90'larda göçe zorlanan aileler: Bizi yıldıramazlar

09:06

Duygu Erol-Habibe Eren / JINHA

ANKARA - Kürdistan'da haftalardır süren sokağa çıkma yasakları ve ablukanın ardından halk, devlet tarafından göçe zorlanıyor. 1994 yılında köylerinin yakılması sonucu göçe zorlanan ve Ankara'nın Mamak ilçesinde Türközü mahallesine yerleşen Ördekli köyü sakinleri, "Biz bütün baskılara, köy yakılmalarına, işkencelere, tutuklamalara rağmen mücadelemize devam ediyoruz" diyerek, devletin bugün Kürdistan'da izlediği politikanın mücadeleyi, serhıldanları daha da yükselteceğinin mesajını veriyor.

Devlet, 90'larda izlediği politikaları 25 yıl aradan sonra daha da sertleştirerek gündeme koydu. 90'larda köy yakmalarıyla, faili meçhullerle, işkencelerle hatırladığımız devlet; bugünlerde ilçe, hatta daha ileri giderek şehir ablukalarıyla, sokağa çıkma yasaklarıyla, suikastlarla, tecavüzlerle bir kez daha karşımızda duruyor. 25 yıl önce köylerinden işkencelerle göçe zorlanan ailelerden bir kısmı ise, bugün Türkiye metropollerinde yaşıyor. Devlet, bu zorunlu göç politikasını gerçekleştirirken bir şeyleri göz ardı etmiş olmalı ki; 25 yıl önce doğmuş bebekler, bugün devletin tankına topuna karşı savaşırken, gençleri ise ana dilleriyle, kültürleriyle ve mücadeleleri ile devletin karşısında duruyor.

1994 yılında Hakkari'nin Ördekli köyünden gelen kadınlar, köyleri yakılarak zorla göçe mecbur bırakıldıklarını, ancak geldikleri yerlerde mücadelelerine kaldıkları yerden devam ettiklerini ve çocuklarının gerilla saflarında yer aldıklarını belirtiyor. Bu kadınlar kendilerinin de HDP'de yönetici olduklarını ve aktif çalışma yürüttüklerinin altını çiziyorlar.

'Serok Apo özgür olana kadar canımızla yanındayız'
Tekrar mücadelemize başladık ve devam ediyoruz" diyen Hanife, yanında Mayıs 2014'de Kobanê'de şehit düşen oğlu Cüneyt'in fotoğrafıyla birlikte, HDP Mamak İlçe yöneticisi olduğunu ve Kürt halkının bütün haklarını aldığı güne kadar mücadele edeceklerini dile getiriyor.

Hanife Konyar, kardeşini ve oğlunu gerilla saflarında bu mücadeleye şehit vermiş bir anne ve kardeş. Mayıs 2014'te Kobanê'de şehit düşen oğlu Cüneyt'in fotoğrafını elinde tutarak konuşan Hanife, "1991'de kardeşim gerilla saflarına katıldı. 1992'de şehit düştü. O sıralarda şehit düşen gerillalara korkudan kimse sahip çıkmıyordu. 1993-94 yıllarında 2 yıl boyunca Hakkari merkezde bizi sorguya çektiler. Nezarete aldılar, işkence gördük. 'Siz devleti bölüyorsunuz' diyorlardı, ama biz devleti bölmüyoruz. Hakkımızı arıyoruz, Serok Apo'nun çizdiği haritayı takip ettik. 1994'de köylerimizi bastılar. Darmaduman ettiler. Birkaç şehit verdik. Şehirlere göç ettik. Elimizde hiçbir şey kalmadı, çocuklarımızla sokaklara düştük. En son Türkiye metropollerine göç ettik" dedi.

Hanife, "Bütün Kürt halkı özgür olana kadar, Serok Apo özgür olana kadar canımızla, malımızla onlarla beraberiz" diyerek, 90'larda yaşadıklarını tekrar yaşadıklarını dile getirerek tutuklamalara, baskılara, işkencelere ve göçlere rağmen bulundukları her alanda bu mücadeleyi yükselteceklerini dile getirdi.

'Kürtler güçlenince devlet saldırıları arttı'

90'lı yılların başında PKK ile devlet arasında ara sıra çatışmalar yaşandığını ve daha sonra devletin bütün köy halkına zulmettiğini ifade eden Hasret ise, gözlerinin önünde evlerinin yakıldığını söylüyor. "Ağabeyim, amcaoğlum öldürüldü. Gözümüzün önünde atlarımızı bile katlettiler. Ağabeyim, çocuklarının önünde, evinin içinde yakıldı. Askerler de öldü o zaman" diyen Hasret, bütün köy halkının bir yana dağıldığını ve Türkiye metropollerine yerleştiğini belirtti.

'Ne yaparlarsa yapsınlar Kürtler vardır'

Yaşanan zorunlu göçten sonra akrabalarının bazılarının hayatını kaybettiğini, bazılarının cezaevlerine girdiğini bazılarının ise dağlara gittiğine vurgu yapan Hasret, "Biz Kürtler güçlüyüz. Hiçbir yerde yok olmuyoruz" diyerek, geldikleri metropollerinde de mücadeleye devam ettiklerini dile getiriyor. "Ne yaparlarsa yapsınlar Kürtler vardır. Baktılar ki Kürtler çok fazla güçlendi, HDP güçlendi, vekil sayısını yükseltti devlet saldırıları arttı" ifadelerinde bulunarak, mücadeleye devam edeceklerini ve daha güçlü çıkacaklarını söyledi.

'Kürtler birbirine kenetlenirse kimse zarar veremez'

Bütün Kürt halkına çağrı yapan Hasret, herkesin bulunduğu yerden ayağa kalkmasını ve çocukların ölümüne, devam eden savaşın bitmesi için mücadele etmeleri gerektiğini dile getirdi. Hasret, kimsenin kan istemediğini ve Kürt Halkının birbirine sıkıca kenetlenmesi durumunda hiç kimsenin onlara zarar veremeyeceğini belirterek, "Herkes gerillaya, HDP'ye sahip çıksın. Bu kadar genç öldü. Ne için öldü? Dil, kültür için. Kürtler artık kendilerini, kültürlerini tanıdı" ifadelerinde bulunuyor.

'Serok özgürlüğüne kavuşsun, dünyaya barış gelsin'

Hakkari'den 1994 yıllında köy boşaltmalarıyla göç ederek Ankara'ya gelen bir diğer kadın da Narinç Temel. Narinç, o günleri ve sonrasındaki mücadeleyi şöyle anlatıyor: "1994'de köyümüzde çatışma başladı. Köyümüz yakıldı, şehitler oldu, akrabalarımız öldü. Köyümüzü yaktılar, her yeri taradılar. Hepimiz bir yana dağıldık, şehirlere geçtik. Yaşam koşullarımız değişti. Çok zorluklar çektik. Her şeyimiz köyde kaldı. Geçim sıkıntısı çok çektik. Ama yaşam mücadelesine devam ediyoruz. Şimdiki savaş durdurulsun, barış olsun. Köyler ve ilçeler boşaltılmasın, analar ağlamasın artık. Artık yeter biz barış istiyoruz. Serok özgürlüğüne kavuşsun. Gerillalar bizim için canını veriyor. Hakkımızı istiyoruz. Herkes artık rahat yaşasın. Silopi, Cizre, Nusaybin ve Sur'da halk çok zorluklar çekiyor. Bu şehirlere geldik ne yapıyoruz burada."

Hasret, artık dünyaya barışın gelmesini istediğini belirtiyor.

(sy/dk)