Kadınlar soğan tarlalarında güvencesiz ve düşük ücretle çalışıyor
09:01
Nurcan Yalçın/JINHA
ANKARA - Kürdistan'daki savaş politikaları nedeniyle ekonomik sorun yaşayan binlerce aile, batı illerinde güvencesiz ve düşük ücretle mevsimlik işlerde çalışıyor. Ankara'nın Polatlı ilçesinde soğan tarlalarında çalışan kadınlar, zorlu yaşam koşullarından bahsederek, ırkçı saldırılardan dolayı ise can güvenliklerinin de olmadığına dikkat çekti.
Devletin 40 yıldır Kürdistan'da yürüttüğü savaş politikalarından dolayı göçe zorlanan ve yoksulluk sınırına dayanan on binlerce aile yaşamlarını idame ettirmek için mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Her yıl on binlerce ailenin mevsimlik göç dalgasıyla gittikleri Türkiye'nin batı illerinde karşılaştıkları zorluklar ve baskılara göğüs gererek çalışmak zorunda kalıyor. Her yıl Kürdistan'ın farklı illerinden, Ankara'nın Polatlı ilçesine giden mevsimlik işçiler, uçsuz bucaksız soğan tarlalarında çalışıyor. 6 ay boyunca elektriğin ve suyun olmadığı çadırlarda yaşayarak, kışın dondurucu soğuklarına ve yaz aylarının kavurucu sıcaklarına katlanmak zorunda bırakılıyorlar. Tüm bu zorluklara rağmen kadınların yaşamı kolaylaştırmak için yaratıkları alternatifler gözden kaçmıyor. Toprağı bir metre derinliğine kazarak buzdolabı niyetine kullandıkları dikkat çekiyor. 12 saat ucuz iş gücüyle tarlalarda kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden çalışıyorlar. Kürdistan'ın farklı illerinden giden mevsimlik işçisi kadınlar, yaşadıkları zorlukları JINHA'ya anlattı.
'Çalışma ve yaşam koşulları çok zor'
15 yıldır mevsimlik olarak çalıştıklarını söyleyen 35 yaşındaki Suzan Doğuhan, yaşadıkları zorlukları şu sözlerle anlattı: "Ailem daha öne Diyarbakır'ın Lice ilçesinde yaşıyormuş ancak devletin savaş politikaları nedeniyle 40 yıl önce göç etmişler. Şimdi Hatay'ın Dörtyol ilçesinde yaşıyoruz. Başka geçim kaynağımız olmadığı için 15 yıldır mevsimlik işçi olarak çalışıyoruz. Biz her yıl Ankara'ya geliyoruz. Çok büyük zorluklar yaşıyoruz. Ben 6 yaşındaki küçük kızımı burada doğurdum. Çadırlarda yaşıyoruz. Su yok elektrik yok. Ateş yakıp yemek yapıyoruz. Banyo ve tuvalet sorunu var. Çalışmanın yanı sıra çadırlarda yaşamanın ayrı bir eziyeti var. 6 ay kolay değil böyle bir yaşam sürmek. Yağmur yağdığında çamurun içinde kalıyoruz. Yazın sıcak havalarında çok sıcak olduğu zaman ayrı bir zorluğu var ne ağaç var, ne gölgelik var. Çadırların içinde insan boğuluyor."
'Korkuyoruz ama gelmek zorundayız'
Okulların açıldığını ancak çocuklarını okula gönderemediğini ifade eden Suzan, üç çocuğunu çevre köylerde bulunan okullara misafir statüsünde gönderdiğini dile getirdi. Suzan, "Ben önce tarlada çalışıyordum ama kaç yıldır benim eşim çavuş olduğu için ben çadırlarda kalıyorum. Çocuklara bakıyorum, su getiriyorum, ekmek pişiriyorum. Komşuların işlerini görüyorum. Hem gidip çalışmak hem gelip çadırlarda iş yapmak çok zor. Su taşıyoruz, ekmek pişiriyoruz ve elde çamaşır yıkıyoruz" şeklinde konuştu. Bu yıl yaşanan ırkçı saldırılara dikkat çeken Suzan, "Geldiğimiz yerlerde eğer onların bir gün işlerini yapmasak bize selam dahi vermiyorlar. Bu yıl yaşanan savaştan dolayı Kürt işçilere saldırıyorlar. Korkuyoruz ama gelmek zorundayız. Gelmesek açlıktan ölürüz çünkü yapacak başka işimiz yok. Burada 6 aylık kazandığımız parayı götürüp 6 ayda tüketip tekrar geliyoruz. Bizde herkes gibi topraklarımızda yaşamak istiyoruz ama savaştan dolayı gidemiyoruz. Eğer kendi memleketimizde olsaydık bu zorlukları yaşamazdık" sözlerine yer verdi.
'Çalışmak zorundayız çünkü farklı alternatifimiz yok'
Diyarbakır Karacadağ'dan Ankara'ya gelen 25 yaşındaki Hülya Eren ise, 6 yıldır mevsimlik işçi olarak çalıştığını söyleyerek, "Mayıs ayından beri gelmişiz daha ailemizi görmemişiz. Ben en çok annemi özledim. Bu tarlaların ekiminden başlıyoruz çapasını yapıyoruz. Şimdi tüm soğan tarlalarını topladık. Üç çeşit olarak ayıklıyoruz ve torbalara koyuyoruz. Bir hafta sonra evlerimize gideceğiz. Yaptığımız iş çok zor, insan mecbur olmasa bu işi yapmaz ama biz yapmak zorundayız. Çünkü başka alternatifimiz yok. 40 yıldır savaşın sürdüğü bir memlekete iş alanlarının yaratılması ve yatırımın yapılması mümkün değil" dedi.
'Güvencesiz ve düşük ücretle çalışıyoruz'
Günlük 12 saat zor ve güvencesiz koşullarda çalıştıklarını kaydeden Hülya konuşmasına şöyle devam etti: "Güvencesiz ve düşük bir ücretle çalışıyoruz. Bizde insan gibi yaşamak istiyoruz. Emeğimizin karşılığını almak istiyoruz. Burada onlara çalıştığımız için bize bir şey demiyorlar ama işleri bittiği gibi selamını da kesiyorlar. Düşman gözüyle bize bakıyorlar. Çoluk çocuk ailecek geliyoruz çok tehlikeli can güvenliğimiz yok. Bu sene yaşananlardan dolayı bizlerde çok kaygılıyız."
Kış aylarının gelmesiyle birlikte topak işini bitiren birçok mevsimlik işçinin ise ikinci durağı Çukurova narenciye bahçeleri…
(mg)