Nusaybin'de öğrenciler 'makul şüpheli'
09:06
Zehra Doğan/JINHA
MÊRDÎN - Nusaybin'de öğrencilerin "makul şüpheli" diye her gün gözaltına alındığını söyleyen lise öğretmeni, "Bir gün öğrencimin sırada sessizce ağladığını fark ettim, yanına yaklaştığımda gömleği kan içindeydi, hastaneye gidemediği için annesi dikiş iğnesiyle karnını dikmişti. 'Öğretmenim kimseye söylemeyin' dedi. Ben de gizlice pansuman yaptım. Aylardır elektrik ve suyu kesen devlet, çocukları yaralı, kirli olduğu için öğrenciyi makul şüpheli diye gözaltına alıyor. Her gün bir öğrencim eksiliyor, sınıflarda ders işleyecek çocuk kalmadı" diyor.
Mardin'in Nusaybin ilçesinde 6'ıncı kez ilan edilen sokağa çıkma yasağı 4'üncü gününe girdi. Yasağa karşı halk mücadelesinin sürdüğü ilçede baskılar her geçen gün artıyor. En büyük baskı ise öğrencilere dönük. Güvenliği açısından ismini vermek istemeyen lise öğretmeni, yasağın olamadığı mahallelerde kalan okullarda eğitim devam etse de, fiili olarak son bulduğunu söyledi. Her sabah rutin şekilde polisin okulu basarak öğrencileri "makul şüpheli" diye gözaltına alındığını söyleyen öğretmen, " Öğrenciler sırf bu yüzden okula gelmez oldu, savaş nedeniyle öğrencilerde isyan eden bir genç profili oluştu" dedi.
'Ölüm artık kanıksandı'
Birçok öğrencisinin saldırıların olduğu mahallelerde yaşadığını söyleyen öğretmen okulda öğrencileriyle yaşadıklarını şöyle anlattı: "Okulda ders olduğu için yoklama da var. Haliyle yasağın ilan edildiği mahallelerdeki öğrenciler yok yazılıyor, ayrıca ders olduğu için yasağın kalktığı günler ise öğrenci okula gelse de dersten geri kalmış oluyor. Nusaybin'de katledilen çocuklar benim öğrencilerimdi, özellikle onların olduğu sınıfta hala bir matem havası var. Çocuklar arkadaşlarının olduğu sıralara çiçek bırakıyor her gün. Çocuklarda isyancı bir profil baskın.
Kimisi ise tüm olanlara kayıtsız, artık her şey çok normal geliyor onlara. Ölümlere sayı olarak bakıyorlar ki bu bence çok tehlikeli. Ölümü kanıksamak, gençlerde çok tehlikeli bir durum yaratacak.
'Öğrencilerim yaralarını saklıyor'
Yasağın kaldırıldığı dönemlerde okula dönük baskılar daha da artıyor. Fırat Mahallesi'nde yaşayan öğrenciler geldiğinde psikolojimiz bozuluyor onların o durumunu görünce. Birçok öğrencimiz yaralı, ama korkudan bunu da söyleyemiyorlar, sanki onların suçuymuş gibi uğradıkları saldırıyı söyleyemiyor, aksine saklıyorlar. Bir gün öğrencimin sırada sessizce ağladığını fark ettim, yanına yaklaştığımda gömleği kan içindeydi, hastaneye gidemediği için annesi dikiş iğnesiyle karnını dikmişti. 'Öğretmenim kimseye söylemeyin' dedi. Ben de gizlice pansuman yaptım. Öğrencilerin gömlekleri kaldırılarak kontrol ediliyorlar, yaralı olanlar veya çok kirli olanlar gözaltına alınıyor. Aylardır elektrik ve suyu kesen devlet, bu kez de kirli olduğu için öğrenciyi makul şüpheli diye gözaltına alıyor. Her gün bir öğrencim eksiliyor, sınıflarda ders işleyecek çocuk kalmadı.
Fehime Akti'nin oğlu, Selamet'in çocukları, Mehmet Emin'in çocukları bizim öğrencilerimizdi, şimdi oula gelmiyorlar. Okulda herkesin bir akrabası hendeklerin arkasında yaşamayı tercih edenlerden, haliyle herkesin aklı hendeklerin ardında. Öğrencilerim sürekli derste uyuyor çünkü sabaha kadar kendi mahallelerinde nöbet tutuyor.
'Öğrencilerimin onurlu dik duruşu bana ders verdi'
Sırf onların bu durumunu daha iyi anlamak için, önceki yasak ilanında bir arkadaşımla birlikte Fırat Mahallesi'nde bulunan öğrencimin evinde kaldım. Günlerce bir dakika dahi uyuyamadık. Binlerce bomba atar atılıyor, ağır silahlarla kaldığımız ev taranıyordu. Bir gece tank bulunduğumuz evin avlusuna daldı, her yeri viran etti. O an öğrencilerimi çok iyi anladım, şimdi onların onurlu dik duran yüzüne bakmaya dahi utanıyorum, yaşamın karşısında bana ders verecek derecede onurlu bir duruşa sahip bu öğrencilere ben nasıl ders vereceğim?"
(fk)