Pervin Buldan: Tecrit savaşa davetiye çıkarmaktadır
09:00
Öykü Dilara Keskin-Sarya Gözüoğlu/ JINHA
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın üzerinde uygulanan tecridin savaşa davetiye çıkardığına dikkat çeken İmralı Heyeti üyesi ve HDP İstanbul Milletvekili Pervin Buldan, "Kürdistan'da insanların bir hak arayışı direnişi aynı zamanda tecridin kırılmasına yöneliktir. Bütün bunları birlikte değerlendirmek gerekiyor. Bunlar birbirinden bağımsız değil, Kürdistan halkı bugün ayaktaysa eşitliğini ve özgürlüklerini talep ediyorsa aynı zamanda tecridin kaldırılmasın içindir. Bu ülkeyi yönetenler bunu da görmelidir" dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik AKP hükümeti tarafından uygulanan tecrit, 1999 yılından bu yana sürdürülürken, en son 5 Nisan'da İmralı Heyeti'nin kendisi ile yaptığı son görüşmeden bu yana ağırlaştırılmış tecrit olarak yeniden devreye konuldu. Her kritik dönemde AKP iktidarı tarafından uygulanan tecride karşı Kürtler, kadınlar, gençler ve demokratik kamuoyu Türkiye'de ve dünyanın dört bir yanından tepkiler de gelmeye devam ediyor. Kadın özgürlük mücadelesinin en büyük emekçisi ve savaşçısı olan PKK Lideri Abdullah Öcalan için kadınlar toplumsal direnişe öncülük ediyor. İmralı Heyeti'nden ve HDP İstanbul Milletvekili Pervin Buldan, halkların ve tüm farklı kimliklerin özgürce ve eşitçe bir arada yaşamasının kilit ismi olan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce son bulması gerektiğini ifade etti.
'Çatışmalı zihniyetten dolayı tecrit devam ediyor'
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin, uluslararası bir komployla Türkiye'ye getirildiğinden beri var olduğunu söyleyen Pervin, "Başta ailesi ve avukatları olmak üzere kendisiyle görüşmek isteyen kimseye izin verilmedi ve tecrit uygulandı. Ülkede tecridin kaldırılması için yapılan eylemlerin sonuç vermesi durumunda kısa bir süre içinde görüşmeler başladı diyebiliriz. Avukatları, vasisi olan avukat ve ailesi bizde siyasi bir heyet olarak görüşebildik" diyerek yaşanan süreci anlattı. 5 Nisan'dan bu yana heyetin gitmediğini ve tecridin ağırlaşarak devam ettiğine dikkat çeken Pervin, "Görüşmelerin Türkiye'nin barışına, demokratikleşmesine şuan da var olan Kürt sorununu demokratik yöntemlerle çözülmesi için çok büyük katkısı vardı. Fakat bu ülkeyi yönetenlerin Kürt sorununa bakış açısından ve çatışmalı zihniyetinden kaynaklı uzun bir süredir Sayın Öcalan'ın üzerindeki tecrit devam ediyor" dedi.
'Sayın Öcalan son görüşmemiz olabilir demişti'
Tecridin yeni başlamadığını vurgulayan Pervin, "Tecrit yıllardır devam eden bir uygulama ve kendisi bırakın dışarıya gidenleri aynı cezaevinde bulunanlarla görüştürülmüyor. Biz Sayın Öcalan'ın sağlığından güvenliğinden ciddi anlamda endişe duyuyoruz. Yanındaki mahkûmlar görüştürülüp görüştürülmediğinden haberimiz yok. Kimse gitmiyor ve haber alamıyoruz" diye konuştu. Pervin, tecridin ağırlaşacağını Abdullah Öcalan'ın ön gördüğünü ifade ederek, şunları kaydetti: "Sayın Öcalan'ın ileriye gören bir ön görüsü var. Değerlendirmelerini genel de bu doğrultuda yapan bir önder. Benim ve Sırrı Süreyya Önder'in katıldığı görüşmede devlet heyetinde de katılan insanlar vardı. Bu görüşme sırasında 'bu görüşme son görüşmemiz olabilir' demişti. 'Kıyamet kopabilir bir daha buraya gelemeyebilirisiniz' değerlendirmesi vardı. Gidişatı kendisi gördü."
