Uluslararası Kürt Kadın Hareketi mücadele dolu bir yıla başlıyor - YENİLENDİ
09:05
Derya Bradosti/JINHA
HABER MERKEZİ - Rojava'da kadınlar öncülüğünde başlayan devrimin dünyaya etkisini anlatan Uluslararası Kürt Kadın Hareketi Temsilciliği'nden Nursel Kılıç, önümüzdeki süreçte Êzidî kadınlara yönelik çalışmaların yürütüleceğini, Kürt siyasi tutsak Zeynep Celaliyan'ın özgürlüğüne yönelik kampanyaların başlayacağını söyleyerek, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylamez katliamıyla ilgili de 28 Ocak'ta Fransa Parlamentosu'nda bir konferansın düzenleneceğini kaydetti.
Federal Güney Kürdistan'da faaliyet yürüten kadın örgütleriyle temaslarda bulunan Uluslararası Kürt Kadın Temsilciliği'nden Nursel Kılıç, Rojava'da YPJ öncülüğünde gelişen devrimin dünyaya etkisini, Avrupa'da Kürt kadınlarının yürüttüğü mücadeleyi ve önümüzdeki süreçte yapacakları çalışma ve kampanyalara ilişkin ajansımıza konuştu. İlk olarak Rojava'da yaşanan gelişmeleri ve YPJ'nin dünyaya etkisini aktaran Nursel, "Kobanê'de YPJ savaşçılarının oynadığı rol uluslararası arenada ve dünya kamuoyunda bir yankı yarattı. Bu yankı aslında tüm sistem karşı güçlere, feminist hareketlere bir umut yarattı. Ortadoğu'dan böylesi bir ışığın çıkmasının kadın özgürleşmesi açısından tüm dünya kadınları için yeni bir umut doğdu" ifadelerinde bulundu.
'Kadınlar devrim içinde devrim yarattılar'
Dünya kadınlarının Rojava'da YPJ öncülüğünde yaşanan direnişten çok etkilendiğini ve bu direnişin dünya kamuoyunda da çok işlendiğini dile getiren Nursel, "Çünkü orada sadece Kürt kadın savaşçıları bir düşmana karşı savaşmıyordu aynı zamanda yeni bir toplum inşa sürecindeydi bu kadınlar. Aslında devrimin içerisinde başka bir devrim yaratıyorlardı. Kürt halkı açısından Kürt sorunun çözümü açısından bir devrim süreci içerisindeydiler ama aynı zamanda başka bir devrim gerçekleştiriyorlardı; o da yeni bir demokratik toplum modelinin inşasıydı. Çünkü Kobanê'de gerçekleşen bu zafer Kürt Özgürlük Hareketi'nin mimarı Sayın Abdullah Öcalan'ın paradigması çerçevesinde gerçekleştirmek istedikleri Demokratik Konfederal sistemin kendisiydi" diye belirtti.
'Rojava'da en çok kadınların her alandaki temsili dikkat çekti'
Rojava'da Kobanê zaferiyle birlikte aynı zamanda oluşturulan kantonlarda demokratik bir yaşamında inşa edildiğini söyleyen Nursel sözlerine şöyle devam etti: "En çok dikkatimi çeken neydi bu proje içerisinde; kadınların yeriydi, her alanda kadınların temsil edilmesiydi. Belediyelerden tutalım, kanton düzeyindeki eş başkanlığa kadar tutalım, yine kadın meclisleri, halk meclisleri içerisindeki yerlerinden tutalım kadının öncülük düzeyi yeni bir toplum projesinin gerçekleştiğinin ifadesiydi. İlk dönemlerde uluslararası medyaları izlediğimizde daha çok Kürt kadınlarının fiziki güzellikleri öne çıkıyordu fakat daha sonra bunun bir mücadeleyle yoğrulduğunu yavaş yavaş görmeye başladık."
'Kürt kadınları teoride kalmadı teoriyi pratikleştirdi'
Kadınlar öncülüğünde gelişen Rojava devriminin yarattığı açılımlara değinen Nursel, Kürt kadınlarının daha öncede evrensel bir çalışmasının olduğunu belirtti. Bu çalışmanın yaklaşık 30 yıl sürdüğünü söyleyen Nursel, "Avrupa'da 90'ların ortasından başlayarak günümüze kadar devam eden bir çalışmaydı. Fakat Kobanê'de yaşanan zafer Rojava devriminin kendisi tüm kapıların daha da açılmasına vesile oldu. Kürt kadınlarının ideolojik olarak kendisini topluma taşırma süreci yaşandı. Dünyada sistem karşıtı olan temel ittifakımız olan feministler, anarşistler, çevreciler, sivil toplum örgütleri gibi temel ittifaklarımız olan kesimler bize daha da yakınlaştı. Kürt kadınları sadece ideolojik bir proje taşımıyor aynı zamanda bir toplumsal projesi de var. Bu her kesimin dikkatini çekti. Yani teoride kalmıyor teori aslında pratikleşiyor. Günlük yaşamda talepleri, günlük yaşamda mücadele ettikleri ve bazen uğruna kendi yaşamlarını feda ettikleri talepler gerçekleşiyor yaşam içerisinde. Bundan dolayı bu kadar çevreden ilgi gerçekleşti" diye kaydetti.
