Pazartesi'den JINHA'ya kadın yayıncılığının 'bol emekli' hikayesi

09:00

Pazartesi'den JINHA'ya kadın yayıncılığının 'bol emekli' hikayesi

Ceren Karlıdağ/ JINHA

İSTANBUL- Geçtiğimiz yıllarda yayın hayatına son veren fakat Türkiye'de kadın yayıncılığı denilince hala akla gelen ilk isimlerden olan Pazartesi Dergisi'nin yayın yönetmeni Beyhan Demir ile kadın yayıncılığı üzerine sıcak bir sohbet gerçekleştirdik.

"Ve medyanın dilini değiştiriyoruz. Bizden sonra dünya medyası artık eskisi gibi olmayacak" sloganı ile 8 Mart 2012' de basın dünyasına adım atan dünyanın ilk kadın haber ajansı özelliğine sahip Jin Haber Ajansı (JINHA), tüm baskı politikalarına rağmen medyanın eril diline karşı mücadele yürütmeye devam ediyor. Baskı politikaları kapsamında en son Van JINHA Muhabiri Vildan Atmaca ile Diyarbakır JINHA Muhabiri Beritan Canözer gözaltına alınarak tutuklandı. 1995 Mart ayında yayın hayatına başlayan ve 2007 yılına kadar 'kadınlara mahsus bir gazete' olarak yayınını sürdüren Pazartesi Dergisi'nin yayın yönetmeni Beyhan Demir ile Pazartesi'den JINHA'ya kadın yayıncılığı ve gazeteciliği üzerine konuştuk.

*Pazartesi Dergisi'nin ilk yayınında Metin Kaçan ve Alp Buğdaycı'nın tarafından cinsel şiddete uğrayan Güneş K'nın haberi vardı. Her gazetede gözleri bantlı fotoğraflar ile hatırlanan Güneş, Pazartesi'ye gülümsüyordu. Güneş o dönem neden sadece size konuştu?

Güneş K. haberi biraz tesadüf oldu. Dergiyi çıkaran kadınların tanıdığı bir kişiydi Güneş. Dolayısıyla onla dayanışmak için ilk ulaşan kadınlar Pazartesi'den kadınlardı. O iki adamın dönemin ünlü isimleri olması Güneş K'yı daha da korkutan bir durum yarattı. Güneş'in onları tanıyor olması, evlerine gidiyor olması, beraber içiyor olması Güneş K'nın yaşadığı cinsel şiddetin nasıl ele alınacağını gösteriyordu. Pazartesi'ye konuşmasındaki en önemli sebep de bu. Konuşurken zorlanmıyordu, ona bir şey anlatırken durumu pornografikleştirmeye çalışan birileri yok. Şiddeti malzeme yapmaya çalışan veya kendi vitrinine bir şey katmaya çalışan kadınlar yoktu. Dolayısıyla politik bir meselesi olan, kadına yönelik şiddetin eğitimli, eğitimsiz pek çok erkek tarafından uygulanabileceğini göstermesi açısından Pazartesi'ye konuşması çok önemli. Güneş K'nın bize konuşması biraz tesadüfler biraz da kendini koruma içgüsündendi diyebilirim.

*Türkiye'deki kadın yayıncılığı noktasında süreli bir yayın olarak Pazartesi neden bu kadar önemliydi?

Aslında Pazartesi bir kaç açıdan önemli. Popüler bir yayındı, Türkiye'nin her yerine ulaşabiliyordu. Sadece eğitimli değil tüm kadınların sorunlarına ve başarılarına dair fikir beyan eden bir dergiydi. Mizahta yapıyordu, cinsellikte konuşuyordu. Konuşulamayanları konuşmaya hamle yapıyordu. Memleket gündemine dair her zaman söz söylüyordu. Kadınlar AB ile ilgili de konuşabilir, F tipleri ile ilgili de konuşabilir, adet kanamasında ne hissettiğini de konuşabilir. Ya da şiddet anlatabilirdi, tecavüz anlatabilirdi, fantazi anlatabilirdi. Cinselliğin erkek bakış açısı ile kurulmuş olmasına da önemli bir itirazı vardı Pazartesi'nin. Popüler kültüre çok rahat eleştiri sunabiliyordu. Klip eleştirileri, dizi eleştirileri... Pazartesi güzellik yarışması basmaya da giderdi, AKP'nin kadın şurasını basmaya da. Bütün bu çeşitleme içerisinde taksicilik yapan kadınlarla da röportaj yapardı, küçücük bir destek bulup kendine iş kuran kadını da öne çıkarırdı. Başarılı, başarısız, aşifte, yollu, seks işçisi, mutlu, mutsuz neysek biz, ne kadar çok kadın varsa hepsinin Pazartesi'de kendine ait bir köşesi vardı. Pazartesi ilk çıktığında çok güzel bir afişi vardı. Zilliler, orospular, aşifteler, yollular, işçiler, emekçiler... Olabilecek bütün kadın hallerini yazıp her şeyi ters yüz etmek gibi de bir misyonu vardı. Bence en güzeli de buydu. Pazartesi'yi okuyan bir kişi artık bazı şeyleri konuşurken utanmazdı. Bugünün 30'lu, 40'lı yaşlarını süren kadınların kadınlıkla ilgili bilince ulaştığı dönemlere bir şekilde dokunduysak hatırlamadıkları bir şey yoktur Pazartesi'ye dair.

