Göçertmeye karşı çadırlarda komünal yaşam
09:12
JINHA
MÊRDÎN- Nusaybin'de yasak ve saldırılarla devreye konulan göç politikasına karşı halk, Bahçebaşı (Bawernê) köyünde kurdukları çadırlarda yaşıyor. Kadınlar burada yaşamı komünal değerler üzerine inşa ediyor.
Mardin'in Nusaybin ilçesinde "sokağa çıkma yasağı" adı altında uygulan soykırım ve talan 134 günün ardından kısmi olarak kaldırılırken, göç politikalarına direnen aileler tüm olumsuz koşullara rağmen Nusaybin'i terk etmiyor. Yasağın devam ettiği, tellerle çevrili olan ve halk arasında Koçerler Mahallesi olarak bilenen Fırat Mahallesinde oturan yaklaşık 13 aile yasakla birlikte Nusaybin'e çok yakın mesafede olan Bahçebaşı (Bawernê) köyünde kurdukları çadırlarda yaşıyor. Nusaybin'de her türlü insan hakkı ihlaline imza atan devlet güçleri, halktan kira yardımı karşılığında "Terörden kaçıp buraya geldik" şeklinde belgelere imza atmasını istiyor. Kadınlar ise devletten hiçbir talepte bulunmadıklarının altını çizerek, "Biz devletin hiçbir şeyini istemiyoruz. Yeter ki bizi rahat bıraksınlar. Yüzümüzü devlete çevirmedik. Biz, 'terörden kaçıp buraya geldik' demedik. Kimseden utanmıyoruz, çadırımızı açıp, burada yaşıyoruz. Nusaybin memleketimiz, kanımız, yerimiz, asla bırakmayız" diyor.
'Çocuklarım, kendi elleriyle yaptı çadırları'
Yasaktan önce koçerlerin yoğun olarak yaşadığı Fırat Mahallesinde oturan ve Nusaybin'den uzağa düşmemek için buraya gelmeye razı olduklarını söyleyen Hatice Yakut, "Aslen Şırnaklıyım. 30 yıldır Nusaybin'de yaşıyorum. Evimizi yıktılar, gelip burada çadır kurduk. 5 aydır buradayız. Çocuklarımız elleriyle yaptılar burayı. Suyumuzu komşulardan alıyoruz. Komşular da yardım ediyor. Bir eve kira ödeyecek gücümüz yok. Kışın burada kalacağız ama küçük çocuklarımız var çok zor olacak" şeklinde dile getiriyor.
'Toprağımız, meskenimizdir'
Yasaktan önce mevsimlik işçilik yaparak geçindiklerini, yıllardır biriktirdikleriyle evlerini inşa ettiklerini ifade eden Hatice, "Yıllardır büyük emeklerle yaptığımız evi yıktılar, mecbur kaldık çıktık biz de. Cizre'de koçerken yaylalara çıkıyorduk, hava güzeldi. Hayvanlarımız vardı. Süt sağıyorduk. Yoğurt, peynir yapıyorduk. Geçimimizi hayvancılıkla sağlıyorduk. Burada o şartlar yok, hava çok sıcak. Sıcaklar ve çadır yaşamı en çok çocukları zorluyor" şeklinde ifade ediyor. "Silah ve top seslerinden uyuyamıyorduk" diyen Hatice, evlerini yıktıklarını bildikleri için kızdıklarını bu yüzen uykularının gelmediğini söylüyor. Güzel günlerin gelmesini isteyen Hatice, "Evimizin hakkını versinler. Nusaybin'den gitmeyeceğiz. Burası güzeldir. Toprağımız, meskenimizdir" diyor.
'Burası her yerden daha güzel'
20 yıldır Nusaybin'de yaşadığını ifade eden Hezni Şavur ise Cizre'de koçer olduklarını ancak köylerinin yakılıp, yıkılması üzerine koçerliğin artık mümkün olmadığını vurguluyor. Evlendikten sonra Nusaybin'e yerleşen ve Cizre'deki "sokağa çıkma yasağı"nda ailesinin de evinin yıkıldığını dile getiren Hezni, "İlk geldiğim zamanlarda adapte olmakta zorlanmıştım. Bana buranın yaşamı her yerden daha güzel geliyor artık. Nusaybin'de Fırat Mahallesinde kalıyorduk, çatışmaların başlamasıyla birlikte Bahçebaşı (Bawernê) köyüne geldik. Dört aydır bu köyde çadırlarda yaşıyoruz. Yaşam koşullarımız iyi değil. Havalar sıcak, tuvalet yok, yıkanacak yerimiz yok. Elbiselerimizi elde yıkıyoruz" şeklinde açıklıyor.
'Nusaybin memleketimiz, kanımız, yerimiz, asla bırakmayız'
Yakın köylerde buğday tarlalarında 40 TL'ye günde 7 saat çalıştığını belirten Hezni,"Burada 12 aileyiz. Benim 10 çocuğum var. Evimizi yeniden inşa edip, eskiden olduğu gibi mahallelerimizde yaşamak istiyoruz. Yeter ki eskisi gibi mahallemizde, evimizde olalım. Devletin, kira yardımı ve diğer yardımlarını almak istemedik. Biz devletin hiçbir şeyini istemiyoruz. Yeter ki bizi rahat bıraksınlar. Yüzümüzü devlete çevirmedik. Biz, 'terörden kaçıp buraya geldik' demedik. Kimseden utanmıyoruz, çadırımızı açıp, burada yaşıyoruz. Nusaybin memleketimiz, kanımız, yerimiz, asla bırakmayız" diyor.
(ekip/gc)