'En dipte olan trans hareket'ten yaşam hakkı mücadelesine - SÖYLEŞİ

09:00
SÖYLEŞİ" class="social-twitter">

Sibel Yükler/JINHA

HABER MERKEZİ - Pembe Hayat’tan trans Gani Met, trans hareketin ne kadar dip bir hareket olduğunu anlatmak istediğini belirterek, şunları kaydediyor: "Bu çok büyük bir zulüm, kimliklerin en dibinde yaşıyorum. Oysa diğerleri gibi 'Kürdüm, Türküm, Sünniyim, Zazayım' mücadelesini yapacak durumda değilim: En dipteyim, lütfen beni anlayın. Bana yaşam hakkı tanıyın."

Pembe Hayat Derneği’nden Gani Met, kendi kimlik mücadelesinden yola çıkarak Kürt kadınlarının mücadelesine bakışını anlatıyor. Gani’ye göre, Türk olmak, bayrak sahibi olmak, devlet olmak, savaşmak ve öldürmek erkeklerin sorunu. Düşman erkek-devletin kadın mücadelesine tahammülsüz olduğunu belirten Gani, bunun karşısında her iki kimliğinde savaşması gerektiğini söylüyor.


* Yıllardır bir kimlik mücadelesi veriyorsun. Kendininkiyle birlikte özellikle son süreçte birden fazla kimlik mücadelesine tanık oldun. Aslında kimliklerüstü bir tarafın da var. Bütün bunlara rağmen yaşanan onca baskıyı nasıl değerlendiriyorsun?

Kürtlerle ilgili konuştuğumda Kürtfobik, kadınlarla ilgili konuştuğumda kadınfobik, translarla ilgili konuştuğumda transfobik, homolarla ilgili konuştuğumda da homofobik olduğum söyleniyor. Bazen diyorum ki lanet olsun, hiç düzelmeyecek. Kürtler, kadınlar bunu hak ediyorlar dediğim günler de olmuyor değil. Aslında benim Kürtfobik, kadınfobik, transfobikliğimde ilgili değil, tam da onlardan biri olmamla ilgili bir sorun ve bu dilim de o yüzden. Savaşın ortasındayım ben. Bu ülkede bir savaş var. Bu röportaj çok trajik olacak benim için. Çünkü ben tam da kimliksizleşme üzerinden politika üreten bir kadınım. Politikam kimliksizleştirme üzerinden ama Kürtlük meselesi benim için başka sonuçları olan bir mesele.

* Kürtler üzerine dayatılan ‘kimlik/kimliksizleştirme’ meselesini nasıl okuyorsun?

Devlet Kürtleri kimliksizleştirmeye uğraşmıyor. Kürt kimliğini yok edip başka bir kimlik dayatması meselesi var. Ama iş kimliksizleştirme değil de, devlet üzerinden kendi biçtiği kimliği dayatması tam olarak. Bu benim için bir sorun.

* Sen, “1000 kadın”la birlikte Diyarbakır’a gitmiş ve oradaki kadınlarla buluşmuştun. Neler gördün, nelere şahit oldun o buluşmada?

Diyarbakır’a gittiğimde, kadın hareketini gördüğümde içim kıpır kıpır olmuştu. Ankara’nın feminist kadınları çok yormuştu. Kemalizmi feminizm üzerinden dayatanlar da beni yormuştu. Diyarbakır’a bir baktım, başka kadınlar da var. Bırakın İngilizceyi, çok yakın coğrafyada yaşamamıza rağmen Türkçe bilmeyen kadınların olması feminist hareketin içinde ‘Herhalde budur’ dedirtti bana.

* 'Başka kadınlar’ dediklerinle, içerisinden geldiğin kadın mücadele arasındaki fark nedir?

Batıdaki feminizm ve LGBTİ hareketi ile Ortadoğu’nun feminizmi ve LGBTİ hareketinin aynı yere tasavvur etmediğini düşünüyorum. Çünkü oradaki düşman çok farklı, buradaki düşman çok farklı. Batıdaki düşmana politik bir dille cevap verip hukuki destekle kurtarabiliyorsun, orada savaşmak zorundasın. Translar da Kürtler de savaşmak zorunda. Savaş karşıtı, anti-militarist bir kimlikle bunu söylüyorum.

