İran Rejimi gölgesinde sanatla direniş öyküsü
09:07
Rojda Oğuz/JINHA
İSTANBUL - Kadın dansçılarla sahneye çıktığı için İran rejimi tarafından "Ömür boyu danstan men" cezası alan sanatçı Keyvan Nazifi, sonsuz bir özgürlük alanı olan sanatla baskının arasındaki savaşı da örnekliyor. "Karnımın açlığına bir çözüm bulabiliyorum ama ruhumun açlığına bulamıyorum" diyen Keyvan şimdi ülkesinden uzakta. Bu yüzden "Bazen ağlıyorum bir çocuk gibi. Ama sabrediyorum rüyamı devam ettirmek için" diyor.
Rüyaların ve sonsuz özgürlüğün kapısını, renksiz ve soluk erkek dünyasında insanlara açan sanat, tarih boyunca otoritelerin hedefinde oldu. Baskıcı rejimlerin yarattığı acıyı, gerçeği gören sanatçıların vazgeçmedikleri tek şey kendilerini ifade ettikleri sanatları oldu. Ülkesi İran'dan 4 ay önce kaçıp İstanbul'a sığınan tiyatrocu, dansçı ve koreograf sanatçı Keyvan Nazifi'nin tek rüyası olan dans özlemi devam ediyor. Azeri bölgesi Urmiye'de doğan Keyvan, İtalya, Slovenya, Malezya, Tacikistan, Azerbaycan gibi birçok ülkede gösteri yaptı. Keyvan, 15 yıllık sanat hayatında 42 oyun ve dans performansında koreograflık, 10 dizi ve sinema filminde oyunculuk yaptı. Yaptığı dans gösterilerinin birkaçında kadın dansçıları oynattığı için İran rejimi tarafından hedef gösterilerek ömür boyu "İran'da dans edemez ve dans dersi veremez" cezası aldı. 70 kırbaç ve 4 ay hapis cezasını ise arabasını satarak ödeyen Keyvan, "Babam, arabamın parası ile çıkardı beni karakoldan. Kırbaçların parasını da ödedim. İran'da kadınların dans etmeleri yasak olduğundan tutuklandım. Dini yönde yapacağın her şey serbest ama sansürlüyorlar. Kadınların kıyafetleri ve hareketleri sansürleniyor" diye konuştu.
'Öğrencileri şeriattan uzaklaştırdığım gerekçesiyle baskı altındaydım'
Keyvan, sanatını icra ettiği süre içerisinde İran Rejimi tarafından birçok zorlukla karşılaştığını dile getirerek, "İsviçre'de bir dans festivali için hazırlık yapıyordum. Prova sırasında polis kapıyı kırıp silahlarla içeriye girdi. Öğrencilerimle birlikte beni gözaltına aldılar. Dersi ben verdiğim ve mekân benim olduğu için beni alıp öğrencilerimi serbest bıraktılar. Öğrencilerimi şeriattan uzaklaştırdığımı söylediler. 'ABD'nin kültürünü getiriyorsun' dediler. Ben de onlara 'ABD'nin kültüründe olan salsa, bachata değil, halk dansımız İran eski kültürümüzdeki danslardır' dedim. İçerisinde Azeri, Kürt, semah, Mevlana, Horasan dansı var dedim" şeklinde konuştu.
İran'da kadınlarla birlikte erkeklerin dans edemediğinin altını çizen Keyvan, "Grubumu İtalya, Malezya, Azerbaycan gibi birçok ülkede tiyatro festivaline davet ediyorlardı. Biz de diyalogsuz gösteriler yapıyorduk. Havaalanına 15 kişi beraber gidemiyorduk. İkişer üçer guruplarla kadınlar ve erkekler ayrı bir şekilde gidiyorduk havaalanına. Bize soruyorlardı 'nereye gidiyorsunuz' diye biz de 'turist olarak etkinliğe katılıp fotoğraf çekmek için gideceğiz' diyorduk" dedi.
