'Suriyeli çocuklara entegrasyon bir asimilasyondur'
09:03
Meral Laçoğlu/JINHA
İSTANBUL - Suriyeli mülteci çocukların eğitim noktasında yaşadıkları zorlukları anlatan Sosyal Bilgiler öğretmeni Hüseyin Yağız, Türk okullarında eğitimden ziyade entegrasyonu sağlamaya yönelik bir bakış açısı olduğunu söyleyerek, "Bizim sorunumuz bu çocukları kendi kültüründen ne kadar ayırmayabiliriz olmalı. Ama hayır tamamen yapılmaya çalışılan şey o çocukların o kültürden kopartılıp bu kültüre adapte edilmesidir. Böyle baktığımızda bu da asimilasyonun daha başka bir çeşidi, daha yumuşak bir çeşididir" dedi.
Sınırlarını çeşitli ticari anlaşmalar karşılığında Suriyeli savaş mağdurlarına açan ülke Türkiye'de bugün resmi rakamlara göre 4 milyon civarında Suriyeli mülteci var. Sınırlarını Suriyeli mültecilere açmakla övünen AKP hükümetinin Suriyeli mülteciler içinde en hassas grup olan çocukların eğitimi için neler yaptığını, Suriyeli mülteci çocukların Türk okullarında yaşadıkları zorlukları çocuk bedenlerine ağır gelen savaşın yarattığı tahribatları Sosyal Bilgiler öğretmeni Hüseyin Yağız'la konuştuk.
'Suriyeli çocuklar aldıkları eğitimden hiçbir şey anlamıyorlar'
Hüseyin, her savaşta olduğu gibi Suriye'de yaşanan savaşta da kadınlarla beraber en çok çocukların mağdur olduklarını çünkü savaşın renginin erkek rengi olduğunu söyledi. Eğitimci olduğu için daha çok çocukların yaşadığı mağduriyeti görebildiğini dile getiren Hüseyin,''Savaştan kaçan ailelerin çocukları ile yüz yüze göz gözeyiz ve sürekli bir aradayız. Mülteci çocuklar aslında kendilerine tamamen yabancı bir ortama giriyorlar ve çok büyük zorluklar yaşıyorlar. Biz onlarla yakın kültürden olmamıza rağmen bu zorluklar azalmıyor çünkü konuştuğumuz dil aynı değil. Ana dili Kürtçe, Arapça olan öğrencilerim var. Yaşadığım ve çalıştığım çevre daha çok Kürtlerin yoğun yaşadığı bir çevre. Rojavalı çocuklar nispeten arkadaş ortamını bulmakta daha az sıkıntı çekiyorlar ama aldıkları eğitimden hiç bir şey anlamıyorlar'' diye konuştu.
'Suriyeli çocuklara kendi ana dillerinde eğitim verilmeli'
Genel anlamıyla Milli Eğitim'in Suriyeli çocuklar için bazı şeyler yapmaya çalıştığını ama yapılanların köklü çözümler olmadığına işaret eden Hüseyin, şu an yapılmaya çalışılanın çocuklara acilen Türkçe öğretmek olduğunu fakat bunda bile yetersiz kalındığını ifade etti. Hüseyin, "Bana göre bu Suriyeli çocuklar için sağlıklı bir yöntem değil, bu çocuklara kendi ana dillerinde eğitimin nasıl sağlanabileceği üzerinden bir yöntem geliştirilmelidir. Savaş mağduru çocuklara kendilerini daha rahat ifade edebilecekleri ortamı nasıl sağlayabiliriz diye kafa yorulmalıdır. Milli Eğitim'in uğraştığı ve ilgilendiği alan bu çocuklara Türkçeyi öğretme noktası" dedi.
'Benim anlattığım resmi tarih Suriyeli çocuklar için hiçbir şey ifade etmiyor'
Yaşanan sıkıntıların sadece dil noktasında olmadığını işin birde müfredat kısmı olduğunu vurgulayan Hüseyin, Suriyeli çocukların Suriye okullarında aldıkları eğitimin tamamen farklı olduğunu söyledi. Kendi sınıfında bulunan Suriyeli çocukların dilini bile bilmiyorken onlara derse dair kavramları aktarmanın çok güç olduğunu dile getiren Hüseyin, "Ben kendi alanımdan basit bir örnek vereyim. Suriyeli bir çocuğun kendi ülkesinde aldığı tarih eğitimi ile benim anlatacağım tarih bambaşka bir bakış açısı bambaşka bir perspektifi içeriyor.. Çocuklara Cumhuriyet, İnkılap tarihini anlatıyorum ama çocuklar için pek bir şey ifade etmiyor. Böyle olunca yaptığım sınavlar anlamsız oluyor" diye kaydetti.
'Entegrasyon, asimilasyonun yumuşatılmış hali'
Hüseyin, Suriyeli çocuklara Türk okullarında eğitimden ziyade toplumsal uyumu, entegrasyonu sağlamaya yönelik bir bakış açısı olduğunu söyleyerek, "Zaten iyi niyetli bir devlet olsa o çocukların ana dilinde eğitim vermeye çalışır. Entegrasyon kastım çocukların entegresini hızlandırmaya yönelik bir eğitim anlayışı var biz asimilasyon demeyebiliriz ama entegrasyon denilen şeyde çocuğun kendi önceki kültüründen ayrılması ve burada ki kültüre entegre edilmesidir" dedi. Çocuklara savaş öncesi eğitim koşullarının hatırlatılması gerektiğini ifade eden Hüseyin, "Kendi kültüründen ne kadar ayırmayabiliriz. Tamamen yapılmaya çalışılan şey o çocukların o kültürden kopartıp bu kültüre adapte etmek yani evet böyle baktığımızda bu da asimilasyonun daha başka bir çeşidi, daha yumuşak bir çeşididir" şeklinde belirtti.
'Ağacım yaşıyor mudur öğretmenim?'
Hüseyin, öğrencisi olan Dima ile aralarında geçen bir konuşmada Dima'ya savaş bittikten sonra ülkesine dönmek isteyip istemediğini sorduğunu ve Dima'nın kendisine şu sözlerle yanıt verdiğini söyledi: "Tabi ki döneceğim. Savaştan önce bizim çok güzel bir bahçemiz vardı ve o bahçede benim bir ağacım vardı. Savaş bitince ülkeme döneceğim ve ağacımın yaşayıp yaşamadığına bakacağım. Sizce ağacım yaşıyor mudur öğretmenim..."
(dk)