'İlhan'ın serbest bırakılacağını düşünürken 22 yıl geçti'
09:05
JINHA
İSTANBUL- Üniversite öğrencisiyken gözaltına alınan İlhan Çomak'ın davası sürerken mahkemeler demokratikleşme adına üç defa isim değiştirdi, dosyanın üzerinden 22 yıl geçti fakat İlhan Çomak dosyasında hiçbir ilerleme kaydedilmedi.
İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğrencisiyken TEM polisleri tarafından 1994 yılında gözaltına alınan İlhan Çomak 22 yıldır cezaevinde adaletin vuku bulmasını bekliyor. İlhan aynı zamanda mısraları tutsak edilemeyen bir şair. İlhan'ın kardeşi Suna Çomak için İlhan, tutsak edilemez bir ruh. Ağabey Nazım Çomak için ise İlhan, 'duruşu' demir kapılar ardından alınması gereken özgür bir birey. "Tutsak edilemez ruh" İlhan'ın duruşması 12 Nisan'da İstanbul Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
'Devlet Kürtlere sürekli kara yüzünü gösteriyor'
Ağabey Nazım Çomak, İlhan ilk tutuklandığında sürecin bu kadar uzayacağını tahmin etmediklerini söylüyor ve o dönemki siyasal süreci şu sözlerle anlatıyor: "Köyler yakılarak insansızlaştırılıyordu. Devlet Kürtlere sürekli kara yüzüyle yaklaşıyor. İlhan'ı da ellerinde kanıt olmaksızın aldılar ve bırakmadılar. Sonraki süreçte İlhan'ın iddianamesi kabul oldu. Sürekli umudumuz vardı İlhan'ın tahliye edilmesine dair. Bunun böyle belirsiz bir şekilde gitmesinin mümkün olmayacağını düşünüyordum. O dönemde İlhan gibi gözaltına alınanlar, somut bir delil olmadığından dolayı bırakılıyorlardı ama İlhan bir türlü bırakılmadı."
'Mahkeme isimleri değişti zihniyet hep aynı kaldı'
Nazım, "İlhan'ın dosyası hiçbir şekilde ciddi olarak araştırılmadı. Sadece polisin söylemleri üzerine bir iddianame hazırlandı. Yargı sadece kurban arıyor" diyor. İlhan'ın ilk olarak yargılandığı Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) Nazım'a göre Kürtlere karşı kurgulanmış bir yapı. Bu yapının eline düşenlerin ise kurtuluşu yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türkiye'yi para cezasına çarptırdığını hatırlatan Nazım, Türkiye yargı sisteminin zihniyet yapısı için şunları söylüyor: "İlhan 22 yıl önce tutuklandığında insanlar ölüyordu, hala insanlar ölüyor, hala insanlar somut delil olmaksızın tutuklanıyor. İktidar el değiştirdi ama zihniyet hiç değişmedi. Mahkemelerin zihniyeti de böyleydi. İstiklal mahkemeleri Kürt'e karşı nasıl yer aldıysa, sonra adı DGM ardından Özel Yetkili Mahkemeler ardından Ağır Ceza Mahkemeleri olarak değiştiyse de zihniyet hep aynı kaldı."
'O dönemin şartlarından göçe zorlandık'
İlhan'ın kardeşi Suna ise 22 yıl öncesine gidiyor ve İlhan gözaltına alındığında yaşadıklarını anlatıyor: "Evde hiç ses yoktu, kimse konuşmuyordu. Annem ve babam oturuyordu perişan halde. Sadece İlhan'ın değil Nazım'ın, Reyhan'ın Cengiz ağabeyimin de gözaltına alındığını söylemişlerdi. Ben bunları duyduğum zaman baygınlık geçirmiştim. Her şey o kadar apar topar olmuştu ki! Devletin kolluk güçleri evimize gelip her şeyi darmadağın ediyordu. Daha düne kadar birbirimize şekerimizi, yağımızı, suyumuzu verdiğimiz insanlar tarafından görünmez olduk. Resmen Bingöl'de parmakla gösterilir olduk. Bir taraftan zaten devlet tarafından işkence ve zulüm altındaydık diğer yandan toplum tarafından ötekileştirilmiştik."
Yaşadıkları ağır sürecin ardından İzmir'e göç etmek zorunda kaldıklarını dile getiren Suna, yerinden, toprağından edilmenin ve yaşadıklarının etkisiyle çok içine kapanık olduğunu, kimseyle diyaloga giremediğini hatta ailesiyle dahi konuşmadığını söylüyor.
'İlhan'ın tutsak edilemez bir ruhu var'
Suna, kardeşi İlhan'ı "Neşe doluydu, gerçekten insan gibi insandı. Hayat doluydu, sevecendi. 22 yıldır içerdesin, dört duvar arasındasın. Hala nasıl bir ilham geliyor ki sen hala şiir yazabiliyorsun?" diyerek tanımlıyor. İlhan'ı "İçimdeki Deniz" filminde yer alan yüzme yarışçısı kahramanına benzetiyor Suna; oradaki karakter gibi özgür ve yaşamayı seven.
Suna son olarak İlhan'ın ancak bedeniyle tutuklu olduğunu ruhunun ve düşüncelerinin her yerde dolaştığını söylüyor.
(öç/ck/gc)