Çamlıhemşinli kadınlar: Bizim terk derdimiz doğamız, bu yola baş koyduk

09:01

Sibel Yükler-Duygu Erol/JINHA

RİZE – Doğanın çetin şartları içinde, yeşilini ve yaylasını talan etmeye kalkanlara karşı Karadenizli kadınlar büyük mücadele gösteriyor. ‘Toprakla olan hayatı da kadın kurguluyor’ diyen Fırtınalar İnisiyatifi’nden Çamlıhemşinli kadınlar, doğdukları toprakları terk etmiyor. Yeşil Yol’a karşı da mücadele veren Çamlıhemşinli genç kadınlar bu yola baş koyduklarını belirterek, “Bizim terk derdimiz yaylalarımız, doğamız. Burada var olmak bile bir direniş’” diyor.

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde yaşayan Fırtınalar İnisiyatifi üyeleri Tülay Gülay, Susem Nur Karayalçın ve Özlem Erol, Karadeniz’deki yaşam mücadelesini ve kadınların doğa için direnişini JINHA’ya anlattı.

Yeni adı Konaklar mahallesi olan Makrevis’te doğanın içinde yaptığımız söyleşide, öncelikle yeşil yol mücadelesini anlatan Tülay, Susem Nur ve Özlem, aslında bu proje yol demediklerini bunun bir talan olduğunu belirtti. “Kendi rantları için yaptıkları bir proje olduğunu düşünüyoruz” diyen Susem Nur, düzeltilmesi gereken yollar varken Yeşil Yol yapılmasının başka bir amacı olmadığına dikkat çekti. Susem Nur, Fırtınalar İnisiyatifi olarak Yeşil Yol’a karşı mart ayından itibaren mücadele içinde olduklarını söyleyerek, “Bu bir ağaç kesme olayı değil, çok az coğrafya bilgisi olan biri de bilir ki, 2000 metrenin üzerinde ağaç yetişmez. Samistal yaylasında da bodur ağaçlar vardır ve taşlıktır. Bize ağaç kesmeyeceklerini söylüyorlar. Ağaç yok ki kesesin. Koskoca bir kayayı patlatma kararı aldılar, altında evler var. ‘Evler yıkalabilir sorun değil, yeniden yapmanıza izin vereceğiz ’ gibi olaylar yaşandı” dedi.

‘Önce kendi yollarımızı iyileştirin’

Susem Nur, Samistal Yaylası’nın küçük bir yolu olduğunu ve oraya ikinci bir yol yapmaya kalkışıldığında patika yolun ineceğini belirterek, “Madem bize bir hizmet vermek istiyorsun o zaman o yolu iyileştir. Halihazırda olan yolu düzeltsinler yeter. Karayolları yüzde 80 eğilimle yaylalara yol yapıyor. Yüzde 80 eğimle bu yoldan inilmez. Bundan 4 sene önce de patika açmak için arkadaşlarımız oldu, hala buna çabalıyoruz. Biz kendi elimizden geldiğince her şeyi yapacağız” diye konuştu.

‘Bu yola baş koyduk’

Tülay ise, “İhtiyacı olan bir mahallenin yolu yapılmıyor, ama 3200 kilometreye kadar çıkan bir dağda yol yapmaya çalışıyorlar” diyerek şöyle devam etti: “Samistal çok taşlık, orayı patlatmadan imkanı yok yol yapılamaz. Ve bir taşın patlaması demek doğada yaşayan bütün canlıların talan edilmesi demek. Samistal’da artık kuş bile ötmüyor. Samistallı’yım ve yaylaya gittiğimiz biz de çalışıyoruz. Fırtınalar İnisiyatifi, bu yola baş koymnuş ama farklı görüşlerden insanların bir araya geldiği bir grup. Bizim terk derdimiz yaylalarımız, doğamız.”

Seçimin ardından yeni bir yol söylentisi

Tülay, seneye neler yaşancağını bilmediğini söyledi. Susem ise, “Seçimi atlattıktan sonra Yeşil Yola eklenen yollar duyduk. İki yayla arasında yapılacak yeni bir yoldan bahsediliyor. Olay şu an Yeşil Yol yaylasından tamamen saptı. Önümzdeki sene hangi yolu nereye bağlayacaklar hiç belli değil” diye konuştu.

‘Çok gergin ve zor bir süreç atlattık’

Yeşil Yol direnişi sırasında Samistal’da olmayan, merkezde bulunan Özlem de, “Ama buradan sıcağı sıcağına takip ettik, araçların, polislerin geçişini takip ettik. Çok gergin ve zor bir süreç atlattık. Biz gençleri yerel görünmediğimiz için devlet görevlileri dikkate almıyorlar ve daha sert, şuursuz davranabiliyorlar. Ancak oradaki kadınlar daha yereli temsil ettiği için şuursuzca davranamıyorlar” diye konuştu.

