Koğuş koğuş direnenler 19 Aralık'ı anlatıyor…

09:07

Öykü Dilara Keskin - Ceren Karlıdağ / JINHA

İSTANBUL - 19 Aralık "Hayata dönüş operasyonu"nun tanıkları, "19 Aralık hala devam ediyor, Kürdistan'da hala katliamlar yaşanıyor, 19 Aralık basit bir katliam değil uzun sürelidir, bir katliam politikasıdır. Bunu başaramayacaklar" diyerek katliamlara karşı sessiz kalınmaması gerektiğini vurguluyor.

Türkiye'nin katliamlarla dolu tarihinde yaşanan en büyük cezaevi katliamlarından biri olan 19 Aralık katliamının ardından 15 yıl geçti. 15 yıl önce cezaevlerindeki tecrit sistemine karşı devrimcilerin direnişine yönelik 20 cezaevine 10 bin asker tarafından operasyon düzenlendi. Devletin katliamcı zihniyeti tarafından yapılan katliamda, cezaevlerine kimyasal gazlar ve bombalarla saldırıldı, 30 tutsak katledildi, onlarca siyasi tutsak canlı canlı yakıldı, onlarcası ise yaralandı.

Operasyonun sürdüğü saatlerde DSP'li Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, televizyon ekranlarından onlarca kişinin öldüğü katliamın ismini açıklıyordu: "Hayata Dönüş Operasyonu"

İsmi hayata dönüş olan operasyon, devrimcileri hayattan kopartan, hayattan koparamadıklarını ise izole ederek fiilen öldüren bir katliamla sonuçlandı. Cezaevlerinde yaşanan katliamlara dışarıda tepki gösterenler ise yine devlet şiddetiyle karşılaştı. Operasyona tepki gösteren 2.145 kişi gözaltına alındı, 58 kişi tutuklandı, 18 kültür merkezi ve dernek basıldı, 2 dernek kapatıldı.

19 Aralık devam ederken barikatlarda direnişte devam ediyor…

Cezaevlerinde katliamın ardından F tipi cezaevlerine karşı ölüm orucu devam etti. İçeride ve dışarıda ölüm orucuna yatan 122 kişi hayatını kaybetti. Katliamın ardından açılmak istenen davalar engellenirken, devletin cezasızlık politikası devreye girerek sorumlular korundu. 19 Aralık katliamının sorumluları hala bir ceza almadı. Katliamın eseri olan F tipi cezaevleri ise tutsakları öldürmeye devam ediyor. 19 Aralık katliamının zihniyeti ise hala günümüzde cezaevlerinde, sokakta, Kürdistan'da devam ediyor.

'Katliamın sinyalleri 1 yıl önceden verildi'

19 Aralık tanıklarından olan Necla Can, 95 yılında Elazığ'da tutuklanıp Malatya Cezaevi'ne gönderildiğini, orada 1996 ölüm orucunu yaşadıktan sonra bir davadan dolayı Ümraniye Cezaevi'ne getirildiğini dile getirerek yaşadıklarını anlatıyor bize. 19 Aralık katliamının sinyallerinin 1 yıl önceden verildiğini söyleyen Necla, "ABD Başkanı Irak tezkeresine 'hayır' diyen muhalif kesime sinirlendi. Halkın muhalif olmasından dolayı tek nedeninin devrimciler olduğunu düşünerek, özellikle devrimci tutsaklar hedef haline getirildi. ABD tarafından katliam planları yapılmış, Türk hükümeti tarafından da onaylanmıştır. Bilinçli, programlı bir katliam hayata geçirildi" dedi.

'Devrimciler katliamlar karşılaşacaklarını biliyordu'

Büyük bir katliamın yaşanacağının farkında olduklarını söyleyen Necla, "Beden olarak tutsaktık ama irade olarak onların elinde değildik. Onlar bizim bedenlerimiz değil düşüncelerimizi teslim almaya çalıştı. Onların bizden almak istedikleri devrimci düşüncelerimizdi. Biz buna karşı direndik. Güzel bir düzenin kurulması için devrimciler mücadele ederken, katliamlarla karşılaşacaklarını, mücadelenin kanla yazılacağını biliyorlardı" diyerek anlatıyor katliamların karşısında gösterdikleri iradeyi.

'Çatışma başladı barikat örüldü ve direniş başladı'

19 Aralık katliamının adım adım geldiğini söyleyen Necla, 19 Aralık katliamının yaşandığı dakikaları şu sözlerle anlattı: "Biz her zaman bekliyorduk katliamı. Bir grup arkadaş ayaktaydı. Birden arkadaşlar geldi askerlerin çatıya çıktığını gördü. Kadın koğuşunun girişinde asker geldi diye çığlıklarını duyduk. Çatışmalar başladı, barikatlar örüldü ve direniş başladı. Katliam karşısında yoldaşlarını kurtarmak için devrimciler kendilerini kurşunlara siper etti. Revire çevrilen bölüme gittiğimizde dakikalar boyunca çok sayıda yaralı geldi."

