Besê Hozat: Faşizmi aşmanın tek yolu direnmektir

10:05

JINHA

BEHDİNAN - Kürtler üzerindeki inkar ve imha politikasının sürmesi durumunda Türkiye'de faşizmin asla son bulmayacağını ve toplum üzerinde baskı ve anti-demokratik uygulamaların süreceğini belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, "Bunu aşmanın ve kırmanın yolu direnmektir" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, MED NUÇE'de yayınlanan 'Politik Alan' programına katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye toplumu üzerinde korkunç bir faşizm ve baskının olduğunu söyleyen Besê, gazeteci ve insan hakları aktivistlerinin de aralarında bulunduğu binlerce insanın AKP hükümetinin keyfi uygulamaları sonucunda tutuklandığına dikkat çekerek, "Kürdistan'da faşizm olursa, Türkiye'de demokrasi olmaz. Olmadığı da ortadadır. Şu an Türkiye'de toplum üzerinde korkunç bir baskı ve sindirme politikası ve aynı şekilde basın üzerinde de korkunç bir baskı ve sansür var. Gazeteciler ve insan hakları aktivistleri tutuklanıyor. En liberal sınırlarda konuşan, mücadele eden ve tepkisini ortaya koyan insanlar tutuklanıyor, tehditlere maruz kalıyor, linç ediliyor. İnsanlar özgürce yaşayamıyor" ifadelerinde bulundu.

'Kürdistan'da da Türkiye'de de yaşanan faşizmdir'

Kürtler üzerindeki inkar ve imha politikasının sürmesi durumunda Türkiye'de faşizmin asla son bulmayacağını ve toplum üzerinde baskı ve anti-demokratik uygulamaların süreceğini kaydeden Besê, "Şu an yaşanan durum da odur. Kürdistan'da da Türkiye'de de yaşanan faşizmdir. Aynı uygulamalar, farklı yöntem ve biçimde uygulanıyor. Kürdistan'da Kürtler direndiği, buna karşı koyduğu ve mücadele ettiği için korkunç baskı ve katliamlarla karşı karşıya. Fakat Türkiye'de bu politikalar karşısında belli bir sinmişlik, sessizlik ve suskunluk olduğu ve karşısında duran olmadığı için bu politikalar daha rahat sürdürülüyor. Bu anlamda suskunluk sürdüğü müddetçe, faşizm daha da yükselecek ve güçlenecektir. Bunu aşmanın ve kırmanın yolu direnmektir" diye konuştu.

'Katliamlar Kürdistan ile sınırlı kalmayacaktır'

Kürdistan'da özyönetim direnişlerine karşı gerçekleştirilen saldırı ve katliamların Kürdistan ile sınırlı kalmayacağına, Türkiye geneline de yayılma tehlikesi olduğuna dikkat çeken Besê, devamla şunları söyledi: "Bugün Kürdistan'da uygulanan katliam ve soykırım çok kısa bir zamanda Türkiye'de de uygulanacaktır. Bu baskılar farklı kültürel ve inanç topluluklarına, farklı yaşayan liberal ve laik kesimlere ve farklı düşünen toplumsal gruplara dönük genelleşecektir. İnfaz ve fiziki katliamlara da varacaktır. Yani Kürdistan'daki bu durum sadece Kürdistan ile sınırlı kalmayacaktır."

'Gençler isyana kalkmalı'

Türkiye metropollerinde yaşayan Kürtlere de çağrıda bulunan Besê, "Türkiye metropollerinde yaşayan milyonlarca Kürt, Türkiye metropollerinde ayaklanmalı ve isyana kalkmalıdır. Türkiye'yi yangın yerine çevirmelidirler. Türk ve farklı etnik kökenli gençlerde aynı şekilde ayağa kalkmalıdır. Hem Kürdistan'da hem de Türkiye'de. Kürtlerin ve Kürt gençlerinin meşru savunma hakkıdır. Bu kadar şiddetli katliam ve soykırım karşısında yapılacak olan şey her yerde saldıran güçlere karşı mücadeleyi ve direnişi yükseltmek ve her yere yaymaktır. Bu anlamda Kürdistan ve özellikle Türkiye'de yaşayan Kürtlere, dostlarına ve tüm demokratik çevrelere de Kürdistan'daki bu direnişe ayağa kalkarak ve ayaklanarak sahip çıkmalarını belirtiyorum ve bu temelde çağrı yapmak istiyorum" diye belirtti.