'Dünya kadınları projemiz etrafında örgütleniyor'
Kobanê sürecinden sonra Avrupa'dan sayısız heyetin Rojava'ya gittiğini sözlerine ekleyen Nursel, Avrupalı yurttaşların aylarca Rojava'da kaldığını söyleyerek, "Çünkü kendisini o yaşam içerisinde buldu. Bireyin özgürleştiği bir alan olarak kabul etti. Kobanê süreciyle birlikte siyasi arenada politik makamlar nezdinde, uluslararası kurumlar nezdinde kısmi bir meşrulukta kazanmış oldu Kürt Özgürlük Hareketi. Bu son süreçte ideolojik çalışmaların, diplomatik çalışmaların gerçekte en zirvede olduğu bir dönemi yaşadık. Mesela temel ortaklaştığımız noktalar diyelim ki diplomatik açıdan bu projeyi tanıtmaya dönük, demokratik konfederal sistemi tanıtmaya dönük yine Rojava'daki kadınların rolünü tanıtmaya dönük çok önemli çalışmalar yürütüldü. Sayısızca onlarca seminerler gerçekleşti, eğitim çalışmaları gerçekleştirildi" dedi. Dünya kadınları artık destekleyici boyutundan çıkıp onu aşıp aslında örgütleniyor bu proje etrafında. Kürt kadınları olarak artık kendimizi tanıtma sürecini aştık. Şu anda uygulama süreci içerisindeyiz ve etrafımızda bir örgütlülük örme sürecindeyiz" dedi.
'Feminist kadınlar Kobanê'nin inşasında yer alıyor'
Çalışmalar kapsamında açığa çıkan sonuçları paylaşan Nursel şunları aktardı: "Mesela dostluk komiteleri, kolektifler oluştu. Fransa'da Kobanê'nin inşasına yönelik bir feminist kolektifi oluştu. Bu kolektif gidip Kobanê'yi gördü, Suruç'a gitti orada temaslarda bulundu. Bu gün bu kolektifin esas amacı Kobanê'nin yeniden inşasında kadın projelerini geliştirmek. Kenti kadın bakış açısıyla, kadın gözüyle yeniden inşa etmeye dönük çalışmalar yürütmeyi güden bir kolektiftir. Şu anda bu çalışmalar devam ediyor. Kürt Kadın Hareketi Temsilciliği olarak bu son bir yıldır açılımlarla birlikte önümüze koyduğumuz temel çalışmalar var."
'Êzidî kadınlar için proje başlattık'
Yaklaşık 4 yıl önce başlattıkları Kadın Kırımlarına Son Kampanyası'nı değerlendiren Nursel, kampanya kapsamında DAİŞ'in esir aldığı kadınlar için bir çalışma yürüttüklerini söyledi. Özellikle Avrupa'da "Şengal kadınlarının özgürlüğü insanlığın özgürlüğüdür" kampanyasını başlattıklarını kaydeden Nursel, kampanya kapsamında şimdiye kadar Federal Güney Kürdistan'a iki heyet gönderdiklerini aktardı. Êzidîlerin bulunduğu kamplara ve Êzidî ailelerin yaşadığı evlere ziyaretler gerçekleştirdiklerini dile getiren Nursel, "Çalışmalarımız devam ediyor. Heyetler ziyaretlerini raporlaştırdılar. Ve kısmi yerlerde kimi yerlerde aktardılar raporlarını. Fakat şöyle bir projede ortaya çıktı. Êzidî kadınların kendi topraklarında rehabilite olabileceği, tedavi görebileceği ve yaşayabileceği bir mekan oluşturması gerekiyor. Bunun çalışmasını başlattık ve çalışma devam ediyor. Yardım kampanyaları da oldu. Bu çalışmayı farklı boyutlara da taşımayı hedefliyoruz gelecek açısından" açıklamalarında bulundu.