Bir konuşmaya gittiğimde bir gerilla annesi beni çok yakmıştı. Kadında bir gurur vardı, kızı ölmüştü ve kızının cesedini istiyordu. Cesedini bulamıyordu, bunun için çok canı yanıyordu, ama o canının yanmasında bir gurur gördüm. Gururlanıyordu. Kızının, evladının bu dava için öldüğünden gurur duyuyordu. Translarda durum böyle değil. Trans kadınlar öldüğünde anneleri, “Oğlum” diye ağlıyor ve gizli ağlıyor. Trans olduğunu söyleyemiyor bile.

'İkisi de aynı işkenceleri görür'

* İkisi de savaşmak zorunda, dedin. Transların ve Kürtlerin savaşmak zorunda olduğu gerçeklik nedir?

Kürtlükte bir gurur var, Kürt olma halinde. Trans olma halinde bir ucubelik var, bir özgürlük var aslında o ucubelikte. Ucube olursan bütün kimliklerinden kurtulmuş olursun. ‘Kürt bir trans’ diye kimse öldürülmez, trans diye öldürülür. Transın etnik kimliği, dini kimliğine bakılmaz. Çünkü en dibidir; transtır, dönmüştür, öldürülmeyi hak etmiştir. Bu mantık üzerinden o cinayetler işlenir. Ama Kürt olmak bir gurur doğuruyor ve doğurmak zorunda da. Bu kadar itilmiş bir kimliğin başka alternatifi yok. Tekrar sahiplenilmesi için bir gurur gerekiyor. Olmazsa, Kürtlük meselesi de biter. Çünkü Türklerin o dayatmayı yaptığını bilirim.

* Bu bahsettiklerinde bir ayrışma var. Peki kadınlık kimliği üzerinden nasıl değerlendiriyorsun?

Kadınlık üzerinde aslında etnik kimlik yoktur. Erkekler etnik kimliği üretir, bayrağı ve silahı devam ettirir. Kadınlar çok daha başka meselelerle ilgileniyor. Üretime, var etmeye çalışan bir cinsti. Erkek de öldürmeye çalışır. Türk olmak, bayrak sahibi olmak, devlet olmak, savaşmak, öldürmek erkeklerin sorunudur. Toplumsal cinsiyet eşitliği veya cinsiyet özgürlüğünde bunlar ortadan kalkacak.

Gerilla kadın var. Bu coğrafyadaki kadın hareketi, lezbiyenlerle ve Kürtlerle var. Kürtçe bilmememe rağmen Kürtlerin dilini ve lezbiyenlerin dilini anlıyorum. Lezbiyen kadınların ve Kürt kadınların derdi başka. Kürt hareketinden değilim, ama çok yakınım. Yanımda, etrafımda insan haklarıyla ilgili çalışan insanların Kürt olduğunu görüyorum. Burada da varlar ve çok çalışıyorlar. Kimlik politikasıyla gelmişler çünkü. Zaten bu kimlik mücadelesini vermişler. Kürt trans kadın kimliğini var etmeye çalışıyor.

Trans cesetleriyle gerilla cesetlerinin aynı şekilde zulüm gördüğünü görürüm. Erkekler, ikisinin de cesetlerine genital organlarını parçalayarak zulüm ederler. Ayrı davalar, ayrı mücadeleler ama intikam ve hınç şeklinin aynı olması çok trajik değil mi?

* Sence ayrı mücadelelerde olan kadınlardan benzer şekilde intikam alınmasındaki neden nedir?

