Acılara rağmen yaşama yeniden tutunmak…
09:00
Ruşen Binici/JINHA
DÊRİK - DAIŞ çetelerinin Şengal'e yönelik saldırısında eşi, eşinin babaannesi, 3 çocuğu ve kızkardeşi ile kaçarken 9 aylık hamile olan Hayat Hacı Hanım, çocuğunu da yolda doğurmak zorunda kalıyor. Günlerce aç, susuz bir şekilde kaçan Hayat ve ailesi kadın gerillaların yardımıyla Newroz Kampı'na ulaşıyor. Hanım yaşadıkları travmayı halen atlatmasa da tüm acılara rağmen yaşama yeniden tutunduklarını söylüyor.
YPG/YPJ'nin açtığı koridor sayesinde DAIŞ çetelerinin Şengal'e yönelik saldırısından kurtulan bir kısım Êzidî Rojava Kampı'na yerleştirildi. Katliam ve saldırılardan kurtulmayı başaran Êzidîler, halen yaşadıkları travmayı atlatmasalar da yeniden yaşama tutunmaya çalışıyorlar. 3 Ağustos 2014 yılında Şengal'e yönelik yaşanan saldırıdan kurtulmayı başaranlardan 26 yaşındaki Hayat Hacı Hanım'ın anlattıkları yaşanan vahşeti apaçık ortaya koyuyor.
'Tam bir kıyamet yaşanıyordu'
Üç çocuk annesi Hayat, DAIŞ çetelerinin Şengal'e yönelik ilk saldırısını anlatarak, "Gece saat 02.00'da bazı yerlerden çatışma sesleri geliyordu. O esnada akrabalarımızdan biri telefon açarak 'savaş başladı' dediler. Kalktık hazırlığımızı yaptık. DAIŞ çetelerinin geldiğini, gelip bize saldıracağını anladık. Bazı bölgelerde çok şiddetli bir savaş yaşanıyordu. Sabah oldu baktık insanlar Şengal'den kaçıyorlar, tam bir kıyamet yaşanıyordu. Arabalarımız vardı, çocukları da alarak bir yerlere gitmemiz gerekiyor dedik. Geliyê Derez'e gitmeye karar verdik. Yola çıktık bir mıntıkada durduk çünkü orada su vardı, zaten yiyeceğimiz yoktu. Yola çıkarken yanımıza 10 ekmek, 2 kilo domates almıştık. O anda tek derdimiz çocuklarımızı kurtarmaktı" dedi.
'Güvendiğimiz peşmergeler kaçıyordu'
Yola 17 kişi ile çıktıklarını dile getiren Hayat, kaçış esnasında çok güvendikleri peşmergelerin de kaçtığını belirtti. Geliyê Derez'e çok büyük sıkıntılar ve acılar içinde vardıklarını kaydeden Hayat, "Ben hamileydim, yürüyemiyordum. Bir iki gece orada kaldık, hiç kimsenin bizden haberi yoktu. İnsanlar her gün 'peşmergeler gelip bize bir yol bulacak' diyorlardı. Tabi ki tüm bunlar yalandı, daha DAIŞ çeteleri alana girmeden onlar bizi o canilerin içerisinde savunmasız bir şekilde bırakarak kaçıp gittiler" ifadelerinde bulundu.
'Çocuklarını, yaşlılarını yollarda bırakıp gidenler oldu'
Küçük çocukların açlığa ve susuzluğa dayanamadığını dile getiren Hayat, "Etrafımızda çok kötü olaylar oluyordu. Şengal Hastanesi'nde 20 genç kadın vardı, tek bir kişi bile kalmadı. Çeteler erkeklerin kafasını kesiyordu. Açlık susuzluk bir yandan, korku bir yandan tek derdimiz çocuklarımızı sağlam bir yere ulaştırmaktı. Nereye gideceğimizi bilmiyorduk. 5 gün Geliye Derez'de kaldık. Artık oradan çıkmamız gerekiyordu. Yürümeye başladık o esnada eşimin babaannesini yürüyemediği için bıraktık daha ilerlememiştik tekrar onun yanında döndük. Bir süre sonra yaşlı olduğu için, açlık, susuzluk, yorgunluk ve sıcaktan dolayı yaşamını yitirdi. Toprağı kazdık ve onu gömdük. İnsanlarımızın cenazelerini orada bıraktık yola koyulduk. Bizim için bundan daha ağır bir şey yoktu. Bazı insanlar çocuklarını, yaşlılarını bırakıp gidiyorlardı, bu kadar çaresiz bir durum vardı" şeklinde konuştu.
