'Özyönetim modeli Türkiye için en anlamlı en yaşanılır modeldir'

09:05

Bêrîtan Elyakut-Tekoşin Tekin/JINHA

AMED - Kürt halkının özyönetim direnişi ve Batı'da yansıtılma biçimini değerlendiren Eleştirmen Ayşegül Tözeren, "Devlet halkın öz yönetimlerini gözaltlılarla, sivil katliamlarla bastırmaya çalışınca sonucu hendek olur. Keşke belediyeler öz yönetimlerini ilan edince tartışsaydık. Kürt halkının sunmak istediği model aslında yeni Türkiye için en anlamlı ve yaşanılır bir modeldir" diye konuştu. Ayşegül, zamanı gelen fikirlerin önüne hiçbir gücün geçemeyeceğini vurguladı.

AKP hükümetinin Kürt halkına dönük saldırıları ile birlikte Kürdistan'ın birçok alanında ilan edilen özyönetim ilanlarına karşı algı operasyonu hayata geçirildi. Havuz medyası aracılığıyla özyönetimi sadece özsavunma ve hendekler üzerinden yansıtılması ile birlikte saldırılarını meşru kıldırmaya çalışan AKP hükümeti, 4 aylık süreç içerisinde katliamlara imza attı. Eleştirmen Ayşegül Tözeren, Cizre ile başlayan ve yayılan özyönetim direnişlerinin getirilerini ve Batı'da özyönetim tartışmalarının hangi boyutuyla ele alındığını JINHA'ya değerlendirdi.

'Özyönetim ana gündemimiz'

Batı'da ana gündemleri arasında özyönetim direnişlerinin olduğunu dile getiren Ayşegül, "Aslında bunun farklı boyutlarının olduğunu sadece etnik gruplar arası tavır ve durum olmadığını cinsiyetler arası saldırılar olduğunu biliyoruz. Öz yönetimler ve öz savunmalar Kürdistan bölgesinde başladıysa tartışmalarda Kürdistan bölgesinde olmalıdır. Burada bir emek var ve emeğin karşılığında ödenen bedel var biz Batıda bedel ödemiyoruz" dedi.

'Saldırılar hendeklerden önce başladı'

Kürt halkına dönük saldırıların hendekler öncesi başladığını ve hendeklerin saldırıların yoğunlaşması açısından bahane olarak öne sürüldüğüne dikkat çeken Ayşegül, Kürt halkının en meşru hakkı olan özyönetim ilanlarının Batı'da bulunan halka yanlış anlatıldığını söyledi. Kürdistan bölgesinde öz yönetimlerin ilan edilmesiyle halka dönük saldırıların gerçekleştiğini ve gözaltılar eşliğinde katliamların gerçekleştiğinin altını çizen Ayşegül, Batı'da oturularak özyönetimin anlaşılmayacağını ve özyönetimin yerinde izlenmesiyle anlaşılabileceğini dile getirdi. Ayşegül, "Ben katliamların olduğu yeri izleme taraftarıyım. Batıda özyönetimleri tartışıyoruz ancak tartışmak yeterli değil. Kürdistan'da hep şunu düşündüm, Türkiye'nin bir devrimci gücü varsa o gücün bir yanı Kürtlerdir bir yanı kadınlardır. Bu iki yapıya akıl verilmez ne yaparlarsa destek verilir" diye konuştu.

'Bu halkı eleştirirken dönüp kanlı tarihe bakılmalıdır'

Geçmişte Türkiye halklarında 'gençler dağa çıkıyor' algısının olduğunu 2015 yılı itibari ile 'gençler hendek açıyor' algısının olduğunu belirten Ayşegül, Kürt gençlerinin dağa çıkmasının, hendek açmasının bir sonuç olduğunu bu sorunların üzerinde kimsenin tartışmadığını kaydetti. Sonuçlar üzerine çok gidilmemesini eleştiren Ayşegül, "Gençler dağa çıkmasın dedik 'devletten ne istiyorlar' dedik. Şimdi ise neden hendek açılıyor deniyor aslında bu bir sonuç yani neden bu insanlar hendek açıyor. Bizler Kürtlerin kendi öz savunmalarını geliştirirken hiç geçmişe dönüp bakmadık. Kürt halkı geçmişten bugüne hep saldırı ve asimilasyon politikalarıyla mücadele etti ve gelinen nokta artık Kürt halkının öz savunmasını en güçlü şekilde hayata geçirmek oldu. Bu halkı eleştirirken dönüp kanlı tarihe bakılmalıdır" diye belirtti.

'Özyönetimler yeni Türkiye için daha yaşanılırdır'

Özyönetim ilanlarının yapıldığı alanlarda öz savunmanın ilk madde olmadığına dikkat çeken Ayşegül, halkın özyönetimini ilan ederken kültür, sanat, ekonomi, sağlık alanında yoğunlaştığını ancak bunlara dönük saldırılar karşısında öz savunmasını hayata geçirdiğini belirtti. Kürt halkının Avrupa şartlarına uygun bir yönetim tarzını istediğini dile getiren Ayşegül, "Devlet halkın özyönetimlerini gözaltlılarla, sivil katliamlarla bastırmaya çalışınca sonucu hendek olur. Keşke belediyeler öz yönetimlerini ilan edince tartışsaydık. Neden Kürt halkı neden özyönetim ilanları yapma gereği duyuyor, ne istiyorsunuz diye sorulmadı halka. Direk öz yönetimlere karşı saldırılar gerçekleşti ve hendekler bahane edilerek katliam politikaları devreye koyuldu. Kürt halkının sunmak istediği model aslında yeni Türkiye için en anlamlı ve yaşanılır bir modeldir" dedi.
'Hendek başında yaşamını yitiren gençler yaşamak için ölüyor'

Hendeklerin açılmaması halinde dahi çözüm sürecinin sona erdiğini belirten Ayşegül, 2013 Gezi direnişinde devletin yaklaşımıyla çözüm sürecinin yürütülemeyeceğini tüm Batı'nın gördüğünü söyledi. "Aslında yekparedir her şey, direnişin yekpare olduğu gibi iktidar da yekpare" diye konuşan Ayşegül, çözüm sürecinin bozulmasını bir eleştirmen olarak hendeklere bağlamadığını kaydetti. Ayşegül, "Barış süreci zaten bozulacaktı hendek siyaseti sadece bir sonuçtur. Biz yine sonuçla uğraşıyoruz neden hendekler açıldı neden hendek açılma gereği duyuldu diye konuşuluyor. İki tarafta birlikte yaşama iradesini umutla ortaya koyuyor ki, hendek başında yaşamını yitiren gençler yaşamak için ölüyor" şeklinde konuştu.

'Zamanı gelen fikirlerin önüne geçilemez'

Sokağa çıkma yasaklarının insani olmadığını dile getiren Ayşegül, böylesi uzun vadeli yasakların kabul edilecek gibi olmadığını ifade etti. Her gün savaş uçaklarının, helikopterlerin hareketliliğinin altında insanların doğal yaşamını sürdüremeyeceğinin altını çizen Ayşegül, "Mayıs'ta Diyarbakır'a geldim. Kitap fuarı gayet güzel festival havasında geçmişti. Düşünüyorum şimdi beş ayda ne değişti. Beş ay önce edebiyat tartışırken şuan kabir başında buluşuyoruz. Özyönetimle ilgili şunu söylemek istiyorum zamanı gelen fikirlerin önüne geçilemez" dedi.

(mg)