'Bugünkü katliamlar Maraş'ın devamıdır'

19-26 Aralık 1978'de, Türk kontra güçleri ve sivil faşistler tarafından gerçekleştirilen Maraş katliamının 37'inci yıldönümü dolayısıyla da açıklamalarda bulunan Besê, konuşmasının devamında şunları belirtti: "Maraş katliamı birçok yönüyle değerlendirilmesi gereken bir katliamdır. Şu an süren katliamlar da bir bakıma Maraş katliamının bir devamıdır. Bu katliam da yüzyıldır Kürtlere karşı sürdürülen soykırım politikalarının, katliamların bir devamıdır. Maraş katliamının diğer katliamlardan özgünlüğü ve farkı da vardır. Maraş, Güneybatı bölgesi, Tolhildan olarak da adlandırılan bu bölge, PKK'nin örgütlendiği, o dönem açısından en fazla güçlü olduğu, taban bulduğu bir alandı. Bu katliamın bununla çok yakından bağlantısı var. Türk devleti PKK'nin gücünün etkisini kırmak, Kürt Alevilerini PKK'den uzaklaştırmak, bu alanları insansızlaştırmak, Alevi Kürtlerini Türkiye metropollerine, Avrupa'ya göçertmek, bu alanı tamamen Kürt Alevilerinden 'temizlemek', geri kalanları asimile etmek, kültürel soykırıma tabi tutmak, toplumu sindirmek için böyle bir katliamı gerçekleştirdi. Bununla tüm Kürt Alevilere gözdağı verilerek, tehdit edilerek, korkutularak, sindirilerek PKK ile ilişkileri koparılmaya çalışılıyor. Maraş katliamı bu amaç üzerinden gerçekleştirildi. Çok vahşice faşistler Kürtlere saldırtıldı. Bizzat devlet bu katliamı planladı, uyguladı. Yüzün üzerinde insan yaşamını yitirdi, yüzlercesi ağır yaralandı. On binlercesi göçe zorlandı. Bu alan büyük oranda göçertildi. Avrupa'ya giden Güneybatı Kürtlerinin büyük bir kısmı bu katliamdan sonra Avrupa'ya göç edenlerdir. Bunun üzerinden de korkunç bir asimilasyon ve kültürel soykırım politikası uyguladı."

'Aleviler katliam politikalarına karşı tutum belirlemeli'

Benzer katliamların bugün de katlanarak sürdürüldüğüne işaret eden Besê, Maraş katliamında olduğu gibi bugün de Türk devletinin amacına ulaşamayacağının altını çizdi. Kürt Alevilerin PKK'ye katılımının önünü kesmek için çok sayıda Kürt Alevinin Maraş katliamıyla metropollere ve Avrupa'ya göçe zorlandığını hatırlatan Besê, Kürt Alevilerinin gittikleri metropollerde ve Avrupa'da yeniden PKK'yle buluşarak Türk devletinin Maraş katliamıyla amaçladıklarına ulaşmasını engellediğini söyledi. Bugün sürdürülmek istenen katliam politikasının bu şekilde amacına ulaşmasının engellenebileceğinin altını çizen Besê son olarak şunları ifade etti: "Tamamen bu katliamın amaçladığı şeyi ortadan kaldırmak, etkisiz kılmak için özellikle Tolhıldan, Güneybatı bölgesinde Kürt Alevilerin bu katliam gerçekliğini çok iyi görmeleri ve Türk devleti tarafından amaçlanan şeyi anlayarak, bunu boşa çıkaracak bir yaklaşım ve tutum geliştirmeleri çok önemlidir. Bunun yolu yöntemi ve tarzı bellidir. Özgürlük mücadelesine katılmaktır, mücadele etmektir. Kültürel soykırım politikalarını tamamen boşa çıkarmaktır. Diline, kültürüne, ulusal değerlerine sahip çıkmak ve bunları yaşatmaktır. Bunun yolu da buradan geçiyor. Bu gerçekleşirse bu katliam ve bundan sonra sürecek katliam ve soykırım politikaları tamamen yenilecektir."

(mg)