'İran'da bir kadın bin erkekten daha fazla mücadele ediyor'
Katıldıkları gösterilerin büyükelçilik tarafından gizli fotoğraflandığını söyleyen Keyvan, gittikleri yerlerde de hicapla dans ettikleri anlattı. Keyvan, "Biz İran'da tanınan sanatçılar olduğumuz için bizi bulmak zor olmuyordu. Dans ederken kadınlar ve erkekler el tutamıyordu. Aralarında bir ucunu kadının diğer ucunu da erkeğin tuttuğu kumaşla ancak dans edebiliyorduk" diye konuştu. Bütün gizliliklere ve baskılara rağmen kadın dansçıların internet ve telefonla dans okuluna başvurduğuna değinen Keyvan, "İran'da kadınlar müzikle çok zor sanat yapabiliyorlar. Ama yine de yapıyorlar. İran'da erkek olmak kolay ama kadın olmak çok zor. Kadınlar tek başına şarkı söyleyemezler ama yanında bir erkekle zor izinler sonucunda yapıyorlar. İran'da bir kadın bin erkekten daha fazla mücadele ediyor. Yaşamdan tutunda sanata kadar her zaman mücadele ediyorlar" sözlerini kullandı.
'Karnımın değil ruhumun açlığına çare bulamıyorum'
Sanatını Türkiye'de devam ettirme umudu ile İstanbul'a gelen Keyvan, İran'da 3 defa polis tarafından gözaltına alındı. Hala üzerinde polis korkusu olduğunun altını çizen Keyvan, "10 parmağımı bastırttılar. Ertesi gün kültür evine giremedim. Sanatla bağımı kesmeye çalıştılar. Ömür boyu İran'da sanat alanında çalışmalar yapamayacağım ve öğretemeyeceğim. Türkiye'ye gelmeye mecbur kaldım. Karnımın açlığına bir çözüm bulabiliyorum ama ruhumun açlığına bulamıyorum" dedi. Keyvan, "Benim siyasi bir kimliğim yok. Ben sadece sanatımda devam etmek istiyorum. Ahlaksız bir sanatta yapmıyorum. Sadece kültür amaçlı çalışmalar yapıyorum. Dans, şiir, resim, sinema olmazsa kültür olmaz. Dans güçlü bir sanat ve ben onu devam edeceğim. Batının kültürünü değil kendi doğduğum ülkenin kültürünü devam etmek istiyorum. İtalya'da yaptığım gösteri sonrasında orada mülteci olarak kalabilirdim ama ben kalmadım" diye konuştu.
'Bizde Müslümanız ama IŞİD Müslümancılığını istemiyorum'
İran rejiminden kaçan birçok sanatçıdan söz eden Keyvan, "Keşke İran böyle olmasaydı. Sanatçılara sahip çıksınlar. Ben başka bir şey istemiyorum. Biz de Müslümanız ama IŞİD Müslümancılığını istemiyorum. Annelerimizin babalarımızın kültürlerini saklamak zorundayız yaşamak için. Benim gibi sanatçılara sesleniyorum. Bir kere 20, 30 yaşında olacaksın. Ama asla firavunlara baş eğmemelisiniz. Kendi rüyanızı devam ettirmek için mücadele verin. Ben kendi rüyamı devam ettiriyorum nerede olursa olsun. Bütün ailemi özlüyorum. Arkadaşlarımı, öğrencilerimi, ülkemin sokaklarını özlüyorum. Bazen ağlıyorum bir çocuk gibi. Ama sabrediyorum rüyamı devam ettirmek için. Sanatın sonu yoktur ama ömrün sonu vardır. Her zaman devam edeceğim. Ben savaşımı yaptım baş eğmedim. Kendi isteğimi kalbimin söylediğini yaptım" diye kaydetti.
(ro/dk/gc)