Dağlardan dört duvar arasına giren koçer kadınlar

09:04

Gülşen Koçuk / JINHA

BEDLÎS - Yaklaşık 30 yıl öncesine kadar dağlarda yaylalarda koçerlik yapan kadınlar, kendi toprakları yasaklandıktan sonra beton evlerde yaşamlarını sürdürüyor. Koçer kadınlar, kendilerine koçerliği, yani yaşamayı yasaklayan devlete karşı seçimlerde zaferi elde edeceklerini dile getirirken, hala dağ yaşamına duydukları özlemi de anlatıyor.

Koçerlik ve koçer kadınlar, adeta Kürdistan ve Mezopotamya'nın simgesi durumunda. Bölgenin de hemen her yerinde yaşayan Koçerlerin büyük kısmı, devletin zorla göç ettirme politikaları, yaylaları, dağları yasaklamasının ardından yerleşik hayata geçerek, beton duvarlar arasında, tarihsel geçmişe sahip olan koçerliğin izlerini yaşatıyor. Bitlis'in Tatvan ilçesinde de 1990'lı yıllarda zozanları, dağları yasaklanan koçerler, artık çadırlarda değil, beton evlerin içinde yaşıyor. Ancak her fırsatta koçerlik yaşamının doğallığı ve güzelliğini ifade eden koçer kadınlar, belki de neredeyse her gün, bu özlemini gidermek, dağları yad etmek için yan yana geliyor, sohbeti çay ve örgülerle koyulaştırıyordur.

'Kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılıyoruz'

"Kendinizi tanıtır mısınız?" sorusuna "Ben koçerim. Şehitlerin koçeriyim" ifadeleriyle cevap veren Dure Elekçi, bir gününün nasıl geçtiğini anlatıyor. "Sabah kalkarız, evimizi temizleriz, hamurumuzu yoğurup ekmeğimizi yaparız. Sonra da çoraplarımızı öreriz" diyen Dure, koçerliğin özelliklerinden birisinin de "kendi ihtiyaçlarının kendi karşılamak" olduğunu hatırlatarak, "Eskiden böyle hazır şeyler yoktu. Her şeyimizi kendi ellerimizle yapardık. Çadırlarımıza, yataklarımıza kadar her şeyi biz yapardık" diyor. Elinde patik örerken sohbet eden Dure, patikleri hem satmak için, hem de bir gelenek olan çocuklarının çeyizi için yaptığını söyleyerek, "Sevenlere sarı, kırmızı, yeşil yapıyoruz. Sevmeyenlere başka renkler. Ama biz seviyoruz bu renkleri. Bizim bayrağımızın renkleri" diye ekliyor.

'Koçerlik zordu, ama güzeldi'

Aligan koçerlerinden olan Fatma Güler ise, yıllardır ellerinde patik, çorap ördüklerini, ancak yıllar önce dağlarda, yaylalarda berivanlık yaptıklarını söylüyor. Koçerlik zamanlarında besin ürünlerinden giyim ve barınma ihtiyaçlarına kadar herşeyi kendilerinin karşıladığını dile getiren Fatma, "Koçerlik, bu zamanın yaşantısına göre çok zordu. Şimdi yaşam rahat" diye belirtiyor. Dağlardaki yaşamın ardından sürdürdükleri şehir yaşamında elektriğin, suyun parasını ödemeye mahkum edildiklerini kaydeden Fatma, "Eskiden kimse kanserden, kolestrolden, guatrdan bahsetmezdi. Biz bu yaşımızda bir adım atmakta zorlanıyoruz artık" diyor.

'Eskiden biz dağlardaydık…'

"Eskiden biz dağlardaydık" diyerek sözlerine başlayan Lalîxan Savgın ise, eskiden Süphan Dağı'na (Sîpanê Xelat) Nemrut kraterine, Batman'a, Silvan'a gittiklerini söylüyor. Ancak artık yaylalara gidemediklerine değinen Lalîxan, diğer taraftan da koçer kadınların sürece bakışını özetliyor. Kendilerinin de barışın gelmesini istediğini ifade eden Lalîxan, seçimler için de ellerinden geldiğince çabalayacaklarını söylüyor. "Apo'yu oradan çıkaracağız" sözleriyle PKK Lideri Abdullah Öcalan'ı da özgürleştireceklerinin altını çizen Lalîxan, bu kez zaferi elde edeceklerinin altını çiziyor. Lalîxan, neden HDP'nin kazanmasını istediğini açıklayan bir anısını da paylaşıyor: "5 yıl önce burada çocuklar bir Newroz ateşi yakmıştı. Bir gece vakti bunun için evimizi bastılar. Ayakkabıları ile yastıklarımıza bastılar, çocuklarımızı alıp götürdüler. Bu Hükümet başımıza neler getirdi. Bizi perişan etti. Ne yaparsa ancak Apo yapabilir."

(mg)