Zeynep Celaliyan'ın özgürlüğü için harekete geçeceğiz'
Nursel bir diğer çalışmalarının ise İran rejimi tarafından tutuklanan ve kaldığı cezaevinde yoğun işkencelere maruz kalan Kürt siyasi tutsak Zeynep Celaliyan'ın özgürlüğüne yönelik olduğunu kaydetti. Zeynep Celaliyan'ın sağlık sorunlarının giderek ağırlaştığına dikkat çeken Nursel, konuyla ilgili şunları dile getirdi: "İran hiçbir şekilde uluslararası heyetleri kabul edilmiyor, o noktada ciddi bir zorlanma yaşıyoruz. Bizde uluslararası makamlarda, BM'de, Avrupa Parlamentosu'nda yine uluslararası sivil toplum örgütleri, uluslararası hak örgütleri nezdinde bazı çalışmalar yürütüyoruz. Kamuoyu çalışması yürütüyoruz. Zeynep Celaliyan daha önce idam ile yargılanıyordu fakat bu uluslararası kamuoyu oluşturmadan sonra bu idam kararı kaldırıldı ve bu şekilde bu çalışmayı yoğunlaştırmak istiyoruz. Çalışmalarımızı Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) ile birlikte yapmayı planlıyoruz."
'Paris katliamının aydınlatılması eylemleri devam ediyor'
Paris'te 9 Ocak 2013 yılında Kürt kadın siyasetçileri Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez katliamının açığa çıkması için şu ana kadar çalışmaları anlatan Nursel, "Cinayetin aydınlatılması, karanlıkta kalmaması için birçok eylem, etkinlik düzenledik. Avrupa'da bu çalışma sürüyor. Örgütsel olarak üç yıldır kesintisiz olarak eylemlerimizi sürdürüyoruz. Her yıl bir kez Kürt kadın devrimcileri anmak için merkezi yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Katliamdan sonra Hakikat ve Adalet Komisyonu oluşturulmuştu. Bu komisyon dosyanın ilerleyişine göre zaman zaman açıklamalarda da bulundu. Fransa Hükümetine ve siyasi aktörlere bu konuda baskı uygulamak için Fransa Senatosu'nda bir konferans düzenlemiştik ve önemli bir etki yaratmıştı. Yine diplomatik çalışmalarımız açısından hükümete soru önergeleri sunduk" sözlerine yer verdi.
'Sakine, Fidan ve Leyla katliamıyla ilgili konferans düzenlenecek'
Katliamın aydınlatılması için Fransa Kürdistan Dostluk Grubu Koordinasyonu'nun da cumhurbaşkanlığından başbakanlığa kadar sayısız mektup gönderdiğini kaydeden Nursel, konuşmasının devamında şunları ifade etti: "Bunun yanı sıra dosya çalışmalarımız oldu, basında demeçler, röportajlar, arkadaşların biyografisini işleyen yazım çalışmaları ve görsel çalışmalar da yürütüldü. Fransa Kürdistan Dayanışma Koordinasyonu, Uluslararası Kürt Kadın Temsilciliği ve Fransa Demokratik Konseyi ile beraber Paris katliamıyla ilgili 28 Ocak'ta Fransa Parlamentosu'nda konferansı gerçekleştireceğiz. Konferansın amacı olayın hukuki boyutunu tartışmak. Avukatların, sivil toplum örgütlerinin, uluslararası arenada ve Avrupa'da tanınmış savcıların, kadın örgütlerinin katılımıyla mahkemeden önce konferansı gerçekleştirmeyi düşünüyoruz."
'Siyasi cinayetlere ilişkin bir platform oluşturulacak'
Paris katliamıyla ilgili soruşturmanın kapatıldığını ancak Temmuz ayında katil zanlısı Ömer Güney'in MİT ile ilişkisine işaret edildiğini belirten Nursel, "Sonraki aşamada yargı bunu nasıl işleyecek göreceğiz. Bu Fransa'da bir ilktir. Fransa'da 25 siyasi cinayet işlenmiştir. Paris'in göbeğinde 25 cinayet işlenmiştir ve hiçbiri aydınlatılmamıştır. Ve ilk defa Fransa'da bir servise işaret ediliyor. Herhangi bir devlete bağlı bir servise işaret ediliyor bu önemli bir gelişmedir. Daha sonra neye evrilecek, olay nasıl yargılanacak, mahkeme nasıl sonuçlanacak daha henüz bizim açımızdan da bir soru işaretidir. Biz bu bağlamda da mesela 25 siyasi cinayete kurban giden devrimcilerin aileleriyle ve onlar içinde aydınlanma çalışmasını yürüten örgütlerle biz bir platform oluşturmayı düşünüyoruz. Mahkeme öncesi bu inanları hem merkezi yürüyüşe katmayı hem de konferansa katmayı düşünüyoruz" diyerek sözlerini noktaladı.
(mg)