'Yaşamımı kendi topraklarımda sürdürebilirim'
09:06
Bêrîtan Elyakut / JINHA
RIHA - Siverek ilçesine bağlı Kapıkaya (Bab) köyündekiler, büyükbaş hayvancılıkla geçimlerini sağlayamadıklarından kaynaklı Nisan ayının başlamasıyla birlikte mevsimlik işçilik yapıyor. Yaşadıkları zorluklara ve teknolojinin gelişmesiyle insani ilişkilerin bozulduğunu söyleyen Remziye Yaşar, "Bu sene ben gitmeyeceğim. Kendi topraklarımda bir şekilde yaşamımı sürdürebilirim. Bizler eskiden daha mutlu ve paylaşım içerisindeydik. Bugün herkes evine aldığı kutuların karşısında saatlerini öldürüyor. Acılarımızı bile paylaşamıyoruz" dedi.
Urfa'nın Siverek ilçesine bağlı Kapıkaya (Bab) köyünde 15 senedir yaşayan Remziye Yaşar, köye geldiği ilk andan itibaren buğday ekimi ve toplamasını yapmaya başladı. Remziye, tek geçim kaynakları olan büyük baş hayvancılıkla da uğraşıyor. Köylerinde su ve elektrik sıkıntısı yaşandığını kaydeden Remziye, yokuş yukarı olan evlerde su sıkıntısını aşağı evlerden su taşıyarak giderebildiğini söyledi. Kadınlar olarak her türlü zorluğu çektiklerini ifade eden Remziye, "Biz kadınlar köyde en zor şartlarda yaşıyoruz. Buğday ekimi ardından toplamasını yapıyoruz. Gün bitmeden hayvanları kontrol ediyor ve yemlerini de biz yapıyoruz. Kadın şehirde de köyde de sürekli zorluklarla mücadele eden tek kişi oluyor" dedi.
'Ekonomik sıkıntı nedeniyle mevsimlik işçilik yapıyoruz'
Tek geçim kaynaklarının hayvancılık olduğunun altını çizen Remziye, köy toprağının kurak ve el verişsiz olmasından kaynaklı herkesin hayvancılık yaptığını belirtti. Kadınların gün içerisinde hayvanlara yem verdiğini ve beriye (süt sağmaya) çıktıklarını dile getiren Remziye, kadınlar olarak en fazla paylaşımlarının orada gerçekleştiğini söyledi. Özellikle ekonomi sıkıntı nedeniyle tüm köy halkının başka illere gidip mevsimlik işçilik yaptığına değinen Remziye, "Hayvancılık yapıyoruz ancak ekonomik olarak sıkıntı yaşıyoruz. Bu nedenle yılın belli dönemleri pamuk, fındık toplamaya gidiyoruz. İnsanın kendi toprağında bir şeyler yapabilmesi kadar güzel bir duygu yoktur ancak bizler başkalarının topraklarında çalışıyoruz. Çok az bir ücret karşılığında Batı'ya gidiyoruz. Orada hem hor görülüyoruz hem de emeğimizin karşılığını alamıyoruz" diye konuştu.
'Kendi topraklarımda yaşamımı sürdürebilirim'
Remziye, her yıl bu mevsimlerde Manisa, İzmir ve Aydın gibi tarım bölgelerine çalışmaya geldiklerini ve 5-6 ay boyunca oralarda kalarak çalıştıklarını belirterek, "El emeği ile çalışıyoruz. Sabahtan akşama kadar durmadan çapa yapıyoruz. Sürekli eğilmiş durumda olmamızdan kaynaklı sırtım ağrıyor. Özellikle sıcaklardan kaynaklı ve nemli ortam olmasından kaynaklı nefes almakta zorlanıyoruz. Güvencesiz şekilde o şehirlere gidiyoruz ve Türkiye'de tüm tarım işçileri bu durumu yaşıyor. Tarım işlerinden en zor çapadır. Çünkü eğilmek zorunda kalıyorsun ve çok dikkat etmen gerekiyor. Çapayı fideye vurdun mu tüm emek boşa gider. Bu zorluğa rağmen emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Bu sene ben gitmeyeceğim. Eşim belki gider ama ben bu rezilliği çekmek istemiyorum. Kendi topraklarımda bir şekilde yaşamımı sürdürebilirim" dedi.
'Ortaklaşma ruhu köylerde hala yaşıyor'
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanların evlerine kapandığını ve kendi dünyalarına döndüğünün altını çizen Remziye, köylerde eski samimiyetin kalmadığını belirtti. Remziye, eskiden kadınlar olarak bir araya geldiklerini ve tüm günü beraber sohbet ederek geçirdiklerini aktararak, "Bizler eskiden daha mutlu ve paylaşım içerisindeydik. Bugün herkes evine aldığı kutuların karşısında saatlerini öldürüyor. Acılarımızı bile paylaşamıyoruz. Tarlalarda makineler çalışıyor ve bizler sadece topluyoruz. Burada yetişen sadece buğday oluyor onu bile toplarken zor sohbet edebiliyoruz. Teknoloji insanları esir aldı ve ortak alanlarımızı gasp etti. Her şeye rağmen köyde ortaklaşma ruhu hiçbir zaman yok olmadı. Bugün bir şeye ihtiyacım olsa ve kimin kapısını çalsam çıkarır verir. Komün yaşam var mı dediğiniz her şey köylerde hala kendisini koruyor" diye kaydetti.
(dk)