'İzleme Kurulu kurulsaydı müzakere başlayacaktı'
İzlenim Kurulu'nun çıkartılması, Dolmabahçe Mutabakatı'nın yerine getirilmemesi ve devlet yetkilileri ile Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamaların sürecin tıkanmasına yönelik olduğunu kaydeden Pervin, "Sayın Öcalan bütün bunları görerek 'bu son görüşme olabilir' dedi. Ve gerçekten de öyle oldu çünkü müzakereye geçilmedi. 10 madde kabul edilseydi, izleme kurulu kurulsaydı müzakereye geçirecekti. Çünkü Sayın Öcalan her yaptığımız görüşmede bir an önce müzakereye geçilmesini söylüyordu" ifadelerinde bulundu. Bir sonraki görüşme için Abdullah Öcalan'ın 'izleme kuruluyla birlikte gelin müzakereye geçişin ilk tarihi olacak' dediğine değinen Pervin, izleme kurulunun devlet yetkilileri tarafından engellenmesinin aynı zaman da müzakere sürecini de tıkadığını söyledi.
'Müzakereye geçilmedi halk katliamlarla karşı karşıya'
Müzakereye geçilmesinin engellenmesinin aynı zamanda bölgede AKP'nin savaş konseptini de devreye koymasına neden olduğunu söyleyen Pervin, " Bu ülkeyi yönetenler İmralı'ya gidişleri engelleyerek, müzakereyi durdurarak, süreci buzdolabına koyarak Kürdistan'da Kürt halkına yönelik bir katliam politikasını da devreye koydu. Bugün görüyoruz Kürdistan'ın birçok ilinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla bir halkın iradesini, özgürlük haykırışına, eşitlik çabalarına karşılık katliam politikası devrede. Halk tanklarla toplarla ordularla generallerin katıldığı çok büyük bir katliam politikasıyla karşı karşıya" şeklinde konuştu. Pervin, Abdullah Öcalan tarafından bu sürecin görüldüğünü ve 'bir daha buraya gelemeyebilirsiniz' sözüyle aslında uyarıda bulunduğunu kaydetti.
'Batı sessiz kaldığı sürece katliamlar devam edecek'
Pervin, Türkiye'yi yönetenlerin özellikle AKP hükümetinin çatışmalı zihniyetinden kaynaklı Türkiye'nin çok büyük bir katliamla karşı karşıya olduğunu ve katliamın sadece Kürtler için değil Türkiye'de yaşayan tüm halklar için tehlike arz ettiğinin altını çizdi. Kürtlere karşı böyle bir katliam varsa gelecek süreçte diğer halklara karşı da bir katliam girişimi olabileceğine işaret eden Pervin, "Türkiye halklarına seslenmek istiyorum. Bugün Kürt halkını yalnız bırakan Kürt halkının direnişinde olmayan Kürt halkının katliamlara sessiz kalan halklar yarın sıra onlara geldiğinde sahipsiz kalabilirler. O yüzden gün beraber olma günüdür. Batı'dan sesin çıkması gerekiyor, bugün batının sessizliğine anlam veremiyoruz. Türkiye'de Ermeni Soykırımı'nın yaşandığı Süryanilere yapılanlar, Alevilere yapılanlarda Kürt halkı hep onlarla birlikte oldu. Batı sessiz kaldığı sürece Kürdistan'da insanlar katledilmeye devam edecek" dedi.
'Kürt halkı tecride karşı ayakta'
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Pervin, "Türkiye'de yaşanan haksızlıklar, hukuksuzlukların kalkması lazım. Tecrit savaşa davetiye çıkarmaktadır, Kürdistan'da insanların bir hak arayışı direnişi aynı zamanda tecridin kırılmasına yöneliktir. Bütün bunları birlikte değerlendirmek gerekiyor. Bunlar birbirinden bağımsız değil, Kürdistan halkı bugün ayaktaysa eşitliğini ve özgürlüklerini talep ediyorsa aynı zamanda tecridin kaldırılmasın içindir. Bu ülkeyi yönetenler bunu da görmelidir" diyerek sözlerini noktaladı.
(mg)