Kürdistan'da psikolojik sağlamlığın sirayeti hendekler
09:04
Sibel Yükler/JINHA
ANKARA - Sosyal ve kültürel psikolog Canan Coşkan, zorla göç ve yerinden edilmeye karşı Kürt halkının direnç gösterdiğine ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin mahallelerle temasını hiçbir zaman kaybetmemesine dikkat çekti. Savaşın, çatışmanın genç nesillerinin psikolojik sağlamlık kazandığını belirten Canan, "Kürdistan'da bu psikolojik sağlamlığın sirayeti hendekler" dedi.
Son iki gündür Kürdistan'da yaşananlarda belleğin an'a inat daima hatırlattığı bir geçmiş söz konusu. Yurttaşlar katliamın an meselesi olduğu endişesini taşırken bunu geçmiş tecrübelerine dayandırıyordu. 1992 Cizre Newroz'u öncesi dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in "Devlet her türlü tedbirini almıştır" sözleri, 23 yıl sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "Bütün o ilçeler, bütün o şehirler bu terörist unsurlardan temizlenecek. Gerekirse mahalle mahalle, ev ev, sokak sokak" sözlerinde yeniden 'hayat' buluyordu. Bugün de devlet, her türlü tedbirini öğretmenlere süresiz izin, doktorlara süresiz görev ve zırhlı araç takviyeleri ile alıyor.
Zorunlu göç ve yerinden edilme
7 Haziran'dan bu yana artan devlet şiddeti sonucunda, Silvan, Sur gibi ilçelerde, son olarak da Cizre ve Silopi'de bir göç sorunu ortaya çıktı. Özellikle 90'lardan bu yana devletin bir sonuç olarak dayattığı 'göç'ü sosyal ve kültürel psikolog Canan Coşkan'la konuştuk. Canan, göç çalışmalarında sıklıkla duyulan iki kavramın olduğunu söylüyor; zorunlu göç ve yerinden edilme. Bu iki kavramın dönüşümlü olarak kullanıldığını söyleyen Canan, "Zorunlu göç veya yerinden edilmede, çoğunlukla belirli bir 'etken' sivil iradeyi geçersiz kılmış ve kitleleri yaşam alanlarını terk etmek zorunda bırakmıştır" diyor.
Zulüm devam ettikçe Kürt illerindeki direniş netleşti
Canan'a göre, devlet birimlerinin, yönetimin tehdit algısı arttığı ölçüde bu zorunlu hareketin 'zor'u artıyor. Sur, Cizre, Nusaybin, Silopi örneğiyle, 'gerekirse' halkın yaka paça kendi yaşam alanından atıldığını belirten Canan, Kürdistan'ın, 90'larda Batı'nın kulak tıkayıp göz yumduğu zulümlerin aynısını değil ancak bir benzerini yaşadığını ifade ederek, "Devlet mevkileri, sorumlu hükümet müzakere masasından kalkacak gücü bulduğundan beri gücüyle doğru orantılı olarak tehlike ve tehdit algısı arttı. Tehdit algısı arttıkça zulmü katlandı. Buradaki en önemli faktör, Kürt illerindeki direniş netliği oldu. Bu netlik zulmün devamlılığına iliştirildi algısal olarak" diye belirtiyor.
"90'lara dönüş" toplumsal altyapı çalışmasıydı
"90'lara dönüş"ün toplumsal altyapı çalışması yaklaşık bir sene önce sağ medya tarafından başladığına dikkat çeken Canan, ardından politikadaki seçim öncesi ve iki seçim arası söylemlerine yansıtıldığını söyleyerek, "Beyaz Toroslar hatırlatılırken hepimiz zamanda yolculuk yapmış ve 90'ları görmeye zaten hazırdık. Gündemi takip eden herkes hazırdı" diyerek, şu anda 1992 Cizre Newroz'una ve 1993 Lice Katliamı'na yapılan benzetmelerin bir kısım kaynağının da bu psikolojik hazırlık sürecine dayandığına işaret ediyor.