*Peki sonrasında bir ön açıcılığı oldu mu kadın yayıncılığı noktasında?

Pazartesi ilk değildi. Sosyalist Feminist Kaktüs'ü, Roza'yı atlamamak gerekir. Pazartesi en nihayetinde 80 sonrası kadın kurtuluş hareketinde yer almış kadınlara, Kadın Kütüphanesine, Somut Dergisi'nde kadın yazıları yazmış kadınlara, Şirin Tekeli'ye ve bu memlekette kadına dair en küçük laf etmiş herkese selam ederek yola çıkmıştır. Sonrasında tek kalmadı. Amargi'nin çıkması, Filmmor'un kurulması birbirimizin mirasını devralıp kendince bir yol çizmeye çalışması ile devam etti aslında.

*Kadın meselelerinin kadın kaleminden çıkması neden bu kadar önemli?

Birincisi biz dünyayı başka bir yerden görüyoruz. Bu dünyanın ezenleri erkeklerse biz ezilenlerin dünyayı tahlil etme biçiminin farklı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bir ezen tahlili ile ezilen tahlili arasında fark var. Ben bir haberden ne çıkaracağıma değil öznesinin ne dediğine bakarım. Çocuk ceza evleri ile ilgili görüş almak gerekir mesela. Hemen bir yerlere telefon edersiniz. Ben mesela bu algım geliştiği andan itibaren hiç erkek isimlerine dikkat etmediğimi fark ettim. Çünkü hiç mikrofon uzatılmayanlardır kadınlar. Biz sokakta ki kadınlara mikrofon uzatan birilerini görmedik. Kadınlara daha cahil muamelesi yapılır. Bizse kadınların evde ki emeklerinin bile önemli olduğunun ona mikrofon uzatılarak ortaya çıkarılabileceğini öne sürdük. Bir kadınsanız Harbiye'de seks işçiliği yapan kadınlarla haber yaptığınızda bir erkekten farklı haber yaparsınız çünkü ona soru sorma biçiminiz farklıdır. Empati kurma biçimiz değişir. Bu biraz bilinçle ve biyolojik varlığından kaynaklı. Kadın olman karşındaki kadını ürütmez, çekindirmez. Bizi ürkütmeyen, kendi sınıfımızdan birileri ile konuşmanın haberin biçimini değiştirebileceğini düşünüyorum ama tek başına kadın olmak yetmez. Ayrımcılık, ezme, ezilme, sömürgecilikle ilgili de bir bilinç olmalı. Gazetecilik de buna yetmez, kadın olmak da buna yetmez. Bunu bilinçle beslediğinle kadın odaklı habercilik yapmanın farkını ortaya koyarsınız.

*Kadın odaklı habercilik noktasında JINHA'yı nasıl değerlendiriyorsunuz, Pazartesi'nin bir ardılı olarak görüyor musunuz?

Başarılı buluyorum sizi. Varlığınız çok önemli. Bu zamana kadar bir kadın haber ajansı ile ne biz ne de başkaları ile muhatap oldu. Bu anlamda varlığınız ön açıcı. Kadınların kameraya, teknik meseleye, bilgisayara hakim olması çok önemli. Bilgi işlemci figürü bile erkektir, kamera deyince erkekler gelir akla ve fiziksel özellikler ön plana çıkarılır. Ama bu aşamaların hepsini siz kendiniz yapıyorsunuz. Dolayısıyla bu varlığın kendisi bir görüntüyü yıkarken aynı zamanda bakış açılarını değiştirmek zorunda. Bir çeşit mahalle baskısı uygulamaya başlıyorsunuz. Bu Pazartesi'de de böyleydi. Sizinle haber yapan erkek ve kadın gazetecilere bunun olabileceğini gösteriyorsunuz. Kadınların düzgün bir fizikle, bir süs gibi sadece mikrofon uzatmadığını, haberin her alanını üretebileceğini, eziyetine de kaldırabilecek güçte olduğunu göstermek açısından bence başka yerlere de bir tür baskı oluşturulabiliyor. Diğer karma ajanslarda çalışan kadınlara da bir güç veriyor. En azından kaçacak bir yerimiz var diye düşünebilirler.

