Reşîye tüm baskılara rağmen komünal yaşamı örüyor

09:02

Filiz Zeyrek/JINHA

ELÎH - Tarihi ve komünal yaşamı sürdüren kimliği ile 1990'larda çatışmalar bahanesiyle boşaltılmak istenen bu günlerde ise baraj bahanesiyle insansızlaştırılmaya çalışılan 400 nüfuslu Hasankeyf'e bağlı Kara (Reşîye) Köyü topraktan kopmamış ve kolektif yaşamı sürdürmekte ısrar ediyor. Bütün köy işlerinin imece usulü ile yapıldığı köyde yaşayan kadınlar, "Biz böyle bildik böyle yaşadık, hayatımız böyle daha kolay oluyor" diyor.

Her işin imece usulü ile yapıldığı Batman'ın Hasankeyf ilçesine bağlı Dicle Nehri kıyısındaki Reşîye Köyü kolektif yaşam için en doğal örneklerden biri. Kurulduğunda bu yana ortak üretimin esas alındığı köy kimlik ve kültürüne bağlılığı nedeniyle tarihi boyunca devletin hedefi olmuş. 1990'lı yıllarda çatışmalar bahanesiyle insansızlaştırılmaya çalışan köylüler buna karşı direnişi ve yerlerini terk etmemiş. 2000'lerden sonra ise bu defa Ilısu Barajı nedeniyle boşaltılmaya çalışılmış ve buna da kolektif dirençle karşı durmuş. Asimilasyon, baskı ve göçertme politikalarına karşı direnişi ile bilinen köydeki yaşam ise kadınlar eliyle imece usulü üretiliyor ve örülüyor.

"Biz böyle bildik böyle yaşadık, hayatımız böyle daha kolay oluyor" diyen 400 nüfuslu köydeki kadınlar, üzüm bağlarında bağbozumu ile birlikte pekmez, pestil, cevizli sucuğu ortak üretimle kışa hazırlıyor ve paylaşıyorlar. Pekmez mevsiminde Reşîye Köyü'ndeki kadınlara ortak yaşamı nasıl ördüklerini sorduk.

'Biz böyle öğrendik'

"Ben bu köyde doğdum ve büyüyüp bu köyde de evlendim. Kendimi bildim bileli biz tüm köyde yaşayanlar olarak bir birimize yardımcı oluyoruz bir aile gibi, asla ayrım yapmayız tam tersi birimizin sorunu hepimizin sorunudur" diyen Bahar Tüncer (37) doğal bir yaşam sürdüklerini anlattı. Bir gün önceden işlerin nasıl paylaşılacağını planladıklarını aktaran Bahar, "Biz bir gün önceden kimin işi yapılacağını belirliyoruz ve sabah erkenden uyanarak ona yardıma gidiyoruz. Bir başka günde onlar bize yardıma gelir ve işlerimizi daha çabuk yapmış oluyoruz, başka işlere de zaman ayırmış oluyoruz. Şuan teyzemlerin pekmez işi var ve biz ona yardıma gelmişiz bir günde yapılacak işi birkaç saatte bitirmiş olacağız. Yarında başka bir komşumuzun pekmez işi var ve ona da gideceğiz diğer günde bana yardıma gelecekler" diye konuştu. Bahar 1990'lardan bu yana devlet baskısı ile karşılaştıklarını söyleyerek ortak tavırla bu saldırıları boşa çıkardıklarını söyledi.

'Savaş ve göç hayatlar kadar toprakları da vuruyor'

Aynı köyde yaşayan 45 yaşındaki Emine Toy ise baskılar nedeniyle köydeki bir çok kişinin gittiğini bu nedenle üretimin azaldığını aktardı. Ancak yılmadıklarını ve büyük bir kısmının topraklarını terk etmediğini belirten Emine eski günleri anarak şunları söyledi: "Eskiden kazanlarla pekmez yapar satarak geçimimizi sağlarken, şimdi ancak kendimize yetecek kadar yapabiliyoruz. Sadece üzüm değil diğer tüm hasılatlarda büyük bir düşüş var sebebi de köylülerin göç etmesidir çünkü terk edilen bağ ve bahçelerin bakımsız bırakılmasıdır. Eskiden köyümüz bereketli ve verimli topraklara sahip bir köydü. Gerek iklimlerin değişmesi gerek bir zamanlar kurak bırakılmak zorunda kalması verimliliği düşürmüş ve daha fazla emek sarf edilmesini beraberinde getirmektedir."

Köy yaşamından kopmak istemediklerini belirten Emine, "Köy yaşamına alışmışız, çocuklarımız köy yaşamına alışmış, burada her türlü meyve ve sebzelerimiz mevcut ve çocuklarımızın yaşamasını sağlayacak topraklarımız var. Şimdiye kadar köyümüzü terk etmediğimiz gibi şimdide terk etmeyeceğiz. Tek dileğimiz barışın gelmesi ve huzur içinde herkesin yaşamasıdır" dedi.

(fk)