Nerede, neyle besleniyorlar? Nefret. Çünkü gerilla düşmandır. Ama cesetlerimizdeki tahribat aynı yerlerde. Memelerimizin kesilmesi, vajinalarımızın dağıtılması, penislerimizin kesilmesi. Kürt gerilla kadının cesedine yapılan zulümle trans kadının cesedine yapılan zulüm aynı. Nefreti anlamam. Ama bilirim. Homofobi yüzünden, trans cesetlerinin ‘Bu genital organ bunda olamaz’ diye parçalandığını bilirim. Ama gerilladan neden bu intikamı alıyorsun? O bir savaşçı. Her savaşçı, ‘gururlu’ ölmek ister. Ben biriyle savaşıyor olsam, yendiğim şeyin gururunu kırmak istemem. Bu nefret nasıl bir nefret ki, en son Cizre’de iki kadın öldürülmüş, askerler işkence edilmiş kadının bedenini çırılçıplak koyup sergiliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, Türk faşizmi bundan nasıl tahrik oluyor, bu neyi besliyor? Beslendiği yer çok tehlikeli. İki kadın. Öldürmüşsünüz. Eyvallah, bu zafer sizin, en iyi katil sizsiniz! Ama cesetleri çırılçıplak sokağın ortasında, sosyal medyada paylaşıyorsun. Öldürmekten daha tehlikelidir.

'İkisi de özgürlük için mücadele etti'

* Peki bir transın savaşını nasıl açıklıyorsun?

Her trans bir gerilladır. Çünkü her gece savaşa çıkar. Var olma savaşına çıkar. Var olma savaşına, nefes alma savaşına, kimlik savaşına çıkar. Gerillalarla inan farkımız yok. Gerillaların öldürüldüğü gibi her gün translar da öldürülür. Trans cesetlerinden gerilla cesetlerinden de böyle nefret edilir. Var olma savaşı verirsin ve her gün her gece bu savaşın hiç bitmez. Nefret de hiç bitmez. Ben 20 yıldır sokakta savaşan bir kadınım. Polis, gerillayı da aynı şekilde sever beni de. Polis, beni öldürmek için kaç kere erkek çetelerin içine atıp kaçtı. Devletin zulmünün farkı yok.

*Kürt mücadelesinin sana değen yanı nedir? Özgürlük, kimlik, katliam?

Benim davam en diptedir, savaşım en diptedir. Beni kimse görmez. Bir Kürt hareketinde gördüm. Tüzükte varız. Hiçbir tüzükte olmamıştık. Bu, benim reddedemeyeceğim bir yerde olmamı gösterir. Ben reddedemeyeceğiniz bir yerdeyim, senin politikalarına çok sarmal bir yerdeyim çünkü. Ben 46 yaşındayım. Orta sınıf beyaz Sünni-Türk bir aileden geliyorum. Ve 46 yıldır bir Kürt katliamı görüyorum. Beni en çok onlar anlar, çünkü bir kimlik mücadelesi var. Bir kimlikte kimliksizlik politikası yapıyorum. Bu bir cendere ve içinde hepimiz boğuluyoruz. Ama sadece kan emenler kazanıyor. Bütün arkadaşlarımız öldürülüyor.

Gerilla annesindeki gururken, Kürt trans annesinin o gururu yok. Oysa ikisi de özgürlük mücadelesi veriyor. Biri dağda biri sokakta. Aslında ikisi de yaşayabildiği yere gitti. Bu dip kimlik çok yoruyor beni. Diyelim ki iki çocuğundan biri gerilla biri trans. Öbürüne gurur duyarak, haykırarak ağlarken diğerine ağlamıyor. İkisi de özgürlük için mücadele etti. Eşleştirmek çok hoşuma gitmiyor, ama trans hareketin ne kadar dip bir hareket olduğunu anlatmak istiyorum. Bu çok büyük bir zulüm, kimliklerin en dibinde yaşıyorum. Oysa senin gibi “Kürdüm, Türküm, Sünniyim, Zazayım” mücadelesini yapacak durumda değilim. En dipteyim, lütfen beni anlayın. Bana yaşam hakkı tanıyın.

Mücadelelerin çok benzediğini anlatmaya çalışıyorum. Bana beyaz bir Türkün, Sünninin yaptığı ayrımcılığı anlayabilirim, o bu ülkenin tanrısı, sahibi gibi. Ama bir Kürdün aynı transfobiyle gelmesini anlayamam.

(dk)