Anneler Günü, Hayriye Doğan için acının hatırası sadece...

09:05

Bêrîtan Elyakut/JINHA

AMED - Hayriye Doğan 78 yaşında hayatı mücadele ve acı ile geçmiş bir kadın. Kendi yolunu çizen üç çocuğunu PKK saflarında yitiren Hayriye'ye "Bu gün anneler günü ne diyeceksin?" diye sorulduğunda anlattığı hikaye Kürdistan'daki annelerin özeti gibi. Yaşadığı evin iki sokak ötesinde yaşanan bir çatışmada çocuğunu kaybeden ve Anneler Günü'nde cenazesini alan Hayriye o günü; "Oğlumun cenazesini göğsüme koydum mezara gömdüm. Hiç unutmam o gün Anneler Günü'ydü. Oğlumun kulağına eğilip 'başkaları çiçek verdi annesine, hediye verdi. Sen de kendini bugün bana hediye ettin' dedim ve oğlumu toprağa verdim" diye anlattı.

Bu gün 10 Mayıs Anneler Günü. Birçok anne çocukları tarafından alınan hediyelerle hoşnut olurken, 1990'lı yıllarda Kürdistan'da gerçekleşen faili meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar ve müebbet hapislerle evlatları kendilerinden çalınan birçok anne için tek güne sığdırılan Annelerin Günü'nün artık bir önemi yoktur aslında. Kürt hareketini 22 yaşındayken babasının kendisine anlattığı Şeyh Said isyanıyla tanıyan ve o günden bu güne ömrünü mücadeleye adayan Hayriye Doğan (78) da bu annelerden biri. 30 yıldır mücadele eden, sürekli polis tarafından evlerine baskınlar düzenlemesiyle ve göz altılarıyla karşı karşıya kalan Hayriye, baskınların rutinleşmesiyle beraber tüm korkularını yenerek mücadeleye daha sıkı sıkıya bağlandığını söyledi. 1990'lı yıllarda devlet baskısı nedeniyle çocukları çeşitli tarihlerde PKK'ye katılan ve yaşamını yitiren Hayriye için Anneler Günü demek acının hatırlandığı gün demek. Çocuklarının ardından her Anneler Günü'nün kendisi için daha fazla mücadele vermesi gereken bir gün olduğunu belirten Hayriye, "Çünkü benim mücadelem, ülkeye barışın gelmesi ve annelerin bir ha hiç ağlamaması içindir" dedi.

'3 çocuğunun fotoğraflarını boynunda taşıyor'

Hala Abdulkadir ve Fahrettin isimli çocuklarının cenazesini bulamayan Hayriye, her üç çocuğunun fotoğrafını hala boynundaki kolyede saklıyor. 1996 yılında oğlu Fahrettin Doğan'ın (27) devlet baskılarından dolayı için katıldığı bir eylem sırasında kaybeden ve polis tarafından sürekli tehdit edilen ikinci oğlu olan Mehmet Ali Doğan'ın (23) ise PKK saflarına katıldığını söyleyen Hayriye, "Oğlum abisine ve bizlere yapılanlara dayanamadığı için gitti. Uzun süre kendisinden haber alamadık. Ardından küçük oğlum Abdülkadir'i (17) de tehdit etmeye başladılar. Bir gece gözaltına alındığını duyduk ardından bırakıldı. İşkence yapmışlardı yüzü, gözü kan içindeydi. Oğlum bana 'ben evde kalırsam ya Hizbullahçılar beni öldürecek, ya da devlet' dedi. Konuşmamızın ardından Abdülkadir evden çıktı ve onu bir daha hiç görmedim" dedi.

