Şebnem'in 'öteki' kimlikleri
09:00
Özgü Özütok/JINHA
İZMİR- Şebnem Karakuş (24) görme engelli genç bir kadın ve kendi kimliğini "KAVAL" şeklinde bir kısaltma yaparak tanımlıyor ve bunu da müthiş özgüveni ve yüzünden eksik etmediği tebessümle şöyle açıklıyor: "Kürt, Anarşist, Vejetaryen, Agnostik ve Lezbiyenim. Benim şu anda ayrımcılığa uğramadığım, ötekisi olmadığım hiçbir ortam yok."
Şebnem, Ege Üniversitesi'nde Mütercim Tercümanlık bölümünde okuyor. Görme engelli olan Şebnem, daha önce tarih bölümünde lisans eğitimini tamamlayıp, bir sene kadar devlet memuru olarak çalışıyor. Tarih bölümünde okurken yaşadıklarından tutun da öğrenci yurtlarına, oturduğu yerden, görme engeliyle ilgili mağduriyetine ya da memurluk geçmişine kadar toplumun keskin ve peşin yargılamalarına maruz kalıyor. "Bunlara maruz kalmasaydım, bugün ortaya koyduğum ve tanımlamaktan hiç çekinmediğim kimliğimi bulamazdım" diyen Şebnem, kendisine dayatmak istedikleri hayata karşı çıkış öyküsünü JINHA'ya anlattı.
'İyi ki de ötekileştirilmişim, yoksa kendimin ve amaçlarımın bu kadar farkına varamayacaktım'
Ege Üniversitesi'nde Tarih Bölümünü bitirdikten sonra tekrar üniversite sınavını kazanıp şu anda mütercim tercümanlık okumaya devam eden Şebnem, "Tarih bölümünde hazırlıkla birlikte 5 yıl eğitim aldım. Bitirdikten sonra tekrar üniversite sınavına girip mütercim tercümanlığı kazandım. Tarih bölümünde çok zorlanırdım çünkü 'Ermeni soykırımı denilen bir şey yoktur' şeklinde ders işleniyordu. Bütün kırılgan kimliklere sövercesine konuşuluyordu. Siz sesinizi çıkaramıyorsunuz. İsmi sadece Zozan olduğu için, Rojda ya da Devrim olduğu için arkadaşlarımıza dayatmalarda bulunuyorlardı. Şu anda kazandığım kimliği tarih bölümünde karşılaştıklarımla kazandım. Orada öteki olmanın ne demek olduğunu tecrübelerimle fark ettim. İyi ki de ötekileştirilmişim, yoksa kendimin ve amaçlarımın bu kadar farkına varamayacaktım" diyor.
'Lezbiyenler daha önceden yakalandı'
Şebnem, öteki olmanın sancısını henüz okul yaşlarında tadıyor. Bir öğrenci yurdunda kaldığı zaman lezbiyen olduğunun sezilmesiyle birlikte kendisine hemen uyarılarda bulunuluyor. Şebnem yurt yıllarında kendisine yöneltilen baskıyı şu şekilde aktardı: "Benim yanımda hep kız arkadaşlarım olduğundan lezbiyen olduğumu kısa sürede anladılar. Bana 'Burada lezbiyenler daha önce yakalandı, içinizde eğer öyle birisi varsa dikkat edin' dediler. Bana direkt mesaj vererek uyardılar."
'Keşke sizin yaşayacağınız ayrı mahalleler, siteler olsa'
Yurt sürecinden sonra yaşının ilerlemesiyle birlikte Şebnem'in toplumla çatışma süreci daha da dik bir ivme kazanıyor. Hayatın her alanında yaşadığı ayrımcılık, dışarıdan gelen tehditkâr yorumlar, onu yıldırmanın aksine, topluma karşı savunma mekanizmaları geliştirme zorunluluğunu ortaya çıkartıyor. Şebnem, lezbiyen kimliği kadar engelli kimliğinin de bu zorlu sürecin önemli bir sac ayağı olduğunu vurguluyor. Özellikle dışarı çıktığı zamanlar insanlardan "Sen tek başına nasıl yürüyeceksin, keşke sizin yaşayacağınız ayrı mahalleler, siteler falan olsa" şeklinde yorumlar aldığını söylüyor.
