Safiye, köklerini bıraktığı coğrafyaya geri dönmek istiyor

09:03

JINHA

İSTANBUL - Mardin'in Midyat ilçesinden 90'lı yıllarda zorunlu göç ile İstanbul'a gelmiş bir ailenin çocuğu olan Safiye Tunç, göçün tahribatını, köklerinden uzak yaşamı ve bir kadın olarak sömürü düzeni içindeki 21 yıllık çalışma hayatını anlattı.

AKP tarafından Kürdistan'da devreye konulan göçertme politikasının bir ayağı da zorunlu göçler. Zorunlu göçün yarattığı tahribatı ise kuşkusuz en iyi 90'larda buna maruz kalanlar bilir. Safiye Tunç, henüz çocuk yaştayken hissediyor zorunlu göçün yarattığı yıkıntıyı. Safiye'ye çocukluğuna dair ne hatırladığını soruyoruz ve ağlamaya başlıyor. Mardin Midyat'ta devletin baskısıyla yakınları katledilen ve göçe zorlanan Safiye, "Biz bu şehirde yaşayamadık. Arkamda boşa geçmiş uzun bir zaman var. Akrabalarımdan bazıları yeniden köylerine döndü. Çocukluğumdaki o güzel günlere dönüp köy hayatını yaşamak istiyorum. Köklerim orada" diyor ve köklerinin olduğu coğrafyaya yine aynı politikalar ile devletin saldırıldığını ekliyor.

'Asker ve korucular tarafından baskı altındaydık'

1991'de Midyat'ta yaşadıkları dönemde ailesinin asker ve korucular tarafından büyük baskı altında olduğunu ve bu psikolojik baskıya katlanmak zorunda olduklarını söyleyen Safiye, "1991'de dayımın oğlu katledildi. 1 ay sonra ise diğer dayımın oğlunun katledilmesi hepimizi altüst etti. O dönemde Midyat'ta ardı ardına gerçekleşen bu infazlar, büyük bir karmaşa yarattı" dedi.

'Yengemin çığlığı aklımdan çıkmıyor'

Katliamların ardından bir ay sonra adım adım yaklaşan göç gecesini ise Safiye şu sözlerle anlatıyor: "Evin her tarafını korucular sarmıştı. Diğer üç amcamda evlerini boşaltmak zorunda kaldı. Hala yengemin o çığlığı aklımdan çıkmıyor. Koruculardan biri eşyalarımızın yüklendiği kamyonetin önünü kesmişti ve amcam da 'Niye böyle yapıyorsunuz? Biz sizden korkmuyoruz' diye bağırıyordu. Daha çok kayıp vermemek için gitmek zorunda olduğumuzu biliyorduk."

'Kuzenimin katledilişi aklımdan çıkmıyor'

"Dayımın oğlunun katledildiği son hali aklımdan hiç çıkmıyor" diyen Safiye, 5,5 yaşında tanık olduklarının ağırlığı ve doğduğu topraklardan uzaklarda sadece acı hatıralarla var olmanın ve tüm zorluklarını yaşamanın ruh hali içinde olduğunu söyledi. Safiye, Midyat'ta maddi durumlarının iyi olduğunu ama her şeyi geride bırakıp gelmek zorunda olduklarını belirtti. İstanbul'a geldikten sonra maddi sıkıntılar yüzünden okuyamadığını ve hala okuma yazma bilmediğini dile getiren Safiye, "Midyat'ta hayatımız iyiydi, güzel bir yaşamımız vardı. Göçten sonra hiçbir şeyimiz kalmadı. Önce Mersin'e geçtik ardından İstanbul'a. Biz zorunlu göçlerin başladığı ilk dönem göç etmiştik ve bu yüzden çevremizdeki bütün insanlar Türk'tü bizi dışlıyorlardı. Dil bilmediğimiz için her şey çok zordu" şeklinde anlattı.

'Biz bu şehirde yaşayamadık'

İstanbul'da iyi bir yaşamalarının olmadığını, yoksulluk çektiklerini ve 21 yıldır çalıştığını söyleyen Safiye, "9 yaşında tekstilde çalışmaya başladım. Hiç sigortam yapılmadı. Tekstilde yaşam koşulları oldukça zordu ve orada da bir dışlanma söz konusuydu. Türkçe bilmediğimiz için anlaşamıyorduk. Yaş ilerledikçe ve bir şeylerin farkına vardıkça artık asileşiyorsun. Biz bu şehirde yaşayamadık. Mardin'e çocukluğumdan kalma anıları görme umuduyla 15 yıl sonra gidebildim. Sanki hiç burada yaşamamışım ve görmemişim gibi yabancı hissetim kendimi. Her şey çok değişmişti" dedi.

'Arkamda boşa geçmiş uzun bir zaman var'

Göç ettiği topraklarda asimile olmamak için büyük çabalar harcadığını söyleyen Safiye, 21 yıllık yaşadığı emek sömürüsünün ardından ise "Arkamda boşa geçmiş uzun bir zaman var" diye belirtti. İstanbul'daki yaşamları boyunca politik kimliklerini yitirmediklerini, hem devletin hem işverenin baskısıyla mücadele ettiğini söyleyen Safiye, Kürdistan'a yönelik tüm saldırılara rağmen topraklarına geri döneceğini ve kimsenin göç etmemesi gerektiğini söyledi.

(ce-öç/ck/dk)