozuktu' gerekçe gösterildi. Annesi Hülya Karadeniz, "Askerliğinin 20’inci gününde eline kalaşnikof verdiler. O gün gece bana telefon geldi oğlunuz kendi silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti dediler. Bir ay sonra bize bir yazı geldi otopsi sonucu tamamlandı, inGelemelerin ardından intihara karar verildi dendi. Avukatımdan bir yazı aldım çocuğumun kullandığı silahta hiçbir parmak izine rastlanmamış. Tüfek tamamen temizlenmiş" diye belirtti.

Hakkari'in Yüksekova ilçesindeki Kamışlı Karakolu'nda 2010 yılında zorunlu askerlik yapan Vural Erginkan teskeresine üç gün kala koğuşta yatarken yatağında vuruldu. Uyumadan önce terhisi yaklaştığı için gayet mutlu ve eğlenceli olan Vural, sabah saat 06.30'da yatağında silahıyla intihar etmiş bir halde görüldü. Babası Mehmet Erginkal, "Ben oğlumun intihar ettiğine inanmıyorum. Benim oğlum intihar edecek biri değildi. Oğlun intihar etmiş diyerek benden mermi parasını istediler dedi.

Zaman aşımı olmaksızın yeniden yargılama talebi

Aynı zamanda dernek başkanı olan Oktay Can, oğlunun ölümünden 5 yıl sonra sefer göre kağıdı geldiğini ve bir başka aileye de oğlunun ölümünden iki buçuk yıl sonra delil özelliği yitirilmiş eşyaların gönderildiğini aktarırken, "50 santimlik ayakkabı bağını alın kendinize asabiliyor musunuz? Otopsi yapıldığı zaman avuıkatların, ailelerin haber yok. Bu çocuklara yanlı taraflı ve ailelerinin haberi olmadan nasıl otopsi yaptınız? Karakol ve kışlalardaki kamera kayıtlarının da verilmediği belirtiliyor" diye konuştu.

AİHM kararlarını sivil mahkemelere zor kabul ettirdiklerini belirten Öztürk ise, "Askeri mahkemelerin savcıların bunu kabul edebilmesi zaten söz konusu değil, o nedenle bu mahkemelerin kapatılması gerektiğini söylüyoruz. Zaman aşımı olmaksızın son 35-30 yılda gerçekleşen bu olayların tamamının dosyalarının yeniden açılmasını ve soruşturmalarının yeniden yapılmasını istiyoruz" dedi.

Vicdani ret suç değil, askerlik kağıdı imzalanmayabilir

Askerliğin zorunlu olduğu Türkiye'de, vicdani ret hakkı da tanımıyor. TCK’de vicdani redde dair bir kanun maddesi ve tanım yok. Vicdani Ret Derneği, vicdani rettin bir suç olmadığını belirtiyorlar. Ancak vicdani retçiler ‘halkı askerlikten soğutma ve emre itaatsizlik’ kapsamında 318. maddeden sorumlu tutuluyor. Vicdani retçi gazeteci Atlas Arslan bu durum için, “Tanımı olmayan bir şeyin suçu da yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Türkiye’yi vicdani reddi tanıması için sorumlu tutuyor. AİHM’in kurucu üyesi olarak Türkiye de diğer ülkeler gibi AİHM’in 90. maddesini tanımakla yükümlü. 90.maddeye göre kurucu üyelerin hepsinin, yerelde çözümlenmemiş ve uluslararasına taşmış davalarda AİHM’i tanımak zorunda olduğunu belirtiyor. Bugün AİHM’nin kurucu üyesi olan tüm ülkeler vicdani reddi tanıdı, Azerbaycan ve Türkiye hariç. Erkekler askere çağrılma yaşı geldiğinde eğer gitmezse, ‘asker kaçaklığı ya da halkı askerlikten soğutma’ sebebiyle 318’den yargılanıyor" diyor.

Atlas, askerlik için soruşturma kağıdı geldiğinde ve asker kaçağı olarak tutanak tuttup imzalatmak için dayattıklarında, kişinin imzalamama hakkı olduğunu da hatırlatıyor.

(sy)