'Sana uygun görülen bir yer var ve oranın dışına çıkman istenmiyor'
Şebnem, Kürt kimliğinden dolayı okul süresince arkadaşlarından duyduklarının da farklı olmadığını kaydediyor. "Okulda arkadaşlarım sürekli , 'teröristler bir yeri bombalamışlar' şeklinde konuşuyor. 'Ben Kürt'üm ve anarşistim' diyorum. Bunu söyleyenlere, o zaman da başka bir yargılamayla Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı 'Atatürk ya da Mevlana Mahallesi'nde yaşıyor olmalısın' diyorlar. Onlara göre nerede Kürt mahallesi varsa orada yaşaman lazım. Sana uygun görülen bir yer var ve oranın dışına çıkman istenmiyor" diye anlatıyor.
'Vejetaryen olmak bile tuhaf'
Şebnem'in aykırı olarak yaftalandığı bir diğer tarafı ise vejetaryen kimliği. Bu durum, beraberinde bazı ironik durumların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Şebnem, kendine benzer olduğunu düşündüğü insanların içine girdiğinde bile vejetaryen olduğu için sorgulandığını söylüyor. Vejetaryen oluşuna genelde şaşkın bir reaksiyon olarak "Et yemiyor musun canım? Çok şey kaçırıyorsun" minvalinde cümlelerle yaklaşıldığını gülümseyerek dile getiriyor.
'Ne yapacaksam yönetmeden ve yönetilmeden yapmalıyım'
Şebnem çalışma yaşamının içinde sahip olduğu kimlik kodlarından ötürü oldukça zorlanmış. İki yıl önce memur olarak çalışan ve birinci yılın sonunda istifasını sunarak memuriyetine son veren Şebnem, o süreçte yaşadığı çatışmayı şu şekilde anlatıyor: "Hayatımın en kötü yılıydı. Boyunduruk altına giremem, bu şekilde yaşayamam kararımı memurken verdim. 657'ye tabi iseniz hiçbir şekilde siz insan değilsiniz; siz 657'siniz. Çıkıp orada 'lezbiyenim' ya da 'Kürdüm' diyemezsiniz. Sonunda dayanamadım istifa ettim. Şöyle bir karar aldım ben sokakta gitar çalarak para kazanacaksam bile bunu yönetmeden ve yönetilmeden yapmalıyım. Kötü deneyimlerdi ama bana çok şey kattıklarını düşünüyorum."
'Umarım barışı görmeden ölmem, ölmeyiz'
Şebnem'in son olarak, savaşın acı yüzüyle karşı karşıya gelen Türk ve Kürt halklarına söylemek istediği bir mesajı var: "Kürt halkı yüz yıllardır acı çekmiş ve çektirilmeye devam eden bir halktır. Ben ayrı ayrı hepimizin birer devrim olduğuna inanıyorum. Örgütlülük ve silahlı mücadeleden, her şeyden geçtim herkes çok farklı bir umut benim için. Kendi kimliğine sahip çıkan, 'Kürdüm ve bununla gurur duyuyorum' diyebilen herkes benim için ayrı bir umut kaynağıdır. Yarına uyandığım zaman artık o kanın dindiğini görmek istiyorum. Herkesin birer devrim olduğunu bu topraklar üzerinde görmek istiyorum. Bu yalnızca benim kafamda edebiyat yapmak için kurduğum bir cümle olmamalı, ben bunu Kürdistan topraklarında görmeliyim. Umarım barışı görmeden ölmem, ölmeyiz."
(gc)