Savaştan geriye köprü altına sıkışıp kalan yaşamlar

09:05

Ceren Karlıdağ/ JINHA

İZMİR - Savaşın ve göçün beraberinde getirdiği yoksulluk, hastalık ve acı ile boğuşan Suriyeli sığınmacılar köprü altlarında yaşam mücadelesi veriyor. Köprü duvarına yazılı "Yaşasın şeriat" cümlesinden habersiz yaşlı kadın, "Bir gece ansızın her şeyi geride bırakıp yola koyulduk" diye ölüm yolcuğunu anlatıyor.

Suriye'de yaşanan iç savaşın ardından hemen her kentte savaşın derin izlerini taşıyan "sığınmacı"lara rastlamak mümkün. Yoğun göç alan kentlerden biri de İzmir. Avrupa'ya göç etmek için önemli bir kapı olarak görülen İzmir'de o kapıdan geçmek isteyen Suriyelilerin yaşamları ise İzmirli esnafların en gözde ticareti haline gelmiş 25 liralık can yeleklerine bağlı. Bu parayı dahi bulamayanlar ise köprü altlarında yaşam mücadelesi veriyor.

Bir gecede değişen yaşamlar…

İzmir Otogarı'nın hemen çıkışında bulunan bir köprü altında Halep'ten gelmiş 3 aile yaşıyor. "Yaklaşık on aydır buradayız" diyor ailenin büyüğü yaşlı bir kadın. "Çocuklarımdan bazıları orada DAİŞ'e karşı savaşıyor" diye devam ediyor. Ara ara gözleri doluyor anlatırken, sonra ayaklarındaki yaraları göstererek, yaralarının diyabet hastası olduğu için oluştuğunu söylüyor:"Çünkü ilaçlarımı alamıyorum, çünkü tedavi olamıyorum." Çatışmaların yoğun yaşadığı bir gün sabaha doğru saat 04.00'da yola koyulup her şeyi terk etmek zorunda kaldıklarını söyleyen kadın, DAİŞ'in tüm komşularını katlettiği ana şahit olduğunu söylüyor. Bunu söylerken savaşın ardından yaşamını kuruduğu köprünün duvarına yazılmış "Yaşasın şeriat" cümlesinden habersiz.

Sonra 4 torunu geliyor yanımıza. Çocukların sağlık durumlarının genel olarak kötü olduğunu ama içlerinden bebek olanının çok hasta olduğunu anlatıyor. Çocuklar her şeye rağmen gülümsüyorlar. Babaanneleri ise en çok onlar için tedirgin olduğunu söylüyor ve devam ediyor:"Çocuklarımız, kızlarımız, torunlarımız kaçırılır, başlarına kötü şeyler gelir diye korkuyoruz. Burada böyle şeyler çok oluyor."

'Çok kan aktı, doktora gidemedik'

Sonra çocuklar annelerinin yanına götürüyor bizi, genç kadının adı Ayşe. "Resmi yaşım 24 ama savaşın ardından en az 100 yaşındayım" diyen Ayşe, savaşın en acı yüzünü gören kadınlardan. Göç yollarına, yabancı memleketlerin bilinmeyen sokaklarına hamille bir kadın nasıl dayanır ki sorusunun yanıtı Ayşe'de saklı. "Dayanamaz" diyor Ayşe. Nitekim kendi de 4 aylık hamilleyken düşürmüş bebeğini. Utanıyor, anlatamıyor yaşadığı acıyı. "Ne olduğunu bilmiyorum, çok kan aktı. Çok kan aktı ve doktora gidemedik" diyor yalnızca. Ayşe sırtını yasladığı köprü duvarında sessizce oturup bir doktorun gelip yardım eli uzatmasını bekliyor.

Kadınların genel olarak en büyük sıkıntıları ise idrar yolu enfeksiyonu. Pek çoğu hijyensiz koşullarda çeşitli hastalıklara yakalandıklarını bir de sütleri kesildiği için bebeklerini emziremediklerini söylüyor. Her güneş doğuşunda ve batışında tek hayallerinin memleketlerine dönmek olduğunu söyleyen kadınlar "En azından çocuklarımızın sağlıkları için bize yardım edin" diye ekliyor.

(zd)