'4 yaşındaki oğlum günlerce dağlarda yalınayak yürüdü'
Yola çıktıklarında 3 aile olduklarını ancak sonrasında birbirlerinden koptuklarını ifade eden Hayat sözlerine şöyle devam etti: "Ben, 15 yaşındaki kız kardeşim, üç çocuğum ve eşimle birlikte tek başımıza kaldık. Hedefimiz suyun olduğu bir yere gitmekti. Aralıksız saatlerce yürüdük, ama adım atamıyorduk, ben 9 aylık hamileydim. Bir çocuğum 4 yaşında diğeri 5 yaşındaydı. Küçük oğlum dağlarda günlerce ayakkabısız yürüdü. Eğer kız kardeşim bizimle olmasaydı diğer çocuğumu kurtaramazdık. Kız kardeşim çocuğumu kucağında taşıyordu. Benim de tüm vücudum şişmişti. 10 saat yürüdükten sonra dinlenmek için bir yerde durduk. Eşim birazda kilolu olduğu için çok zorlanıyordu. 'Artık yürüyemem' dedi. Çocuklarım kafalarını taşın üzerine koyarak uyudular. Daha yarım saat geçmemişti ki, DAIŞ çetelerinin bizim bulunduğumuz bölgeye geldiklerini duyduk."
'Bebeğimin göbek bağını eşim kesti'
Yürümeye devam ettikleri sırada doğum sancılarının başladığını söyleyen Hayat, "Eşimi uyandırdım, doğumum başladı dedim, çok korktu 'hayır' dedi, çünkü hiçbir şey yapamıyordu, çok çaresizdi sadece ağlıyordu. Eşime metanetli ol dedim. Gittikçe sancılarım artmaya başladı. Sabah saat 06.00'da bebeğim dünyaya geldi. Ne yapacağımızı bilmiyorduk, ben eşim, 15 yaşındaki kız kardeşim ve 3 çocuğumla birlikte tek başımıza kalmıştık. Bebek doğdu ve göbek bağının kesilmesi gerekiyordu. Eşim göbek bağı nasıl kesilir bilmiyordu ama mecbur kaldığı için göbek bağını kesti. Ben mi ölürüm bebek mi ölür beli değildi. Öyle bir ortamda doğum yapmak kadar kötü bir şey yoktu. Ne bir su, ne de bir kıyafet vardı. Daha sonra bebeği bir beze sardık ve bir ağacın gölgesine bıraktık. Çocuğu yıkayacak suyumuz, verecek sütüm de yoktu. Kaldığımız yer güvenlikli olmadığı için oradan çıkmamız gerekiyordu. Doğumdan 4 saat sonra oradan ayrıldık. Bebeğim katliamın 8. günü dünyaya geldi. Bir değnekten destek alarak yürümeye çalışıyordum" dedi.
'Bebeğe Öcalan ismini verdik'
Hayat, ulaştıkları Çelmera alanında tam bir kıyametin yaşandığını ifade ederek, "Bazı insanlar çocuklarını ağaçların, taşların dibine bırakıp gidiyorlardı. Yürüyemeyen yaşlıları bırakıp gidiyorlardı. Bir gece orada kaldık 9. günümüz dolmuştu ki biri bize 'burada oturun gerillalar geliyor' dedi. Bize biraz erzak geldi, bezlerden gölgelik yaptık ve orada oturduk. İki kadın gerilla bize doğru geldi. Durumumuzu sordular, bizde bebeğin yolda doğduğunu söyledik. Bebeği kucaklarına alıp baktılar. Daha sonra bize bebeğe içirmemiz için bir kutu süt getirdiler ve orada beklememizi söylediler. Daha sonra yine iki kadın gerilla geldi. Bebeğin adını sordular, isim takmadığımızı söyledik, bir iki isim söylediler, daha sonra o isimlerden Öcalan ismini koyduk. Bizi alıp götürdüler, yemek verdiler, doktor getirdiler. 2 gece onların yanında kaldık. Daha sonrada bizi Rojava'ya Newroz kampına getirdiler. Bir yıldır Newroz kampındayız yeniden yaşamımızı örgütlemeye çalışıyoruz. Tüm acılara rağmen kendimizi yeniden yaratabilmek için eğitimler alıyoruz" diye belirtti.
(mg)