Bir fotoğrafla geçen 23 yıl ve Hazal'ın mücadelesi
09:00
Zeynep Akın/JINHA
ÊLIH - Bir fotoğrafa bakarak tam 23 yıl geçiren Hazal, kaybedilen eşi Resul'u yıllarca aradı. Artık eşinin öldüğünden emin olan Hazal'ın tek isteği gidebileceği bir mezarının olması.
Takvim yapraklarından her gün eksilerek geçen yıllarda o zamanın nasıl geçtiğini sadece yaşayanların bildiği bir acı bu. Beklemenin acısı. Bazen bir kemik olarak beklersin, bazen bir koku olarak. Bazen o kadar beklersin ki baban asla gelmez. İnandırıldığın yalanlar sen büyüyünce can yakan bir gerçeğe dönüşür. Bazen bir fotoğrafa öyle bir bakarsın ki 23 yıl akıp gider gözlerinin önünden. Bazen fotoğraflar genç kalır, sen yaşlanırsın. 1993 yılında henüz oğlu 1 yaşındayken eşi kaybedilen Hazal Saçan'ın hikayesi bu. 8 yaşına kadar oğlunu 'baban askerde' diyerek teselli eden bir anne. Oğlunu bir yalanla büyütürken eşinin 'tozlu raflar arasında bir dosya olarak bulunduğunu bilmek' kadar acı bir cümle çıkıyor Hazal'ın ağzından ve ''8 yaşına kadar baban askerde diye kandırdığım oğlum büyüdü, hesap sormak için babasının faillerini istiyor'' diyor.
Oğlunun büyüdüğünü göremedi
Evliliğinin 5. yılında eşini kaybeden Hazal, 4 sene boyunca çocuk hasreti çektikten sonra bir oğlunun olduğunu söyleyerek, oğlunun büyüdüğünü göremeyen bir babadan söz ediyor. Hazal eşi Resul Saçan'dan söz ederken gözlerinden hasreti, sevgisi ve acısı okunuyor. Bir kasap dükkanı olan eşi Resul'un hem çok sevilen hem de çok seven bir insan olduğunu anlatıyor. Resul'un diline, kültürüne bağlı mücadelesi biri olduğunu Hazal şu sözlerle anlatıyor: "Resul çok iyi bir insandı. Beni kırdığı günü hatırlamıyorum. Özellikle halkını çok severdi ve hiçbir zaman hainlik yapmadı. 90'lı yıllarda Kürtçe şarkı dinlemek yasaktı. Ama dükkanında her zaman Kürtçe şarkılar açardı. Bazen babası ona, 'Resul senin etrafındaki insanların hepsi Hizbullah. Dikkat et kendine. Kürtçe kasetler açıyorsun, açma. Senin canına zarar verirler' derdi. 'Kürtçe benim dilimdir, anladığım, anlaştığım dildir. Dilimi, şarkılarımı, davamı seviyorum, nasıl dilimden vazgeçerim' diyordu. Diline sevdalı bir insandı. Hatırlıyorum yeşil sarı kırmızı bir gömleği vardı, her zaman o gömleği giyerdi. Yine uyarırdık 'Resul giyme yazıktır sana' diye, dinlemezdi giyerdi. En tehlikeli dönemdi yine de inancından, bağlılığından vazgeçmedi."
İnandıklarını saklamazdı
Resul'un dükkanının Mehtap Sineması'nın yanında olduğunu o bölgede de Hizbullah'ın çok fazla olduğunu anlatan Hazal, "Resul da her fırsatta kendini ve ideolojisini belli eden biriydi. Tehdit edilse bile bize söylemezdi. Ama kaybolmadan önce 3 gün boyunca çok üzgündü, morali bozuktu. 'Resul neyin var niye böylesin' diye sorduğumda 'borcum var o yüzden' diyordu. Ama o zaman bizim hayvanlarımız vardı, dükkanı vardı. Bunları satıp borca verebilirsin diyordum. Baskı ve tehditleri anlatmazdı bize. Kaybolduğunda sene 93'tü. Her akşam saat 17.00'da eve gelirdi, o akşam saat 19.00'a kadar gelmedi. Kardeşimin dükkanı da onun dükkanının yanındaydı. Kardeşime 'eve gidelim, bu saate dışarı tehlikeli' demiş. O da sen git ben senin hemen ardından gelirim demiş. Saat 21.00 oldu kardeşime gittim, 'Resul gelmedi' dedim. O da hemen ayağa kalktı 'Resul benden 1 saat önce çıktı' deyip çok telaşlandı. Kardeşimle birlikte onu aramaya çıktık" diye anlattı.