'Polisler bana terörist annesi diyor'

Hayriye, "Fahrettin sözümden hiç dışarı çıkmazdı. Fahrettin, askerden döndükten bir gün sonra eve polisler eve gelip 'oğlun polis aracı yakmış' dediler. Oğlumun askerden yeni döndüğünden böyle bir şeyin mümkün olamayacağını defalarca söylememize rağmen bizi dinlemediler, oğluma 25 gün işkence yaptılar, sonra tutukladılar. 9 ay hapis yattı sonra serbest kaldı. Bir gün karşıma oturdu ve 'Anne ben gerillaya katılacağım gidiyorum' dedi. Ben de ona 'madem gideceksin beni de götür' dedim ama Fahrettin, 'sen bizimle gelemezsin' dedi. Sonra da gitti ve kendisinden haber alamadım" diye belirtti. Oğlunun ardından aileye yönelik baskıların daha da arttığını söyleyen Hayriye, her gün sabahın ilk ışıklarıyla beraber, polislerin kapılarını çalıp, "terörist annesi ne yapıyorsun" diyip çocuklarını sorduklarını anlattı. Hayriye, "Ben artık uyumuyordum, yatağımda oturup eve baskın yapılmasını bekliyordum. Evi dağıtıyorlar, kırıp döküyorlardı. Yine bir gün bir eylem vardı. Polis eylemi bastı. Her kes duvardan atlayıp kaçtı ben atlayamamıştım, beni öldüresiye dövmüşlerdi" şeklinde konuştu.

'Anneler gününde bana oğlumun cansız bedeni hediye ettiler'

Oğlu Fahrettin'in 1997'de Diyarbakır'da, oturdukları mahallenin bir üst mahallesinde, özel harekât timlerinin düzenlediği operasyonda yaşamını yitirdiğini dile getiren Hayriye, "O gün Anneler Günü'ydü, eve geldiğimde kızım,'büyük ağabeyimin evine git Fahrettin orada' demişti. 'Fahrettin'in ne işi var?' diye hemen çıkıp sokağa gittim. Polis her tarafı tutmuş, girmeme izin vermedi. 'Ne olmuş burada?' dedim. Oradakiler 'İki terörist bu eve girmiş' dediler. Benim kim olduğumu bilmiyorlardı. Cenazeyi götürdüler ben de arkasından gittim. Ağlamıyordum bağırıp çağırmıyordum, onlar da anlamıyordu. Sabah İHD'ye gittim, 'Cenazeyi nasıl alırım?' dedim. O zaman Osman Baydemir yeni avukat olmuştu, İHD'de çalışıyordu. Sabah morga gittik. İmam yıkamıştı, bana 'çok zor oldu yıkaması, hep kan akıyordu' dedi. Cenazeyi aldık mezarlığa getirdik. Oğlumun cenazesini göğsüme koydum mezara gömdüm. Hiç unutmam o gün Anneler Günü'ydü. Oğlumun kulağına eğilip 'başkaları çiçek verdi annesine, hediye verdi. Sen de kendini bugün bana hediye ettin' dedim" diye o günleri anlattı.

'Anneler artık ağlamasın'

Her anneler gününde çocuklarının ona hediye aldığını ifade eden Hayriye, "Fahrettin, Mehmet Ali ve Abdulkadir birlikte sabah elimi öpmeye gelirdi. Bir gün Abdulkadir ve Mehmet Ali bana hediye aldı ama Fahrettin almadı. Elimi öptükten sonra gülerek 'Anneler Günü'n kutlu olsun. Sana bu yıl hediye alacak param yok af et' dedi. Anlından öptüm ve sen yanımdasın ya başka bir şey istemiyorum dedim" dedi. 9 çocuk annesi olan Hayriye, tek isteğinin Barış Annelerinin 10 Mayıs gününde yanında olup mücadeleye devam etmek olduğunu belirterek, "Ben 10 Mayıs günü oğlumun şahadet haberini ve bedenini elime aldım. O gün yalnız geçirmek istemiyorum ve yarım saatte olsa yanımda olsunlar istiyorum. Anneler artık ağlamasın istiyorum ve böylesi güzel bir günde çocukları yanlarında olsun istiyorum" dedi.

(zd/fk)