‘Burada var olmak bile bir direniş’

Kurduğu iş ile 6 senedir Çamlıhemşin’de var olmaya çalışan Özlem, “Burada var olmak, durmak bile bir direniş. Burada herkesin rolü çok önemli. Onlar nurada yereli temsil ettikleri ve daha tecrübeli oldukları için onların dinlenmesi ve sözlerinin etkisi daha yüksek. Biz de burada onları tetikleyen unsur olarak oradayız gençler olarak. Biz onları yönlendiriyoruz, onlar da bize destek veriyor. Haber vermek, komüniti oluşturmak. Konuşması bile önemli, çünkü eskiden bunlar konuşulmuyordu” dedi.

Çamlıhemşinli kadınların mücadelesi

Tülay, Özlem ve Susem Nur, Çamlıhemşinli olsalar da bir müddet şehir dışında yaşadıklarını ancak Çamlıhemşin’e yeniden dönüş yaparak burada mücadeleyi sürdüklerini söylüyor.

“Biz bir sürü şeyden feragat ederek mücadele edeceğiz. Hepimiz buraya yeniden döndük. Çamlıhemşin dışında yaşıyorduk, yeniden döndük” diyen Tülay, nedenini şöyle açıkladı: “20 sene İzmir’de yaşadıktan sonra orada yapamayacağımı anlayıp geri geldim. Ben memleketimde eskisi gibi yaşamak istiyorum. Kendi yaylama yürüyerek çıkmak istiyorum. Patika yolumu yapınca Turizme açacakları söyleniyor. Turizme açılacak o kadar yer varken oralar bırakın da yayla turizmi olarak kalsın.”

‘Ekoturizm içinde hareket etmek istiyoruz.’

Ancak burada yaşamaya devam etmenin bir takım zorlukları da var. Tülay, arazilerin çok dik ve sarp olması yüzünden hayvancılık yapmanın çok kolay olmadığını belirterek, “Her şeyi kendi imkanlarınla yapmak zorundasın. Turizmle uğraşıyoruz. Turizm bilinçli bir şekilde yapılırsa güzel bir şey. Ama şu anki gibi düşünülürse Ayder gibi olacak, bizim tek korkumuz bu” dedi.

Tülay, tamamıyla bir ekoturizm içinde hareket etmek veya butik hareket edebilmek istediklerini, bölgede çekilen film ve dizilerin çok fazla insan çektiğini ancak bunun iyi yahut kötü olduğunu henüz anlayamadıklarını söyledi. Ekoturizm yapmak istediklerini belirten Susem Nur ise, “Biz ekoturizmi yapabiliyor muyuz? Millet henüz ona hazır değil. Bunun en basit adımı yere çöp atmamaksa bunu yapamıyoruz” dedi. Tülay da, “Her gidenin arkasından çöp topladım. Biz şöyle yapıyoruz. Hayvanların yiyeceklerini ayrı poşet, yanacak olanları ayrı poşete koyup dönüştürüyoruz. Gelenler de bu şekilde yapsın istiyoruz” diye konuştu.

‘Karadeniz’de kadınlar güçlü olmak zorunda’

Tülay, Karadeniz’deki kadınların mücadelesini ise şöyle anlattı: “Karadeniz’de kadınlar güçlü olmak zorunda. Çünkü eskiden burada çalışma alanı olmadığı için erkeklerin hepsi gurbetteydi, kadın tek başına çocuklarını da büyütecek işleri de tek başına yürütecek. Erkekler hep dışarıda olduğu için kadınlar da onların önünde olmuş, daha güçlü durmuş. Özellikle eski nesilin özgüvenleri çok yüksek. Çocukları tek başına büyütmüş, ineğe bakmış, yaylaya gitmiş. Doğa da çok çetin. Her yere tımanabilirim, çünkü doğa bunu alıştırdı. Biz odunlarımızı sırtımızda patika yollarda saatlerce yol giderek taşırdık ve bunu kadınlar yapardı.”

‘Toprakla olan hayatı da kadın kurguluyor’

İstanbul’daki İklim Konferansı’na katılan Özlem Erol ise, “Yerel mücadelede bulunan kadınlarla birlikte gittik. Mücadelede kadının yeri konferansında büyük kadınlara bıraktık. Özellikle dış basına sesimizi duyurmuş olduk. Mücadeleyi gösteren kadınlar dünyaya bu sesi duyurdu” dedi.

Çevre mücadelesinde kadının rolünü anlatan Özlem, “Burada var olmak zor. Ev hayatını kadınlar kurguluyor, ancak dışarda toprakla olan hayatı da kadın kurguluyor. O nedenle kadınlar toprağa ve doğaya daha çok bağlılar burada. Kadınlar herhangi bir durumda daha çok tepkiş gösterebiliyor. Erkekler daha geç anlıyor durumu” diye konuştu.

(fk)