Yüzündeki yanık izi toprağını sevmenin bedeli...
09:09
Bêrîtan Elyakut/JINHA
AMED - "Çığlıklar ağlamalar dağlarda yankılanıyordu" diyerek 21 yıl önce köyünün nasıl yakıldığını anlatan 75 yaşındaki Remziye Tekin, o gün oğlunun eşi ve torununun diri diri yanarak can vermesine şahit oldu. Yüzünde o günden kalma birinci dereceden yanık iziyle yaşayan Remziye, toprağından koparılmanın ve dönmenin bedelini bedeninde taşıyor.
Alnındaki çizgiler, gülümsemesi, elindeki kırışıklıklar, bakışındaki hüzün ya da gülümseyen gözler anlatır yaşamının büyük bölümünü geride bırakan kadınların hikayesini. Aynaya her baktığında yaşamında bir günü hatırlatan izle yaşıyor 75 yaşındaki Remziye Tekin. Remziye'nin yüzünde 21 yıl öncesinden kalan yanık izi, köyündeki tüm evlerin yakılışını, o gün oğlunun eşi ve torununun yangında nasıl can verdiğinin hikayesini taşıyor. Her şeye rağmen ayakta kalan Kürt kadınları heybetli duruşlarını ruhuna yansıtıyor, yaşadıklarına rağmen toprak ve doğa bağını yeniden yakalamak için köyüne dönüyor.
'Çığlıklar dağlarda yankılanıyordu'
Lice'nin Henyat (Beğendik) köyüne diğer köylülerle birlikte dönen Remziye, yaşadığı her dakikayı dün gibi hatırlıyor. Askerlerin "PKK'ye yardım ediliyor" gerekçesiyle köylerini ateşe verdiklerini söyleyen Remziye, gözleri dolarak şöyle anlatıyor hikayesini: "Erkeklerin hepsi tarlalara gidip çalışıyorlardı. Sadece kadınlar köyde kalmıştık. Akşamüstü uçak dolaşmaya başladı. Bir anda baktık ki bütün mezralardan ateş yükseliyor. Ne olduğunu anlamadan bir anda bizim köyün içi askerlerle doldu. Evde kim var kim yok demeden, bizim evden çıkmamıza fırsat vermeden ateşe verdiler. Çığlıklar ağlamalar dağlarda yankılanıyordu."
'Oğlumun eşi ve torunum evde yanarak yaşamını yitirdi'
Köylerinde yüzü aşkın kişinin yaşadığını belirten Remziye, terk etmeden önce tarım ve hayvancılık yaptıklarını söyledi. Askerler tarafından sürekli baskı ve zulüm gördüklerini ifade eden Remziye, "Eskiden beri devletin Kürt halkına karşı büyük bir düşmanlığı ve halka yönelik ciddi saldırıları oluyordu. .Askerler köye gelip bize hakaret ettikten sonra tek kelime etmeden köyümüzü ateşe verdi. Evde oğlumun eşi ve torununun yanarak yaşamını yitirdi" dedi.
'Köyümüzde katliam yapıldı'
Vücudunda birinci dereceden yanıklarla zor kurtulduğunu dile getiren Remziye, "1994 yılında devlet köylerde yaşayan halklara yönelik darbe denilecek boyutta saldırı gerçekleştirdi. Köylerimizi, evlerimizi, topraklarımızı yakıp bizi yerimizden yurdumuzdan sürgün ettiler. Köyümüzü yaktıklarında önlerine çıkan köy halknı 'PKK'lidir' diye katlettiler. Resmen katliam yaptı devlet bizim köyde ve köyümüzü yakarken hayvanlarımızı da katlettiler" ifadelerini kullandı.
'Başka topraklarda yaşanılmıyor'
Köyden göç etmelerinin ardından Adana'nın Yüreğir ilçesine bağlı Misis Mahallesi'ne yerleştiklerini söyleyen Remziye, "Gittiğimiz yerde yaşam mücadelesi veriyorduk. Bilmediğimiz, tanımadığımız topraklara gidip yerleştik. 1998'de ise Adana da 6. 5 büyüklüğünde deprem oldu ve evimiz yıkıldı perişan olduk. Evimiz yıkıldığı için çadırlarda yaşadık" dedi. Adana'da aile olarak yaşayamadıklarını belirten Remziye, 1999'da Diyarbakır'a döndüklerini söyledi. Remziye köye dönüşlerin başlamasıyla birlikte de 4 yıl önce köyüne gidip yerleşti.
'Kimliğimizden toprağımızdan vazgeçmeyeceğiz'
Döndüklerinde köylerinde hiçbir şey kalmadığını ama yine de vazgeçmediğini belirten Remziye, "Kendi topraklarımızda kendi işimizi yaptık. Köyümüzde elektrik ve su yok ama biz yine topraklarımıza dönmeye karar verdik. Elektrikte olmasa da su olmasa de biz kendi topraklarımızda yaşayacağız" diye konuştu. Remziye, yaşadıklarını asla unutmayacağını söylerken eliyle yanan yüzüne dokunuyor ve şöyle davam ediyor: "Kürt olduğumuz ve Kürdistan topraklarında olduğumuz için bize hakkımızı verilmiyor. Kendi topraklarımızda yaşamamızı istemiyorlar ancak bizler asla kendi kültürümüzden, kimliğimizden va toprağımızdan vazgeçmeyeceğiz" dedi.
(gc/fk)