'23 yıl oldu, öldüyse de eşimin kemiklerini versinler'
Resul'u sokak sokak aradıklarını söyleyen Hazal, "En son bir kadın komşumuz onu görmüştü. O günden sonra 23 yıl oldu Resul'dan bir haber alamadık. Kaybolduğu gece hastanelere, Valiliğe, karakollara sorduk. Biri, 'bir Resul'u bu akşam aldılar, işkenceye götürdüler' diye söyledi. Annem ile onun annesi yemek götüreceklerdi ona ama 'bu kişinin sizin Resul'le alakası yok gidin başka yerde arayın' demişler. Eşim o günden sonra bir daha gelmedi. 23 yıl oldu ama hala dünmüş gibi taze. Gerçekten unutulmuyor ve acısı hafiflemiyor. Hala geleceği günü bekliyorum. 23 yıl oldu öldüyse de eşimin kemiklerini versinler bana" diyerek tek damla kanı kalana dek Resul'un kemiklerini arayacağını ifade etti.
'Ölümü güzel kıldılar bana'
Hazal, evden çıkan ve bir daha dönmeyen birinin acısının yıllar geçse hep taze olduğunu söyleyerek, "Oğlumu bir yaşında babasız bıraktılar bundan büyük acı var mı? Çektiğim acıları bir ben biliyorum. Günlerce uyumadık, yemek yemedik, gözyaşlarımız dinmedi. Unutmadım, unutmayacağım, hakkımı helal etmeyeceğim. Günler geçti, haftalar geçti, aylar geçti Resul dönecek dedim. Resul öldükten sonra biraz altınım vardı, hepsini onun yolunda harcadım. Ölüsünü dirisini bulacağım dedim, bulamadım. Ölümü güzel kıldılar bana, Resul'un ölü olduğunu bileceğim, onu kendi ellerimle gömeceğim, benim eşimin, oğlumun da babasının bir mezarı olacak. Ama kayıplar çok zor. Düşünün ki sevdiğiniz, oğlunuz, evden çıksın ve bir daha dönmesin, bundan acısı yoktur. Allah kimseye yaşatmasın" diye konuştu.
'Oğlumu 8 yaşına kadar baban askerde diye kandırdım'
Hazal, "O gün oğluma; oğlum yarın uyansak da yukarı çıktığımızda babaannenin evi kalabalık olsa, çığlıklarla uyansak ve babanın geldiği gün olsa" dedim. Oğlum keşke deyip ağlamaya başladı. Ardından onu teselli ettim. Bize bunları yaşatanları asla affetmeyeceğiz. Ben oğlumu 8 yaşına kadar kandırarak büyüttüm. 8 yıl boyunca oğluma baban askerde dedim. Bir gün yine bana sordu 'anne babam nerde' ben askerde deyince ağlamaya başladı. 3 amcam askere gitti geldi, benim babam dönmüyor, babama ne olduğunu biliyorum' dedi. Keşke babamı kimin götürdüğünü bilsem ve hesabını sorsam" dedi. O gün anladım ki oğlum büyümüştü artık. Babasının evdeki bütün fotoğraflarını büyütmüş, her odaya asmış, her gün bana babamı anlat diyor. Hala anlatıyorum" diyerek yaşadıklarını anlattı.
Artık Resul'un yaşamadığından emin olan Hazal'ın tek isteği bir mezarının olması.
(gc)