*JINHA gibi, önceleri Pazartesi gibi ya da şuan kadın yayıncılığı yapan dergiler gibi yayınlar yeni bir dil yaratma noktasında nerede duruyorlar, daha 'bizim' olan bir dile nasıl ulaşabiliriz?

Ben hayatımda daha önce hiç kamuya açık bir şey yazmayı bilmiyordum. Pazartesi de küçük atölyeler yapardık. Annenle yaşadığın bir olayı yakın arkadaşına anlat dediğinde dil değişiyor, bu olayı erkek arkadaşına anlat dediğinde dil değişiyor, kız arkadaşın anlat dediğinde dil değişiyor, bu olayı hiç bilmeyen bir kadına anlat deyince birden fazla çok faktörü düşünmeye başlıyorsun. Dili oluşturan şey bu bilincin kendisi. Dil tek başına çok büyük bir şey ifade etmez. Haber dili kurarken onun cümlelerini kendi klişelerimize oturtmamak önemli. Habercilik 5n1k'dan ibaret değildir. 5n1k'nın içinde öznenin yaşadığı koşullar önemlidir. Koşulları belirleyen iktidar önemlidir. Bu koşulları karşı karşıya getirdiğinde özne ve benim ortak olduğumuz yer vardır. O ortaklık içerisinde kurduğun dille kendini üste görmediğin sürece haberi birlikte yazıyorsundur. Sadece bizim anladığımız dilde haber yapmamak bu yüzden önemlidir. Herkesin okuduğunda anlayacağı, neden kadınların başına geliyor, bu toplumun bakış açısında ki terslik neredendir, bir erkek yaşasa ne olurdu... Belki hepsini tek bir haberde veremezsin ama bir sayfada birini yaparsın diğerinde farklı bir şey. Bir sayfada çok acı bir şey yazarsın diğer sayfada umut verirsin. Kadın yalnız olmadığını görür çünkü çevirdiği her sayfada kendi yaşadığı bir şeyler bulur. Dolayısıyla kadınların tüm deneyimlerinin var olduğu ajansların, yayın faaliyetlerin önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece başarılı kadınların değil, sadece başarısız kadınların da değil, yani Bergama'da antik şehrin bekçisi 92 yaşında bir kadındı. Bir kadının, yaşlı bir kadının bekçilik yapabileceğine dair bir şey kimsenin aklına gelmez. Bu tür şeylerin cesaret verici olduğunu düşünüyorum. Cesaret gerçekten bulaşıcı bir şeydir. O yüzden haber yaparken en önemli faktör kadınlara bir nesne gibi davranmamak iki mağdur gibi davranmamak.

*Son olarak kadın yayıncılığı nasıl arttırılabilir, bu noktada bizler birbirimize nasıl destek sunabiliriz?

Kadınların yazı ile barışması gerekiyor. Yazı çok erkeklere bırakılmış bir alan. Nurtepe'de evinde oturan bir kadının komşusunun eşini dövdüğünü, sokaktaki herhangi bir olayı, birinin hayvanlara kötü davrandığını komşusuna anlattığı gibi yazsa yeter. Yazı için okuma yazma yeter sadece kime ne anlatmak istediğini bulmalısın. JINHA gibi kadın haberciliği yapan yayınlara destek olmanın bunu geliştirerek olabileceğini düşünüyorum. Sadece JINHA'ya haber yaparak da değil, haber önererek, bir şey paylaşarak, JINHA'ya yönelik baskıların çok daha katmerli olduğunu göstererek biz kadınların biraz daha birbirini sahiplenmesi gerekiyor. Çok gönüllü emek üzerinden yürüyor bu işler. Habercilik yapıyorsak da yayıncılık yapıyorsak da biz bunu dayanışma ile sürdüreceğiz. Birbirimizin gücünü artıracak yöntem aramalıyız. Bu yüzden bu tür yerler arasındaki ağın kuvvetlendirilmesinde fayda var. Yeterli kadrosu olmayan ekipler için gönüllü muhabirlerle sürdürmeye çalışıyor. Uçan Süpürge 'de aynı şekilde yürütüyor. Bu anlamda birbirimizi beslemeliyiz diye düşünüyorum.

(mg)