'Kadınlar bu katliam karşısında kendini yaktı'

"Operasyon sırasında 300 kişiydik koğuş koğuş direndik" sözleri ile anlatıyor Necla, o anları ve devam ediyor: "İkinci katta olan arkadaşlarımıza alev topu attılar. Yemekhaneye indiklerinde kendilerinde değillerdi, o kadar yoğundu. Koğuşlar yanıyordu. 20 dakika içinde aşağı inmeselerdi topluca katledeceklerdi. Dakikalar ile kurtulanlar oldu. Her gittiğimiz yerde üzerimize bomba attılar, taradılar bizi."

Katliamın ardından cezaevinden birlikte çıktığı Ata Aktaç'ın vurularak katledildiğini söyleyen Necla, "19 Aralık böyle bir şeydi. Bizi Kartal Cezaevi'ne götürmek için askeri araca bindirmek için koridor oluşturdular oradan geçerken askerler bize coplarla saldırdı. Kartal'a götürüldüğümüzde orada da baskı altında tutulduk. 19 Aralık Ümraniye cephesinden böyle oldu. Bayrampaşa'da insanlar yakıldı. Kadın koğuşuna çok yüklenilmişti. Kadınlar çeşitli hapishanelerde tepki için kendini yaktı" dedi.

'Korkuları büyüyor kazanan biz olacağız'

Devletin katliam politikalarını gizlemek amacıyla devrimcilere yüklendiğini ifade eden Necla, "Bizler haklı olduğumuzu biliyorduk, haklılığımızı adaletten, haklılığımızdan, inancımızdan alıyoruz. Onlar yalanın her türlüğü pisliğin içindeler ki rahat bir şekilde yalan söyleyebilirler. Politikaları bunun üzerine kurulu" dedi. 19 Aralık'ın hala devam ettiğini söyleyen Necla, "Kürdistan'da hala katliamlar yaşanıyor, İlk olarak hedefleri devrimcileri yok etmek sonra da halka yönelmekti. Bunu hala yaşıyoruz. 19 Aralık basit bir katliam değil uzun sürelidir, bir katliam politikasıdır. Bunu başaramayacaklar korkuları daha büyüyor, kazanan gene bizler olacağız" diyerek sözlerini sonlandırıyor.

'Bu mücadeleyi kazanmak zorundayız diyorsun'

19 Aralık katliamının tanığı olan Korsakof hastası ve ölüm orucundayken katliamı Ümraniye Cezaevi'nde yaşayan Madımak Özen ise hafızasında kalanları yoldaşlarının da yardımı ile aktarıyor:

'Ölüm bize vız geliyor'

"Katliam sırasında barikatlar örerek direndik. Ölüm orucunda olan arkadaşlar için diğer arkadaşlar siper oldular, katledildiler. Tek kişi kalsak bile direnme kararı aldık ve direndik" dedi. Ölüm orucundayken zorla kendisine müdahale edildiğini anlatan Madımak, "Kartal hastanesine bizi işkenceye götürdüler. Müdahaleyi fark etmedik, kendime geldiğimde tekrar ölüm orucuna başladım" dedi. Ölüm orucundayken bırakıldıklarını ve bırakıldıktan sonra ölüm orucuna devam ettiklerini söyleyen Madımak, "Ha ölmüşsün ha yaşamışsın fark etmez, bu mücadeleyi kazanmak zorundayız diyorsun. Ölüm bize vız geliyor" dedi.

19 Aralık'ın etkilerini hala taşıyor

Ölüm orucundayken zorla müdahale edilmesinden kaynaklı Korsakof hastası olduğunu söyleyen ve devletin katliamcı politikalarının tek tek bireyler üzerinde ki etkisinin canlı örneği olan Madımak, "Unutuyorum. Eskiden konuşamıyordum kendi çabalarımla konuşmaya başladım. Kendi çabalarımla yürüyemeye başladım. İnsanları sık görmezsem unutuyorum hala etkisini taşıyorum 19 Aralık'ın" diye konuştu. F tiplerinin yapılmasının tek nedeni insanları sindirme politikasından dolayı olduğunu belirten Madımak, "Cezaevlerinin şartlarını görmeyenler bizim neden ölüm orucuna girdiğimizi anlamıyordu. Hücrelerin bir ölüm olduğunu göstermek için yapıyorduk ölüm oruçlarını" diye anlattı.

'Yaşamak için direnmen ve başını dik tutman gerek'

Madımak, "Doğu'da devlet ha bire saldırıyor. Eğer biz hesap sormazsak katliamlar devam edecek. Türkiye'de gördüklerimize, Doğu'da yaşananlara karşı sessiz kalmamız gerekiyor" dedi. Polis tarafından katledilen Günay Özaslan, Dilek Doğan ve Dilan Kortak'ı hatırlatan Madımak, "Polis katlediliyorsa, başını dik tutacaksın, tutmadığın sürece gelecek ensene sıkacak. Buna izin vermemek için de birlik olmamız gerekiyor. Sen sessiz kaldıkça vurmaya devam edecek. Dün Dilek'i vuran bugün seni de, beni vurur. Türkiye'de yaşamak demek ölmek demek, yaşamak için direnmen ve başını dik tutman gerek" şeklinde belirtti.

(dk)