Mısralarını Sur'un taşlarına fısıldayan Sabiha
09:04
JINHA
AMED - Sur'da ömrünü geçiren kadınlar yıkıma karşı içlerinde hüzün ve öfke biriktirirken, "Sur'u yıkmalarına asla izin vermeyeceğiz" diyor. Sur sevdasını mısralarına döken Sabiha da "Sarsanız da dört bir yandan ne Amed'i ne bizi ne de kalplerimizi esir edemeyeceksiniz" diyor.
'Sokağa çıkma yasağı'nın 4 ayı geçtiği Sur'da "operasyonlar bitti" açıklamasına rağmen yasak kaldırılmazken, ilçede yıkım devam ediyor. Bakanlar Kurulu tarafından alınan 'acele kamulaştırma' kararına karşı da yıkıma karşı da en önde kadınlar direnirken kimi "Kepçenin önüne geçer yıktırmam" diyor, kimi kapısının önünde sabah akşam nöbet tutuyor. Kimi göçertme politikalarına karşı çadır kurarken kimi de Sur'u mısralarına döküyor.
'Amed'i de kalplerimizi de esir edemeyeceksiniz'
Sur'da Alipaşa Mahallesi'nde yaşayan Sabiha Gündüz, yaşamın, tarihin, kültürün, birlikteliğin ve paylaşımın bin yıllarca hüküm sürdüğü Sur sevgisini şiirlerinde anlatıyor. Şiirleriyle direnen Sabiha, "Sarsanız da dört bir yandan Amed'i ne bizi ne de kalplerimizi esir edemeyeceksiniz" diyerek selamlıyor Sur'u…
Çocukluğunun, gençliğinin geçtiği sokakların, evlerin yıkılmasını istemeyen Sabiha, "Ben Diyarbakırlıyım, memleketimi bırakmak istemem. Gençliğimin, çocukluğumun geçtiği yerleri yıkıp viran etmelerini hiç istemiyorum. O yüzden ben buradan tüm Kürt halkına sesleniyorum; Lütfen Diyarbakır'a sahip çıkın. Kalplerimizde Sur'un yerini yıkamazlar. Buradaki ufacık çocuklar Sur sevdasıyla büyüyecekler. Şimdi onlar doğup büyüdükleri yeri terk ederler mi? Bin yıllık tarihi olan bir şehri nasıl yıkacaklar? Rantın peşindeler, ne istiyorlar bu Diyarbakır'dan. Diyarbakır halkı merttir, yiğittir, sevecendir. Buraya geldikleri zaman bir çayımızı mı onlardan esirgedik. Dostluğumuzu güler yüzlülüğümüzü mü esirgedik?" diye soruyor.
'Kimi kimin yerinden kovacaklar'
Sur'a herkesin sahip çıkmasını isteyen Sabiha "Kapımızı her çaldıklarında esmer yüzlü, kara kaşlı çocuklarımız onların kucaklarına atlıyor. Eğer kin nefret bizde olsa o çocuklarımız onu yapar mı? Öyle olsa biz çocuklarımıza kin ve nefret aşılar, onlara selam bile vermezlerdi. Diyarbakır'ımızı yıkmasınlar, talan etmesinler. Diyarbakır'da niye güneşimizi karartıyorlar. Doğudan doğan güneşi batıya mı çekecekler. Kimi kimin yerinden kovacaklar. Buranın yerlisi buranın sahibi bizleriz. Dışarıdan gelen bir insan nasıl bizim yerimize yurdumuza yerleşir. Allah'tan korksunlar" diyor.
Yazdığı tüm şiirlerinde Sur'dan esinlediğini söyleyen Sabiha Sur yıkılırsa şiirlerinin de öksüz kalacağını söyleyerek şu mısraları okuyor:
'Toprağım sevgilim kara bahtlı Amed'im…
Hayır hayır imkânsız gücümüzü yediremediniz
Sarsanız da dört bir yandan Amed'i ne bizi ne de kalplerimizi esir edemeyeceksiniz"
Titizlikle açtığı defterinden şiirlerini okuyor Sabiha;
"Amed, bombalanmış evlerin üst üste bakın geldiği
Gençlerin direndiği, sevgi dolu Amedim hasretim
Sokaklarda olan küçük çocukların oyunlardan habersiz,
Savaştığı direndiği kara bahtlı sevgili Amed'im
Çocukların çaresizliğini yankılayan umutsuzluğunu belli etmeyen, direnen yıkılmayan Amed'im
Toprağım, sevgilim kara bahtlı sevgili Amed'im"
"Diyarbakır'ı izliyorum içim kan ağlamakta
Bedenin üstünde oturmuş dalmışım şehrime
Yok, artık o eski neşesi ne yazık
Kalmamış bedende taşlar yerinde bi çare
Diyarbakır'ı gözlüyorum masum bir gözle
Yok, artık o fayton sesi ne fayda
Kalmadı oynadığımız o avlulu yerler, yıktılar viran ettiler.
Diyarbakır ağlıyor çaresiz, Yok artık şehre kestiğimiz o muhabbetler.
Bir tembellik sarmış herkesi
Yok, artık kuçe kapısını yıkayan ana bacılar.
Hani çay içtiğimiz eywanlar, ya karpuz attığımız soğuk sulu havuzlar
Etrafına bıraktığımız reyhanlar,
Huzur bulduğumuz daracık sokaklar,
Onları birer birer yok ettiler.
Diyarbakır'ı gözlüyorum mahzun gözlerle"
"Çardakta çay içer, dama oynamayı severim.
Dans etmeyi bırak halayı başta çekerim
Denizi ben bilmem, On Gözlü de yüzerim
Gündüzleri külahlı geceleri silahlı gezerim
Ben Diyarbakır çocuğu istedim, Bilesen istedim"
(mm/gc)