Koçerler asimilasyona inat kültürlerini metropollere taşıyor
09:00
Filiz Zeyrek/JINHA
ADANA - Devletin imha, inkar ve asimilasyon politikaları nedeniyle 90'lı yıllarda batı kentlerine göç etmek zorunda kalan Kürtler, bu politikalara inat kültürlerini yaşatmaya devam ediyor. Seyhan ilçesine göç eden Koçer kadınlar da, kültürlerini her alanda yaşatacaklarının altını çizerek, devletin asimilasyon politikalarına karşı direnmeye devam edeceklerinin sözünü verdi.
Kuzey Kürdistan'da 90'lı yıllarda devletin Kürtlere yönelik imha ve inkar politikaları nedeniyle binlerce kişi batı kentlerine göç etmek zorunda kaldı. Yaylalara yönelik yasaklar nedeniyle de hayvancılıkla uğraşan Koçerler de göç ettikleri batı kentlerinde bu kültürlerini sürdürmeye devam etti. Yazın gelmesi ile yün kırpma geleneğini burada da devam ettiren Koçerler, kıptıkları yünleri de yatak döşek, yastık, yorgan yapımında kullanıyorlar. Kırptıkları yünü öncelikle su kenarında yıkayan kadınlar, "Topraklarımızı terk etmek zorunda kaldık belki ama asla geleneğimizden vazgeçmedik" diyor.
'Göç sonrası kültürümüzü devam ettirdik'
Devletin baskısı nedeniyle Batman'dan Adana'nın Seyhan ilçesine bağlı Küçük Dikili Mahallesi'ne göç ettiklerini belirten Aliye Cihangir (37), "Ailem uzun yıllar önce devletin baskısı nedeniyle Adana'ya göç etmek zorunda kaldı. Yaşım küçüktü ama yaşanan zorlu hayatın farkındaydım. Ailem çok zor günler yaşadı, taşındığımız mahallelerde bize karşı bir cephe vardı. Bizi istemiyorlardı, hor görüyorlardı, yok sayıyorlardı. Uzun süreli bir işsizliğin ardından tarım ile uğraşmaya başladık. Ancak tarım işinde de sömürü vardı. Çok çalıştırıp az ücret veriyorlardı. Sonrasında babam hayvancılık işini burada da yapmaya başladı. Önce çok az bir hayvan sayısı ile başladık daha sonra çoğalınca Koçerlik kültürünü burada da sürdürdük" diyerek, göç sonrası yaşadıkları zorlu yaşamı anlattı.
'Biz kendi topraklarımızda yaşamak istiyoruz'
Kültürlerini her alanda yaşatacaklarını yineleyen Aliye, devletin asimilasyon politikalarına karşı direndiklerini kaydetti. Günümüz koşullarında artık yatakların elyaf yünü ile yapıldığını belirten Aliye, "Eskisi gibi ilgi gösterilmese de biz yataklarımızı hayvanlardan kırptığımız yünlerle yapıyoruz. Daha önce satışını yaptığımız yünleri şimdi sadece kendi ihtiyacımız doğrultusunda kullanıyoruz. Bizler batı kentlerine göç etmiş olabiliriz ama kendi kültürümüzden vazgeçmeyiz. Biz kendi topraklarımızda yaşamak istiyoruz. Tam geri dönmeyi düşünüyorduk ki yine savaş başlattılar, insanları yine öldürmeye başladılar. Ne istiyorlar biz Kürtlerden yeter artık. Herkes Kürtlerin üzerinden kendini var etmek istiyor ama şunu da bilsinler; Kürtler 90'lı yıllardaki Kürtler değil asla bitiremeyecekledir" ifadelerinde bulundu.
'Tüm işlerin zorluğunu kadınlar yaşıyor'
Kadınlardan 40 yaşındaki Gül Başer de toplumda kadınların yaşadığı zorluklara dikkat çekti. Yaylalarda yaşamın güzel olduğunu ancak zorlu olduğunu kaydeden Gül, "Ne kadar hayvancılığı erkekler yapıyor görünse de aslında tüm işlerini ve zorluğunu biz kadınlar çekiyoruz. Süt sağmadan yünlerin yıkanmasına kadar birçok işi kadınlar yapıyor. Keşke toprağımıza geri dönseydik, çok özlüyorum oraları. Toprağımızın taşını buranın altınına değiştiremem. Ölsem de kendi toprağımda ölmek istiyorum. Ama gitmek için imkan yok maddi açıdan çor günler geçiriyoruz. Orada savaş var ve hayvancılık konusu da zorlandı, ondan dolayı şuan gidemiyoruz" şeklinde konuştu.
(mg)