Mahallelerle temas 'mezarından diriliyor'
Bölge halkının ise 'gitmiyorum' dediğini ifade eden Canan, bunu diyenlerin büyük bir çoğunluğun 90'larda yersizleştirip yeniden yer bulanlar olduğunu belirtirken, Kürt Özgürlük Hareketi'nin mahallelerle temasını hiçbir zaman kaybetmediğine dikkat çekerek şöyle devam ediyor: "Şimdi bu temasın gücü deyim yerindeyse 'mezarından diriliyor'. Sanıyorum ki devletin gözünden beklenmedik olan da buydu ki direniş hatlarında köprü görebilecek son grup insanları yani kamu çalışanlarını açıktan uyararak bölgeden uzaklaştırma yöntemine başvurdu yıllar sonra yeniden."
Devletlerin özellikle Ortadoğu'daki bitmeyen ölümler halinde yeni bir siyaset geliştirdiğini de belirten Canan, bunun nekrosiyaset olduğunu belirterek, "90ları anarak şimdiyi açıklamaya çalışacaksak sanırım en kalıcı hat bu nekrosiyaset hattıdır Kürdistan bağlamında da" dedi.
'Savaşın genç nesilleri direnç kazanıyor'
Toplumsal travmalarda bir 'iyileşme' sürecinden veya sonucundan bahsetmenin gerçekçi olmayabileceğini belirten Canan, "Sürekli çatışma, savaş ve buna bağlı yerinden edilme/yersizleşme hallerinin olduğu farklı bölgelerden elde edilen bulgular çarpıcı bir gerçekliğe işaret ediyor: Savaşın, çatışmanın genç nesilleri direnç kazanıyor" diye belirtiyor. Canan, "Türkçe'ye 'psikolojik sağlamlık' veya ‘psikolojik dayanıklılık’olarak çevrilmiş 'resilience'ın esas karşılığı 'geri tepme'. Bu bir tür psikolojik esneklik, bir nevi siyasi ve sosyal gerçekliğe adaptasyon. Fakat aynı zamanda siyasi hesaplarla sosyal davranışsal gerçeklik arasında oluşan boşluğun adı" olduğuna dikkat çekiyor.
Hendekler ve psikolojik sağlamlık
"Kürdistan'da bu psikolojik sağlamlığın sirayeti hendekler" diyen Canan, şöyle devam ediyor: "'PKK halktır' söylemine karşılık gelen davranış. Tersten okuyalım dersek 'Hendekleri PKK kazmıyor, biz kazıyoruz, halk kazıyor' diyen Kürt kadını olarak da ifade edebiliriz bu psikolojik dayanıklılığı. Kürt iradesinin gençlere aşıladığı dirayet hali şu anda kendini sivillerin yaşadığı mahallelerde belli ediyor."
STK ve meslek örgütlerinin etkisi
"Şu anda bölgedeki yerinden edilmelere engel olmaya çalışacak yurt içi ve yurt dışı STK ve meslek örgütü hareketleri belki de bunun en kitlesel yolu olabilir" diyen Canan, yakınlarda bulunacak örgütlerin sivil kayıpların yaşanmasını azaltabildiğini zorunlu göçlerin oranını düşürdüğünü belirtiyor. Canan, bunun kalmayı tercih eden öğretmenler ve sağlık personeline de bir dış çepher sağlayacağını söyleyerek, şöyle devam ediyor:
'Sesler birbirini Batı'da değil, Kürdistan'da bulacak'
"Aynı zamanda devletlilikten ve devletsizlikten cümleten 'yeter artık, edi bese' diyenlerin birbirine tutunup tutunamayacağına da ışık tutacak. Umuyorum ki sesler birbirini Batı'da değil, Kürdistan'da bulacak. Bu umudun karşılığında 'artık çok geç!' yankılanıyor evet. Sosyal psikolojik açıdan sağlamlık, geri tepme henüz yerini zafiyete bırakmadıysa yeterince geç olmamıştır daha. Umudu ve dayanışmayı oradan besleyelim."
(dk)