Seramiğin anası tandırlar maharetli ellerde yaşam buluyor
09:09
Beritan Canözer / JINHA
AMED - Neolitiğin ana tanrıça kültürünü maharetli ellerlinde yaşatan tandır ustası 67 yaşındaki Asiye Işık, tandır kültürüne ilginin olmamasından şikâyetçi. "Benim sanatım biraz da zorunluluktan" diyen Asiye, tandırı yaşatan son kuşak olduğunu belirterek, tanrıça kültürü mirası tandırın hem yaşatılması hem de bu işi yapanların istihdam edilmesini istiyor.
Toprağa ilk kez elleriyle şekil verip pişirerek can veren tanrıçaların ilk ana mekanı olan Diyarbakır'da kadınlar yaptıkları tandırlarıyla Neolitik döneminin tanrıça kültürünü maharetli ellerinde yaşatıyor. Toprağı pişirip çanak çömlek yapan kadınlarla dünya tarihinin ilk sanatsal devrimin yaşandığı Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeki Bahçelievler Mahallesi'nde kadınlar kapı önlerinde yığdıkları toprak ve suyu harmanlayarak toprağa can veren kültürü sürdürüyor. Sanatçılar tarafından seramiğin ilk başlama evresi olarak kabul edilen tandırın üreticileri kadınlar ise kadınların istihdam edilmediği Türkiye'de bu işten de gelir elde edilememesinden şikayet ediyor. 12 yıldır tandır üretimi yapan 67 yaşındaki Asiye Işık, hem kültürünü devamı olarak hem de geçimlerini sağlamaya çalışıyor. Tek gelir kaynağının yaptığı tandır olan Asiye, büyük emekler verse de geliri fazla olmuyor. Asiye, "Her ne kadar çok değerli bir iş yapsak da ne yazık ki bu emeğimiz görünmüyor. Biz bu işi yürüten son kuşağız, bizden sonra hiç kimse tandırların nasıl yapıldığını bilemeyecek. Oysa bu işten bir zamanlar çok iyi gelir sağlanıyordu" diye belirtti.
12 yıldır tandır yaparak geçimini sağlıyor
"Bak kızım ben sana anlatıyorum, kaydet" diye tandırı nasıl yaptığını anlatan Asiye, "Özel tandır toprağını ve suyu karıştırıp iyice yoğuruyorum, sonra o çamuru kalıba doldurup ellerimizde şekillendiriyorum. Sonra kurumasını bekliyorum, kuruduktan sonra tekrar süngeri suya bandırıp tandırın etrafını ve içini düzeltiyorum. Bunu yaparken ellerin mahareti devreye girer, ellerin oldukça estetik ve hızlı hareket etmesi gerekir, aksi takdirde oldukça kolay parçalanan çamuru elde kavranamayıp parçalanabilir. Bu yüzden hem tandır hamuru bir daha eski kıvamına gelmez, hem de yeniden tandır hamuru yapmak zorunda kalırsın" diye anlattı. Asiye, daha öncesinde çobanlık yapan eşi ile birlikte aileyi geçindirdiğini fakat eşinin yaşlanmasıyla beraber geçimi sadece kendisinin sağlamaya çalıştığını söyledi.
'Benim sanatın biraz da zorunluluktan'
Kadınların binlerce yıllık kültür mirasını yaşatmanın kendisinde uyandırdığı mutluluğa rağmen artık ilgi çekmemesinden dolayı büyük bir hüzün yaşadığını söyleyen Asiye, "Benim sanatım dahi biraz da zorunluluktan" dedi. Tandır kültürünün devam etmesi için insanların çaba göstermesi gerektiğini söyleyen Asiye, "Bu yaşlı ellerimin bu işinin bitmesine az kaldı. Keşke imkan olsa da tandır kültürü devam etse. Başka gelirimiz yok, tek gelirimiz tandırdan. Kendi evimiz bile yok, oğlumun evinde kalıyoruz, o burada değil. Tandırın tüm malzemelerini ben alıyorum kazandığım para daha aldıklarımı karşılamıyor ama iki kuruşta gelse kardır diyorum. Bir ara kimse tandır almıyordu, fırın ekmeğine alışmıştılar. Şimdi gene tandır ekmeği yenmeye başladı, tandır satışları da iyi oldu. Haftada iki üç tane satıyorum. Kışın hiçbir iş yapmıyoruz, başka gelirimiz de yok. Biri bir şey verirse onunla geçiniyoruz. Burada yoksul olan ve geçinmekte zorlanan sadece ben ve ailem değiliz. Kürtler her zaman yoksul, her zaman eziliyor. Batıya gidip iş bulabilirdik ama kendi toprağımızda kendi halkımızla yoksulluk içinde yaşamaya razıyız. Hiç değilse bizim halkımız, bizim belediyemiz var, çalacak bir kapımız var" ifadelerinde bulundu.
'Ben ülkenin gerçeğiyim'
Asiye, "İnsanlar tandır ekmeğini çok seviyorlar. Bazen gelip 'tandır ekmeği var mı' diye soruyorlar. Ben tandır ekmeği yapmıyorum zaten günde 4-5 saat burada tandırla uğraşıyorum, bir de ekmek yapsam hasta olurum. Tandır yapmayı seviyorum, keyifli geliyor. Sabahtan akşama kadar bu güneşin altındayım bazen yemeğimiz oluyor bazen olmuyor" ifadesinde bulundu. Asiye, "eskiden insanlar iyiydi. Topraklar verimliydi, insanlar kendi topraklarında çalışıyordu, hem kendi yiyordu hem para kazanıyordu. Şimdi herkes büyük şehirlere gidiyor, kimse doğru dürüst köylerde kalmıyor. Artık ne bağ bahçe ne de yapabilecek başka iş var. Hükümet biz yoksulları görmüyor, işi gücü olmayanlar ne yer, ne içer, nasıl yaşar hiç düşünmüyor. Sanki dünya onların etrafında dönüyor, kimse aç değil diye düşünüyorlar. 67 yaşındaki bir kadın olarak ülkenin yoksulluk profilini oluşturuyorum. Onların şaşalı yemek masaları ülkenin gerçeklerini göstermiyor" dedi.
(zd)